Triste traducir español
19,047 traducción paralela
Ne acı.
Eso es triste.
Buraya geldiğimde kızdım ama seninle sekiz ay çalıştıktan sonra, üzülerek söylüyorum ki, artık kadınım.
Yo era una chica cuando llegué aquí, pero después de trabajar para ti durante ocho jodidos meses, ahora estoy triste de decir que soy una mujer.
İşin aslı senin için 25 yıldır ölüydü zaten.
Bueno, la triste realidad es Que se lleva muerto al que durante 25 años.
cok uzucu.
Qué triste.
- uzulmedim.
- No estoy triste.
Çok hüzünlü bir yanı var, bu beni biraz ürkütüyor.
Hay algo tan triste en él y eso me asusta un poco.
Ne dertli bir yüz.
Qué rostro más triste.
O kocaman, kasvetli evde küçük bir aile gibi duruyoruz.
Parecemos una familia tan pequeña en esa casa tan enorme y triste.
Çok iyi birisin ve yazık ki...
Es... tan generoso por tu parte y tan triste...
Seni üzgünken yalnız mı bırakayım?
¿ Y dejar tu triste trasero solo?
Şu üzgün küçük adama bir bak.
Mira a este triste hombrecillo.
Onları görmem dinlememi sağlıyor. Dinlersem de beni çok hüzünlendiriyorlar.
Verlos me daba ganas de escucharlos y escucharlos me ponía muy triste.
Yorgun ve mutsuz bir hali var.
A mi parecer, está muy triste y cansada.
Neden yavru köpek gibi bakıyorsun o zaman?
Entonces, ¿ por qué esos ojos de cachorrito triste?
- Üzücü bir fikirmiş. - Üzücü ama doğru.
Pues qué triste.
- Çok üzücü.
Muy triste.
- Bayan Hawkins'in mutsuz olması ne kötü.
Es una pena que la señorita Hawkins es tan triste.
Az önce mutsuz olduğunu söylemiştin.
Usted acaba de decir que estaba triste.
Bu konu çok sıkıcı.
Es tan triste.
- Bugün hava kapalı.
Hace un día triste. Sí.
Onları alınca, onlarla yapılacak güzel bir şey düşünürsek, o zaman aldığımız için kötü hissetmezsin.
Tenemos que pensar en algo muy bueno para usarla así no será tan triste tomarla.
Çok kasvetliydi heralde?
Supongo... ¿ fue algo triste?
- Yanımdan ayrıldığında çok üzülüyorum. - Biliyorum.
- Me pongo tan triste cuando te vas.
- Gittiği zamanlarda çok üzülüyorum.
Lo sé. Me pongo triste cuándo ella se va - Adiós.
Bugün robot dövüşü ve şehir için çok üzücü bir gündü.
Solo puedo decir que este ha sido un día triste para la lucha de robots y para esta ciudad.
Ancak evliliğimizle ilgili son zamanlarda çıkan yanlış haberler sonrasında üzücü haberi paylaşmanın önemli olduğunu hissettik.
Pero a la luz de las mentiras de los últimos días sobre nuestro matrimonio nos parece importante compartir esta triste noticia.
Üzücü biraz değil mi?
Es triste, ¿ no?
Bu yaşta çok üzücü.
- A su edad. Qué triste.
O film çok üzücü.
Esa película es muy triste.
Sadece çaresizim ve üzgünüm.
Estoy... desesperada y triste,
Ve sen şu inşaat sözleşmesi için uzaktaydın ve şarkı söylerken üzüldüm.
Cuando te fuiste a la convención, estaba muy triste como para cantar.
Şimdiye kadar gittiğim her seçme de bu üzgün adamı gördüm.
Veo a ese triste anciano en cada audición a la que voy.
Belki Vonnie bu yasak ilişkiden kalbi kırık bir şekilde ayrılmıştı ama Bobby kesinlikle öyle değildi.
Vonnie estaba triste por el final de su historia, pero Bobby no lo estaba en absoluto.
- Basit yaşamak konusunda söylediklerinden sonra bu kadar üzücü olmasa gülünç olurdu zaten.
Sí, pero todos los que hablan de la vida simple... sería cómico si no fuera triste como para llorar.
Zevk almayan bir kabuğa dönüştüm.
Soy la triste cáscara de un hombre.
Sonra Baldwin gidince, o kadar üzgündü ki her gece onunla yatardım.
Cuando él se marchó, ella... estaba tan triste que dormí con ella todas las noches.
Canım, üzgün görünüyorsun.
Ángel, te ves triste.
Üzgün hissetmek çok insansı bir duygudur.
En realidad es una cosa muy humana el sentirse triste.
Evet... raporu incelerken... son zamanlarda üzgün olduğunu okudum.
Sí. Estaba... Estaba leyendo en el informe... que te has sentido un poco triste.
Biraz üzgün müsün Morgan?
¿ Te sientes un poco triste, Morgan?
Neden üzgünsün?
¿ Por qué te sientes triste?
Kathy'ye üzülüyorum.
Estoy triste por Kathy.
Üzgün hissetmek doğru tepki.
Sentirse triste es la respuesta correcta.
Ve şimdi direkt sana konuşmak istiyorum seni zavallı, acınası korkak.
Y ahora... me gustaría hablar directamente contigo... cobarde triste y patético.
Kendini ne olduğuna ikna ettiğini bilmiyorum ama asla zavallı, ufak bir ucubeden başka bir şey olmayacaksın.
No sé de lo que te has convencido que eres, pero nunca serás nada más que un pequeño anormal triste.
Üzücü gerçekten.
Es triste.
Ben sadece... O bana hep üzgünmüş gibi göründü.
Es que siempre me parecía que ella estaba triste.
Çok tuhaf, son zamanlarda aklıma geliyor, geçenlerde de bana yazdığı bir kitabı gönderdi, şiddet dolu ve üzücü, ve adını Nocturnal Animals koyup bana ithaf etmiş.
Últimamente he pensado mucho en él, y el otro día me envió un libro que ha escrito. Es una historia... violenta y triste. Lo ha titulado Animales nocturnos y está dedicado a mí.
Çok üzgünüm.
Estoy muy triste...
Üzücü.
Es triste.
Biraz üzgün göründün, o yüzden...
Y parecías triste.