English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ T ] / Taşlar

Taşlar traducir español

4,119 traducción paralela
Yaşamın temel taşları desem?
Sabes, ¿ los bloques de la vida?
- Temel taşlarını kardeşim.
- Bloques de construcción, amigo.
Geniş kelime haznesi, bilgeliğin yapı taşlarındandır.
Un amplio vocabulario es la base de la sagacidad.
Sen var Lütfen E.K.G. üzerinde mezar taşları, böylece isteyebilirsiniz canlı Domuzu tutmak cihazınızı yaparken hafiyelik.
Tienes lápidas en tu electrocardiograma, así que es posible que desees mantener vivo tu cerdo mientras averiguas qué le pasa.
- Taşlar.
- Las piedras.
Her ay taşları bölüşene kadar birisi elinde tutuyor.
Cada mes es el turno de alguien en guardar las piedras - hasta que hacemos la repartición.
- Taşlar ne kadar zamandır buradaydı?
- ¿ Hace cuánto estaban las piedras aquí?
Hemlock Nadir Taşlar'a teslimat yaptın mı?
¿ Alguna vez entregaste a Hemlock gemas raras?
Bu taşlar özel bir enerji yayıyor, benim de yaptığım bunları odaklanmak.
Estas piedras sacan energía especial, todo lo que estoy haciendo es concentrarme en ellas.
Taşlar.
Voladas.
Yani, taşların bizi geri döndürmeye çalıştığından eminim...
Quiero decir, estoy segura de que las piedras están tratando de hacernos volver,
Küçük taşları havada hareket ettiriyordu.
Ella estaba haciendo que estas pequeñas piedras flotasen en el aire.
Kahretsin, Maddy, taşlarım yok.
Mierda, Maddy, mis piedras no están.
- Terry taşlarımı çalmış.
- Terry robó mis piedras.
Taşlar yerine oturuyor gibi.
Al parecer, ahora lo sé.
İşte şimdi taşlar yerine oturuyor. Ya da yerinden oynayacak.
Bien, todo está resultando o desmoronándose.
Elmas ve değerli taşları çalarız.
"Ladrones de joyas y diamantes"
Eteğindeki taşları mı döküyorsun?
¿ Te lo estás pasando bien?
Senin şu sandalyede oturarak taşlarını dökerek bana saygısızlık ettiğin kadar değil. Son iki saattir yüzüme bakarak yalan söylemek
¡ No mejor de lo que tú has estado pasándotelo faltándome al respeto a mí, sentándote en esa silla, mintiéndome a la cara las últimas dos horas!
Şimdi eteklerimizdeki taşları döktüğümüze göre ne yapıyoruz?
Ahora que hemos mostrado nuestas cartas, ¿ qué hacemos, golpearnos uno al otro hasta morir?
- Fakat taşların hepsi burada.
Las piedras recuerdan. Tienes razón.
Bu taşları nasıl koymuşlar?
¿ Cómo apilaron estas piedras?
Taşlar kayıyor burada salak!
¡ Idiota! ¡ Las rocas están muy sueltas!
Kiliselerdeki herşey ya * kübik zirkonya ya da ikinci derece değerli taşlar.
Todo en las iglesias es o zirconio cúbico... o piedras semipreciosas.
Evet. Sanki tüm vücuduma sıcak taşlar koymana izin vereceğim, seni sapık. Evet dostum.
Oh, sí, como si yo fuera a dejar que me pongas piedras calientes por todo mi cuerpo, pervertido.
Taşlar.
Piedras.
Taşlar, kaya parçalarıdır.
Las piedras son rocas bebé.
O kadar kötüyüm ki, vücudumda sıcak taşlar gezdirmen için sana gelecek kadar düştüm.
Estoy tan mal que he debido venir a verte para que me frotes piedras calientes en el cuerpo.
Aslında, sıcak ve soğuk taşları birleştirip kullanıyoruz.
En realidad usamos una combinación de piedras frías y calientes, así- -
Taşların için çok özür dilerim.
Oh, Dios, perdón por las piedras.
Taşlar ve kayalar, yerden gelir. Sigortayı kabul ediyor mu...
Piedras y rocas vienen del suelo.
Bu taşlar seni kucaklamaya başlayacaklar. Sen de kendini güvende hissedeceksin.
Estas rocas van a empezar a acurrucarse en ti, y tú estás empezando a sentirte seguro.
Taşlar kucaklayacak.
Abrazado por rocas.
Sonra, taşları ayarladım ama o kendini bir ağaç olarak gösterdi.
Entonces, estoy colocando la piedra, y... ella aparece para plantar el árbol.
Dün küçük ama tırstırıcı bir deprem oldu. Taşların altında kalmasak bari.
Hubo un pequeño pero bastante desconcertante terremoto anoche así que, esperemos que no nos caiga ninguna maldita roca.
Elbette burada buz yok... ama bu taşlar da bir o kadar kaygan.
Por supuesto que aquí no hay hielo, pero estas rocas pueden ser casi tan resbaladizas.
Geri kalanı ise taşlar... ve rüzgarın oyduğu kayalar.
El resto es roca y rocas erosionadas por el viento.
Bilmeni isterim ki, ofisimde ter kesici doğal taşlarım var. Senin durumunda biri için çok işe yarayabilir.
Me gustaría que supieras que guardo un antitranspirante mineral natural en mi oficina que puede obrar maravillas para cualquiera en tu situación.
Boyuna göre taşları diziyorum. Gördün mü?
Un momento, Lana, estoy apilando piedras según tamaño descendente.
Bizde sopa ve taşlar var.
Tenemos palos y piedras.
Taşlar oturdu şimdi.
Eso tiene más sentido.
Taşlar hakkında falan da konuşabilirim.
Puedo hablar de otras cosas como las piedras.
Garip bir şekilde mezar taşlarında doğum tarihleri yazmıyor.
Qué raro, no hay... no hay una fecha de nacimiento en las tumbas.
Bir şirkette limuzin şoförlüğü yapıyormuş ve J'Marcus da dün akşam için kiralamış. Ama şimdi burada yaşıyor. Taşlar yerine oturdu mu?
Ha estado conduciendo limusinas para una empresa, y J'Marcus lo contrató anoche, y ahora vive aquí.
Yasal katiyet toplumumuzun temel taşlarından biridir.
La seguridad jurídica es uno de los pilares de nuestra sociedad.
- Evet, biz dükkandaki taşları çaldığını düşünüyoruz.
- Sí, pensamos que se llevó las piedras de la tienda. - No, Reuben no.
Karbon bu elektronları, nitrojen, oksijen, hidrojen ve hayati önemi olan diğer karbonlarla paylaşarak hayatın yapı taşları olan oldukça karmaşık amino asit ve protein zincirlerini oluşturur.
El carbono compartirá esos electrones con el nitrógeno, oxígeno, hidrógeno, y críticamente, con otros carbonos, para construir estas inmensamente complejas cadenas, los aminoácidos y las proteínas que son los componentes básicos de la vida.
Taşlar zamanla yerine oturacaktır.
Todo caerá en su lugar.
Aman Tanrım şimdi taşlar yerine oturuyor.
Dios mío, esto... ahora todo esto tiene sentido.
Kararlar yapı taşları gibidir.
Las decisiones son una cadena :
30 metre doğudaki dereden taslarına su dolduran küçük çocuklar.
Algunos chicos llenando envases con agua en un arroyo a unos 30 metros al este.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]