Tierra traducir español
53,260 traducción paralela
Doğa Ana
La madre tierra
Doğa Ana'nın görkemi...
La majestuosidad de la madre tierra...
Ey yüce dağlar, Doğa Ana ve daha bir sürü zırva.
Oh, grandes montañas y la madre tierra y todas esas tonterías.
Kıyıdan çok içeride.
Tierra adentro.
O sandıkla beraber gömülü bıraktığına.
Enterrada en la tierra, junto a ese cofre.
Hükümdarlığımızın topraklarına izinsiz girmeye cüret edenler kimler?
¿ Quién osa transgredir en la soberana tierra de...?
Sizleri güzel topraklarımıza hangi rüzgâr attı?
Ahora, ¿ qué los trae a nuestra justa tierra?
Toprak hepsini emmiş tabii, hepsi gitmiş.
La tierra la absorbió toda y se perdió.
Alexandria, Hilltop ve Krallık önce saldırmalı. Çok sert bir hücumla Kurtarıcılar'ı yeryüzünden silmeliyiz.
Alexandria, Hilltop y el Reino atacando primero, atacando duro y después arrasaremos a Los Salvadores de la faz de la tierra.
Zorbalar, soykırımlar, büyük nefretle kurulan düzenler. Hem de aynı toprak parçasında diğerleri özgürlüğün tadını çıkarırken...
El mundo ha vivido toda clase de desgracias... tiranos, genocidio, sistemas de odio silencioso... mientras otros gozan de libertad en el mismo pedazo de tierra.
Var ya, Galaktik Federasyon'un Dünya'yı ele geçirmesi bu ailenin başına gelen en iyi şey oldu.
Os puedo asegurar que lo mejor que le ha pasado nunca a esta familia es que la Federación Galáctica se haya adueñado de la Tierra.
Dünyadaki en zeki insan olmanın güzel olduğunu düşünüyorsun ama sana bu teknolojiyi verdiğimizde olası bütün evrenlerdeki en zeki kişi olacaksın.
Crees que es guay ser el hombre más listo de la Tierra, pero en cuanto te dé esta tecnología, serás el ser más inteligente de cualquier universo posible.
Dünya'nın kıyamet sonrası sürümlerini çok seviyorum.
¡ Me encantan las versiones posapocalipticas de la Tierra!
Hatta, bir keresinde sonsuz sayıdaki kızlarımdan birini dünyanın mutantlar tarafından ele geçirilmiş alternatif bir versyonunda terk bile etmiştim.
De hecho, incluso yo abandoné a una de mis infinitas hijas en una versión alternativa de la tierra Que fue tomada por mutantes.
DNA'ları Dünya'nın besin zincirine dahil olursa tüm insanoğlu kısırlaşabilir.
Si su ADN llega a la cadena alimenticia de la Tierra, toda nuestra especie puede ser esterilizada.
Araziyi nadasa bırakmıştık ve tahıla ihtiyacımız vardı.
La tierra estaba en barbecho y necesitábamos cereales.
Araziyi ne yapmıştınız?
¿ La tierra estaba qué?
Size eşlik etmekle görevli askerler karada görevlendirilmiş.
Me han dicho que a los soldados que iban a componer su escolta se les necesita en tierra.
Cennet ve Dünya yok olacak, ama sözlerim sonsuza dek kalacak.
" El cielo y la tierra pasarán, pero mis palabras no pasarán.
Asırlar, bin yıllar geçerken öksüz ve bir başına dünyayı gezdi.
Huérfano y solo, recorrió la Tierra con el transcurrir de los siglos. Milenios.
Dünyadan yola çıkan insanlar, aya ilk kez adım basıyorlar.
Hombres del planeta Tierra pisan por primera vez la Luna.
Toprak dışında.
Excepto por la tierra.
Toprak kana bulanmış, Donmuş kırmızı.
La tierra empapada de sangre, congelada en rojo.
Eros'taki limanda yıllardır bir Mars gemisi ya da bir Dünya gemisi bile görmemiştim.
No hemos visto atracar una nave marciana en Eros por años. O una de la Tierra, si vamos al caso.
Eminim Dünya ve Mars yardım gemileri yollamak için karar alıyorlardır.
Estoy seguro de que la Tierra y Marte están preparando enviar naves de ayuda.
Dünya gerçek savaş bile olmaz!
No será ni una verdadera pelea con la Tierra.
Ben 5 yaşındayken ailem Dünya'da çocuk sahibi olmayı buraya göç etmek için feda etmek zorunda kaldı.
