Ulaşacağım traducir español
590 traducción paralela
Bir şekilde oraya ulaşacağım.
- De algún modo llegaré.
Ama ulaşacağım seviyede sanırım beni golf kulübü üyeniz olarak görmek isteyebilirsiniz.
Pero al paso que voy, podrán verme solicitando una membresía para el club de golf.
- Sana nasıl ulaşacağım?
¿ Cómo nos pondremos en contacto?
Kiliseye nasıl ulaşacağım?
¿ Cómo podré llegar hasta la Iglesia?
Yeniden doruğa ulaşacağımı mı düşünüyorsun?
¿ Crees que puedo llegar al estrellato de nuevo?
Bana seslendiğinde ona cevap vereceğim başım belada olursa ona sığınacağım, ona ulaşacağım ve onu sayacağım.
Él me llamará, y yo le responderé. Con Él estaré en la angustia, me entregaré a Él y le honraré.
Nasıl ulaşacağımı -
No sé si...
Saat 08.00'e kadar dağın tabanına ulaşacağımızdan emin misin?
- ¿ Seguro que llegaremos... -... a la base a las 20 : 00?
Bu arada, sana ihtiyacım olduğunda nasıl ulaşacağım?
Por cierto, ¿ dónde puedo encontrarte si te necesito?
İstediğim Doğu'ya geri dönmek, Batı değil ve eninde sonunda oraya ulaşacağım, görürsün!
Quiero volver al este, no al oeste y lo haré, ya verás.
İzleyicilerime direkt ulaşacağım, internetten canlı olarak.
Iré en directo a mi público, en el mundo entero y en vivo.
Ona nasıl ulaşacağımı bilmiyorum.
No sé cómo hacer que vuelva.
Ona nasıl ulaşacağımı biliyorum.
Sé cómo llegar a él.
Ona ulaşacağım.
Lo conseguiré con él.
Bu merdiven çok uzun. herneyse... Yürümeye devam edersem eğer, ergeç tepeye ulaşacağım.
Esta escalera es demasiado larga sin embargo si continúo alguna vez llegaré arriba del todo.
- Bir yere ulaşacağım.
- Llegaré a algún sitio.
M-5'e nasıl ulaşacağımı bilmiyorum.
No sé cómo controlar al M-5.
Bir gün ulaşacağım.
Un día voy a hacerlo.
Ben oralara tırnaklarımla kazıyarak ulaşacağım.
Yo tengo que llegar allí por mi cuenta.
- Miles, ona ulaşacağım.
- Miles, la convenceré.
Ona ulaşacağım.
Lo hará. ¿ Qué pasa?
Size nasıl ulaşacağımı bilmiyordum, Bay Gatsby.
No sabía cómo encontrarle, Sr. Gatsby.
- Sana tekrar nasıl ulaşacağım?
- ¿ Dónde te ubico más tarde?
İşte şimdi Amerika'dayız. Her şeyin daha iyi olacağını ve amacımıza ulaşacağımızı sanmıştım.
Ahora estamos en América y pensaba que todo iría a mejor y alcanzaríamos nuestra meta.
Bu parayı alma şerefine ne zaman ulaşacağım, iyi kadın?
¿ Cuándo tendré el honor de recibir ese dinero, buena mujer?
Derin uzayı kullanarak, normal şartlarda 2 ayda ulaşacağımız mesafeyi 2 saatte kat edeceğiz.
Utilizando el hiperespacio, lo que nos tomaría dos meses nos tomará sólo dos horas.
Sana ulaşacağım.
¡ Deja que te agarre!
Yeterince derin kazarsak Çin'e ulaşacağımızı söylemişti.
Nos dijo que si cavaramos lo suficiente, llegariamos a China.
Devriyeden kurtulup, altın rozete ulaşacağım.
Me salto la patrulla y recibo un escudo dorado de inmediato.
Yenilgi üstüne yenilgi. Sonunda zafere ulaşacağımızı bilerek aldığımız yenilgiler.
