Trask traducir español
266 traducción paralela
Görüyorsun, futbol takımında oynamadıkça Chet Trask kadar popüler olamazsın.
"Ves, nunca podrás ser tan popular como Chet Trask... a menos que juegues en el equipo de fútbol".
Ve Hızlı'nın hayellerinde, Chet Trask tahtından düşecek gibi oldu.
Y así, en la fantasía de Speedy, Chet Trask se estaba tambaleando en su trono...
Geçen yılın evsahibi Chet Trask kolejin en popüler kişisi olmuştu.
Se recordará que el anfitrión de la gala del año pasado... fue Chet Trask, quien después fue elegido... el Hombre más Popular de la Universidad.
Bu Bayan Trask, Bayan Vale.
Señorita Trask, señorita. Vale.
- Bayan Trask?
- ¿ Señorita Trask?
Üzgünüm, Trask.
Lo siento, Trask.
Bayan Trask'a bu telefondan bahsetmeyelim.
No le contaré a la señorita Trask lo de la llamada.
Bütün çocuklar, Bayan Trask, hemşireler ve doktorlar.
A los chavales, a la señorita Trask, y a las enfermeras y médicos.
Çocukları, Bayan Traskı, hemşireleri ve doktorları?
¿ Los chavales y la señorita Trask y las enfermeras y los médicos?
Miss Trask onun için senin katılmanı istedi Dr. Jaquith oyunu oyna demekle bunu kastediyrdu.
Por eso la señorita Trask te pidió que cooperaras y el doctor Jaquith cuando te dice que participes en el juego.
- İyi akşamlar Abra. - İyi akşamlar Bay Trask.
Sr. Trask.
- Günaydın Bay Trask.
Sr. Trask.
Biz gidelim o zaman. İyi günler Bay Trask.
Sr. Trask.
Bay Trask sebze piyasasında devrim yarattı.
El Sr. Trask ha revolucionado el mercado de las verduras.
- Doğum günün kutlu olsun. - Mutlu yıllar Bay Trask.
Sr. Trask.
Bay Trask, beni duyabiliyor musunuz?
¿ puede oírme?
Lütfen ona yardım edin. Cal'i seviyorum Bay Trask, sağlam ve güçlü olmasını istiyorum. Bunu yapabilecek tek kişi sizsiniz.
ayúdele. y usted es el único que puede hacerlo.
Bay Trask, sizinle bu şekilde konuştuğum için bağışlayın, ama mecburdum.
pero debía hacerlo.
Sizden benimle gelip bunları Yüzbaşı'ya anlatmanızı isterim.
Venga a contársela al capitán Trask.
Yüzbaşı Trask.
Es el capitán Trask.
Teğmen Trask, lütfen. John Klute.
Teniente Trask, por favor.
Trask onu aramanı istedi.
Trask quiere que lo llames.
Trask ve birkaç memur daireni incelemeye geliyorlar.
Trask y sus policías van a examinar tu apartamento.
Detektif Trask, lütfen.
El detective Trask, por favor.
Trask'ın kızlarından biri anaokulunda onunla aynı sınıftaymış.
Una de las hijas de Trask está en la misma clase de la guardería.
Jase, Teğmen Trask sana normal kıyafetlerini verecek tamam mı?
Jase, teniente Trask aquí está te va a dar la ropa de regulación, ¿ de acuerdo?
Trask Endüstri'nin nasıl bir yayın almak istediğini biliyor musun?
Bueno, sabes que las Industrias Trask quieren comprar acciones de televisión.
- Trask, televizyon istasyonları arıyor.
- Trask quiere canales de televisión.
Ayrıca bu Japonların Trask'ı devralma plânlarını da bozar çünkü FCC yabancıların hem radyo hem TV sahibi olmasına izin vermiyor.
Además les solucionaría el problema de ser absorbidos por los japoneses, porque la FCC prohíbe que una empresa extranjera controle la radio y la T.V.
Bu arada, senin şu Trask radyo fikrini bir kaç adamımızla görüştüm.
Por cierto, he comentado tu idea de la radio a algunos de los nuestros.
Trask televizyonda ısrarlı gözüküyor.
Parece que Trask está empeñado en que sea televisión.
Trask Endüstri - radyo ağı alımı.
Industrias Trask : Adquisición de la cadena de radio.
Son üç dönemde Trask Endüstri, televizyon piyasasında önemli bir yer edinmeyi plânladığını açıkladı ama hepsinde başarısız oldu.
En los tres últimos trimestres, las Industrias Trask han anunciado planes de adquirir un importante canal de televisión, siempre sin éxito.
Bu, Trask'a yayıncılık alanında sağlam bir yer sağlayacak ve FCC'nin yabancıların radyo sahibi olmasına izin vermemesi sayesinde Japonlar tarafından devralınma tehlikesini ortadan kaldıracak.
Obtendrían una sólida base en los medios de comunicación, y, dado que la FCC prohíbe que empresas extranjeras adquieran emisoras de radio, acabarían con la amenaza de una OPA japonesa.
Trask'ın bilançosunda nakit miktarı oldukça fazla.
Trask tiene muchos activos líquidos.
Böylece Trask korunur, hisseleri yükselir ve herkes mutlu olur.
Trask se protege, sus acciones suben, y todos contentos.
Dinlemeye razı ama Trask'ın iyi konuşmasını sağlamalısın.
Está dispuesto a escuchar, pero Trask tendrá que darle coba.
Oren Trask'ın kızı yarın evleniyor.
La hija de Oren Trask se casa mañana.
Oraya gidip Trask'ı bulabileceğimi düşündüm.
He pensado en colarme para llegar hasta Trask.
Sadece Trask ile beş dakikaya ihtiyacım var.
- Tess... - Sólo necesito cinco minutos con Trask.
Aslında yarın Trask ile şahsen görüşeceğim.
Resulta que yo misma veré a Trask mañana.
Oren ve Barbara Trask.
Oren y Barbara Trask.
Oren Trask'mı? "Ekmeği satmadan önce dilimlersek ne olur?" diyen adam mı?
¿ Oren Trask? El que dijo : "¿ Y si cortamos el pan antes de venderlo?".
Bay Trask'ı mı bekliyoruz?
¿ Esperamos al Sr. Trask?
Bay Trask bu toplantıya katılmayacak.
El Sr. Trask no asiste a las reuniones a este nivel.
Şöyle düşünüyoruz. Trask Endüstri'nin iki önemli ihtiyacı var.
A nuestro entender, las Industrias Trask deben resolver dos cuestiones importantes.
Zaten Trask radyoları hedeflemiyor. Bir savaşa girmek istemiyoruz kesinlikle.
De todos modos, no nos interesa la radio ni queremos iniciar una puja.
Bakın eğer Sladeler davetsiz misafirse ve ben öyle olduklarından eminim Armbrister ve Trask anlaşma yapabilir, böylece savaşmayız.
Miren, si él no quiere a los Slade, y seguro que ése es el caso, y Armbrister y Trask llegan a un acuerdo, no habrá puja.
Armbrister'ı buraya getirirsem Trask görüşür mü?
Si viene Armbrister, ¿ accederá Trask a reunirse con él?
- Bay Trask'mıydı?
- ¿ Era el Sr. Trask?
Cal buradan gidiyor Bay Trask.
Sr. Trask.