Mis padres tuvieron que sacrificarse para tener un hijo en la Tierra, inmigrar aquí cuando tenía cinco años.
Travis o Mars zırhını kuşanarak Dünya'dan saklanamaz.
Travis no puede esconderse de la Tierra poniéndose esa armadura marciana.
Bunların ne anlama geldiğini ya da Dünya'nın parmağının olup olmadığını hâlâ bilmiyoruz.
Aún no sabemos qué significa nada de esto o si la Tierra estuvo involucrada.
Görünmezlerin Dünya yapımı olduğunu biliyoruz.
Sabemos que esas naves invisibles fueron hechas en la Tierra.
Şimdi de Dünya onu suçluyor.
Y ahora la Tierra está acusándolo.
Dünya filosunun yarısı eski kolonisini yok etmek için Mars'a doğru yola çıkmıştı.
La mitad de la flota de la Tierra fue dirigida a Marte, para aniquilar a su antigua colonia.
Şimdiye kadar Dünya'yla gerçek bir savaştan kaçınmayı başardık.
Nos las hemos arreglado para evitar una guerra declarada con la Tierra hasta ahora.
Mars ve Dünya silahları birbirlerine yöneltmekle meşgul olsalar da o karantina işaretleri insanları Eros'tan sonsuza dek uzak tutamaz.
Marte y la Tierra puede que estén ocupados apuntándose con las armas unos a otros, pero esas balizas de cuarentena no mantendrá a la gente alejada de Eros para siempre.
Dünya, Phoebe istasyonunu aniden niye umursuyor?
¿ Por qué a la Tierra de golpe le interesa la estación Phoebe?
- Kim Dünya'nın göğünde ziyafet çekip nehirlerindeki suyu kurutacak?
¿ Quién va a darse un banquete en el cielo de la Tierra - y beber sus ríos hasta secarlos? - ¡ El CMM!
Dünya da gerginliğin bedelini bizim kadar bilir.
La Tierra sabe el precio de escalar las cosas tanto como nosotros.
Dünya ile yapılacak bir savaşı önlemenin görevimiz olduğunu söylediniz.
Dijo que nuestro trabajo era prevenir una guerra con la Tierra.
Phoebe istasyonu Dünya şirketlerinden biri tarafından işletilen müşterek bir tesisti.
Phoebe era una instalación conjunta dirigida por una corporación de la Tierra.
Şu anda filolarının üçte ikisi Dünya'ya doğru ilerliyor.
Y ahora dos tercios de su flota se dirige a la Tierra.
Ben ve insanlarım yalnızca BM'e, Dünyadaki o asalağa saldırıyoruz.
Los míos y yo acabamos de hackear un dron de la ONU en la Tierra.
Dünya'dan intikam almak için mi?
¿ Como una venganza contra la Tierra?
Dünya ve küçümsenen diğer yerler için bir kahramandı.
Era un héroe para la Tierra y era despreciado por todos los demás.
Fetihleri boyunca dünya nüfusunun çeyreğini ya öldürmüş ya da yerinden etmiştir.
Mató o desplazó a un cuarto de toda la población en la Tierra durante sus conquistas.
Bu topraklar İbrahim'e vaat edildi.
Esta tierra le fue prometida a Abraham.
O ev bir Müslüman ülkesi... zorla giren Amerikan askeri olmadığı sürece.
A no ser que esa casa esté en tierra musulmana y el que invade sea el ejército estadounidense.
Bu ülkeyi atalarımız fethettiler ve gerekirse bunun için öleceksin.
Nuestros ancestros tomaron esta tierra y morirás por ella, si es necesario.
Zafer kelimesi memleketin dört yanında yayılıyor.
Las noticias de la victoria se están expandiendo a lo largo de la tierra.
Sigefrid ve Erik denilen o iki Kuzeyli toprak, gümüş, köle ve savaş için tamahkâr iki kâfir kardeşin Tanrı, Alfred ve Wessex'in sancak beyleri tarafından tarassut edildiklerinin bilinmesini ve bizzat bilmelerini isterim.
Hay dos hombres del norte, Sigefrid y Erik, dos hermanos paganos con un voraz apetito por tierra, plata, esclavos y guerra. Quiero que se sepa... y quiero que ellos lo sepan... que Dios, Alfredo y los condes de Wessex están vigilando.
Dünyaya sırt çevirdi.
Le dio la espalda a la Tierra.
Hedef dünyaydı.
La Tierra era su objetivo.