Derrota tras derrota... sabiendo que surgiremos victoriosos al final.
Bu işe ilk başladığımda, böylesine en üst noktalara ulaşacağımı hiç hayal etmemiştim.
Cuando empecé en este negocio, jamás soñé que alcanzaría un éxito tan abrumador.
Ancak bu karara önümüzdeki birkaç gün içinde, onu tanıyan, onunla birlikte ya da ona karşı çalışmış siz beylerden... alacağım bilgiler doğrultusunda ulaşacağım.
Sin embargo, decidiré según lo que oiga en los próximos días de ustedes que lo conocen y que han trabajado con él, y en contra de él.
Oraya ilk ben ulaşacağım.
Me voy primero.
Belki kolay olmayacak ama amacıma ulaşacağım.
No digo que sea coser y cantar, pero lo conseguiré.
Viski şişesine ulaşacağım derken pencereden düşmüş.
Se cayó por la ventana intentando coger una botella. Quizá lo empujaran.
Kelime oyunlarınla emeline ulaşacağını mı sandın?
Piensa que con palabras conseguirá su propósito.
- Karına ulaşacağından emin olacağım.
- Me encargaré de que ella la reciba.
Kılıcımın ulaşacağı yere kadar gelsin. Kurtulursa elimden, Tanrı'nın cezasından da kurtulsun!
que esté al alcance de mi acero y si escapa, que el cielo también le perdone.
- Bana telefon gelecek olursa, bana... - Oh, özür dilerim, tatlım. ... bana nasıl ulaşacağını biliyorsun.
Si hay alguna llamada, disculpa cariño, ya sabe dónde estoy.
Bilim adamlarımız radyasyonun Avustralya'ya ne zaman ulaşacağı konusunda açıklama yapmıyor.
Nuestros científicos están en desacuerdo... acerca de cuándo llegará la radiación a Australia.
Nasıl ulaşacağım sana?
- ¿ Cómo contacto?
Ama ben planımın, tanrının yardımıyla, başarıya ulaşacağına ve dünyanın yaşayacağına eminim.
Pero estoy convencido de que, con la ayuda de Dios, mi plan triunfará, y el mundo sobrevivirá.
Her kadının eninde sonunda ulaşacağı yol ayrımına geldin şimdi ya dürüst ve yaşlı bir bakire kız olacaksın ya da mutlu bir yalancı.
Has llegado al dilema de todas las mujeres, puedes ser una solterona honesta o una embustera feliz. - ¿ Hola?
Bana nasıl ulaşacağını biliyorsun. Payımı almaya geleceğim.
Cuando me contactes iré buscar mi parte a tu casa.
Mükemmel! Şimdi, adamımızın etrafını saracaklar. Bu sayede Başkan Novales'e ulaşacağız.
Van a volver en torno a él y nos traerá al Presidente Novalés.
Bir yere ulaşacağımızı biliyordum.
Sabía que llegaríamos a algún sitio.
Bu nedenle dostlarım, bu ayki dergimizin başlığı "Saf Gerçek". Sizlere nasıl öğreneceğinizi anlatacak arzu edilen noktaya nasıl ulaşacağınızı gösterecek. Hayattaki tüm ihtiyaçlarınıza ulaşmanızı sağlayacak.
A este respecto, amigos, su revista mensual... titulada "La pura verdad", les ayudará a comprender la forma de conocer... y de seguir la vía que les llevará hasta la meta deseada... y que les permita tener todo lo que necesitan en la vida.
Burna aşağıdan ulaşacağız. Onu paltomun içine saklayacağım.
Subimos por donde está la nariz y la meto bajo la bata.
Buz botu lazım. Oraya nasıl ulaşacağız?
Necesitar barco de hielo.
Şimdi, dinleyin, dördüncü vuruşta size ulaşacağım.
Llegaré a usted en el cuarto ritmo.
Bir sonuca ulaşacağımızı varsayarsak.
- Suponiendo que los haya.