Tengo traducir español
528,441 traducción paralela
Hafızasını güçlendirip onu sağlığına kavuştururum. " derler.
"Me quedo con Channing. Tengo tarjetas didácticas. Lo cuidaré".
Bir esprim daha var.
Tengo un último chiste.
Son derece saygı duyduğum bir adama şantaj yaptın.
Has chantajeado a un hombre que tengo en la más alta estima.
İhtiyacım olan bilgiyi verir vermez, onu sana derhal geri teslim edeceğim.
Tengo toda la intención de devolvértela en cuanto me proporcione la información que necesito.
Tamam, bir şey buldum.
Vale, tengo algo.
Sanki çoktan yapmamışım gibi. dikkat kesilebilir misiniz lütfen?
Por si aún no tengo vuestra atención, ¿ podéis prestarme atención, por favor?
Aram'la konuşmam lazım.
Tengo que hablar con Aram.
Dinle, gitmem gerekiyor ama birkaç arama yapacağım.
Es Aram. Oye, tengo que irme, pero voy a hacer unas cuantas llamadas.
Bu kirli işi finanse etmek için kullandığı kredi kartı var fakat veriler şifreli ve ona erişemiyorum.
Tengo el dispositivo digital que el depositario utilizó para financiar esta inmundicia, pero los datos están encriptados y no puedo acceder a ellos.
Önemli olan hapishanenizi kontrol etmem.
Lo que importa es que tengo el control de su prisión.
Bir günüm, en fazla iki günüm kaldığını söylediler.
Me dijeron que tengo un día, dos como mucho.
Müşterinizin, Helen Dahle'nin zehirlenmesi nedeniyle cezalandırıldığı gün bulunmak niyetindeyim.
Tengo toda la intención de estar presente cuando su cliente sea sentenciado por envenenar a Helen Dahle.
Ben de istemiyorum ama elimden başka ne gelir?
No quiero hacerlo, pero ¿ qué otra opción tengo?
Ne aradığına dair hiçbir fikrim yok
No tengo idea de qué buscan.
Bunun ne olduğu hakkında bir fikrim yok.
No tengo idea de qué es eso.
Sana söylemek zorundayım... Nerede...
Tengo que decirles... dónde...
İtiraf etmeliyim ki, daha önce bu özel kuruluşta yemek yemenin tadına varmadım.
Tengo que admitir que nunca he tenido el placer de cenar en este establecimiento en particular.
Ama bende istediğiniz bir şey var. Sizin de var.
Pero tengo algo que quieren y viceversa.
Ölmekten korkmuyorum, ama bunun için yaşamak zorunda olduğum bir şey var.
No le tengo miedo a morir, pero resulta que tengo algo por lo que vivir.
Ancak senin görev gücünün işine yaramam için suç dünyasında belli bir itibara sahip olmam lazım.
Sin embargo, para que pueda ser útil a tu equipo especial, tengo que mantener una cierta talla en los bajos fondos criminales.
Saldırı altındayım, Elizabeth, ve kimin yaptığını bulmam lazım.
Estoy bajo ataque, Elizabeth, y tengo que averiguar quién es.
Londra Ekonomi Okulu'ndan doktoram var.
Tengo un doctorado de la facultad de económicas de Londres.
Ben de aynı derecede sorumluluklara sahibim.
Tengo la misma autorización y responsabilidades. - De hecho, técnicamente...
Kusura bakmayın, arkadaşlarla şu av * oyununu oynuyorduk ve silahlı iki adamı öpmem lazım.
Lo siento mucho, estamos haciendo una yincana para mi hermandad y tengo que besar a dos chicos armados.
Sadece öğrenci kredim ve online poker borcum var.
Es que tengo este préstamo estudiantil y esa deuda del póquer online...
Bu yüzden kendim için üzülmeme bir sebep yok.
Por eso no tengo motivos para compadecerme.
Bende sanatsal kurabiyeler var.
Tengo galletas artecionales.
Sana söylemem gereken bir şey var.
Hay una cosa que tengo que decirte.
İşimi kaybetmekten korkuyorum.
Tengo miedo de perder mi empleo.
Değilim.
No tengo.
Öyleyim.
Sí tengo.
Tamam kalktım ve gerçekten seninle gitmek istiyorum.
De acuerdo, me he levantado y tengo muchas ganas de salir contigo.
Benim bir erkek arkadaşım var ve bunu biliyorsun.
Tengo novio y lo sabes.
Biliyorum ama burada bir şeyler olduğunu hissediyorum.
Lo sé, pero es que tengo la sensación de que aquí hay algo.
Gitmeliyim.
Tengo que irme.
Önemli değil, yapacak bir işim yok.
No pasa nada, no tengo nada que hacer.
Tükürmem gerek.
Tengo que escupir.
Ve sana bir haberim var.
Y tengo noticias para ti.
Gerçek olanını kasada saklıyorum.
Tengo el verdadero en una caja fuerte.
Ve kazmaya gitmekten çok daha iyi işlerim var.
Y tengo muchas cosas mejores que hacer que buscarlo.
Sonra hastam var.
Tengo pacientes más tarde.
Evet yaparım.
Sí, tengo que hacerlo.
Evimde polis var. Buradaki herkes bana yan yana bakıyor, Ve şimdi benim alanımı istila ediyor.
Tengo a la policía en mi casa, todos por aquí me miran de reojo, y ahora él está invadiendo mi espacio.
Bir takipçim olduğunu öğrendiniz.
Has deducido que tengo un acosador. Increíble.
Söylemek zorunda değilim
No tengo que decírtelo.
- Anahtarlarım var
Tengo llaves
Dur biraz, başka bir telefon var.
Espera un segundo, tengo otra llamada.
Um, ben burada iyi hizmet alamıyorum,
No tengo buena señal aquí,
Kurallardan bahsetmişken Seni farklı bir terapiste yönlendirmek zorundayım.
Hablando de reglas... tengo que referirte a un terapista diferente.
Başka seçeneğim var mı?
¿ Tengo opción?
Tamam, hallediyorum!
Vale. ¡ Lo tengo!