Tesadüf traducir español
5,292 traducción paralela
Ne tesadüf ama?
Qué coincidencia.
Dünyanın susam tohumlarını sağlayan üç ülkesinden ikisinin yüksek ağustos böceği nüfusuna sahip olması ne komik tesadüf ama, değil mi?
Qué simpática coincidencia que dos de los tres países que proveen al mundo de semillas de ajonjolí cuenten con poblaciones tan enormes de cigarras, ¿ no?
- Ne tesadüf.
Que coincidencia.
Monako madeninin seçimi bir tesadüf değil.
La elección de las minas Monacan no fue una casualidad.
Komiser, bu sizin komploya dönüştürdüğünüz sıradan bir tesadüf gibi görünüyor.
Inspector, eso suena a coincidencia que usted está convirtiendo en conspiración.
Sizce bu bir tesadüf mü yoksa ölümünün Nena'yla bir ilgisi mi var?
¿ Cree que es una coincidencia, o cree que su muerte tiene algo que ver con Nena?
Bunca zaman sonra tesadüf olamaz dedim.
No puede ser una coincidencia después de todo este tiempo ".
- Veya tesadüf.
- O coincidencia.
Peki Fernsley'de olmak yalnızca tesadüf mü?
¿ Y es mera casualidad que sea en Fernsley's?
Ne güzel bir tesadüf.
¡ Que coincidencia tan genial!
-... tesadüf değildi.
- no es una coincidencia.
Filmin tesadüf olduğunu mu düşünüyorsunuz?
¿ Cree que esa cinta fue una coincidencia?
Çok fazla tesadüf var.
Es muy circunstancial.
Hayır, Sanki tesadüf eseri ortaya çıkmışsın gibi göstermek zorundasın.
No, tienes que hacerlo parecer como si te hubieras enterado por accidente.
Bu bir tesadüf olamaz.
No puede ser coincidencia.
Ne güzel tesadüf.
Genial verte aquí.
İkinizin de oraya aynı anda varması tesadüf müydü?
Vosotros dos llegasteis al mismo tiempo. ¿ Fue una causalidad?
Benim fikrimdi. Bu tesadüf değil.
Eso no es una coincidencia.
Tesadüf mü?
De nuevo. ¿ Una coincidencia?
Tesadüf eseri korkunç bir komployu buldum.
Me topé con un horrible complot.
Yoksa buradaki varlığının tesadüf olmadığından şüpheleneceğim. Belki de kendince sebepler yüzünden, ki bu sebepler hakkında soru sormamı istemezsin. Beni buraya kadar takip ettin.
O podría sospechar que su presencia aquí es algo más que una coincidencia, que, tal vez, por razones propias acerca de las que estoy seguro que prefiero no preguntar, usted podría haberme seguido hasta aquí.
Seninde beni görmek istemen nasıl bir tesadüf, Lupo.
Que casual que hayas solicitado verme, Lupo.
Tamamen tesadüf ama yine de hayhay.
Es cuestión de suerte, pero lo aceptaré.
Evet ama birbirlerini tanıyor olabilirler. Bu da bir tesadüf olabilir. Ama Sam onun resmini gösterdi.
Sí, pero se podrían haber conocido los unos a los otros, y eso podría ser solo una coincidencia, pero Sam lo señaló en su foto.
David, Vegas iki kadın - tesadüf olamaz aynı şekilde zehirledi.
David, dos mujeres de Las Vegas envenenadas del mismo modo - No puede ser una coincidencia.
Bunun bir tesadüf olduğunu sanmıyorum.
Y no creo que sea coincidencia.
Tesadüf mü dersin?
¿ Coincidencia?
Bazıları buna'tesadüf'der.
Algunas personas lo llaman un'Encuentro'
İki incenin de mühürlenmesi tesadüf olamaz.
Dos puntos cerrados no es un accidente.
Belki de Adalind ve bebeğini buraya, Nick'e getirmen tesadüf değildir.
Quizás no sea una coincidencia que la trajeras. Adalind y su bebé están aquí por Nick.
Tesadüf eseri olamaz.
No solo por causalidad.
Bu kesinlikle bir tesadüf değil.
Esto no es una coincidencia.
Tuhaf bir tesadüf olduğunu düşünmediniz mi?
¿ Encuentra eso una extraña coincidencia?
Peki, Bay Blunt'un iki cinayet soruşturmasında da şüpheli kişi olması ama her iki ölümle de ilgisi olmaması sizce de bir tesadüf değil mi?
¿ No pensó que era coincidencia... que el Sr. Blunt fuera persona de interés... en dos investigaciones de homicidio... pero no tuviera que ver con ninguna de las muertes?
Rookie'nin ölmesiyle benim mallariminda... Ortadan kaybolmasi tesadüf degil mi?
¿ No fue una coincidencia, mis cosas desapareció con la muerte de novato?
Sadece bir tesadüf müydü? Cyrus ve ben.
¿ Fue solo una coincidencia... lo de Cyrus y yo?
Aa ne tesadüf!
Dios, qué coincidencia.
Tesadüf mü?
¿ Coincidencia?
Sevdiğimiz sözler tesadüf değil.
Nuestro amor mutuo por las palabras no es casualidad.
Ve ne tesadüf ki annenin seni ilk kucakladığı, sevgisini hissettirdiği yer.
Y, casualmente, donde tu madre te sostuvo por primera vez, donde te enseñó sentimientos de amor por primera vez.
Bir tane olsa tuhaf, iki tane olsa tesadüf olurdu.
Uno, es una anomalía. Dos, es una coincidencia.
Bunun tesadüf olmadığına dair içimde bir his var.
Estoy asumiendo que no es una coincidencia.
Bulunduğun yerin havaya uçmasının tesadüf olduğunu mu düşünüyorsun?
¿ No piensas que tú y una explosión en el mismo lugar es una coincidencia?
Ve ayrıldıktan kısa bir süre sonra öldürülmesi de büyük bir tesadüf, öyle mi?
¿ Y supongo que fue coincidencia que la mataran poco después?
Tesadüf dedikleri bu olsa gerek.
Estoy seguro de que esto es lo que llaman una coincidencia.
Pekala. Ya bu çok büyük bir tesadüf ya da ben haklıyım ve bir çeşit bağlantı var.
O bien es una coincidencia increíble o tengo razón y hay algún tipo de... conexión.
Bu bir tesadüf mü?
¿ Es eso una coincidencia?
Tesadüf gibi görünüyor ama işin içinde sen olunca...
Todo parece como una coincidencia, pero contigo...
Tesadüf diye bir şey kalmıyor.
No hay coincidencias.
- Tesadüf mü dersin?
¿ Coincidencia?
Tesadüf mü?
¿ Aleatorio?