Urraca traducir español
170 traducción paralela
Aynı zamanda bilesiniz ki... Yaşlı yarasa ölür ve şu anki karısından kurtulduğu an Peter benimle evlenecek!
Ya da igual que te enteres de que Peter se casará conmigo en cuanto la vieja urraca muera ¡ y tan pronto como se deshaga de su actual esposa!
- Kes sesini seni yaşlı aptal.
- Cierra el pico, vieja urraca.
Önce ağustos böceği gibi car car susmadın, sonra da sus pus somurtup durdun.
Primero hablas como una urraca y ahora estás resentida como una colegiala.
Şu Albay Quantrill, kesinlikle saksağan gibi konuşkan biri, değil mi?
Ese coronel Quantrill habla más que una urraca, ¿ verdad?
İhtiyar karga ile yeniden görüşeceğim. - Üç yıldır ona göz bile kırpmadım.
Me voy a encontrar con la vieja urraca, después de 3 años.
"Bu haşat olmuş yaşlı kargayla vakit geçirmek mi istiyorsun?"
"¿ Quién quiere a esta vieja urraca agotada?"
Seni yaşlı karga.
Vieja urraca.
ve Prenses Dona Urraca.
Y la Infanta Doña Urraca.
Calahorra da Urraca'ya kalıyor.
Y a Urraca, la ciudad de Calahorra.
Bu oyunu bana karşı Urraca ile beraber siz planladınız.
Tú y Urraca contra mí.
Babam yaşlıydı ve Urraca onu yönlendirdi.
Papá estaba muy viejo y ella lo convenció.
Beni almasına izin verme Urraca.
¡ No me ayudarás Urraca!
Urraca!
¡ Urraca!
Gevezelik etme.
- Deja de trinar, urraca.
Bu bir poyraz kuşu.
Esa es la urraca de mar.
- Koca gagalı bataklık kuşu.
- La urraca de mar.
Av kültürlerinde, kurban verildiği zaman, bu kurban, tanrıya bizim için bir şey yapması ya da bize bir şey vermesi için verilen bir bedel, hediye ya da rüşvettir.
Se sienta allí pensando qué hacer cuando aparece una urraca. Un ave brillosa, inteligente, de las que tienen cualidades chamánicas. Cualidades mágicas.
İsa çarmıha gerilir ve bedeninden ruhun besini ortaya çıkar.
La urraca dice : "Hay una hermosa joven con un búfalo, allí al otro lado"
İsa Kutsal Haç'ın yani ağacın üstündedir ve kendi ağacın meyvesidir.
La urraca vuela y encuentra a la chica entre los búfalos dormidos.
İsa, Cennet'te ikinci yasak ağaç olan sonsuz hayatın meyvesidir.
Ella está ahí cociendo o algo. La urraca se le acerca y le susurra :
Bitki geleneklerine baktığınız zaman gördüğünüz şey, yüzeyde görülen düalitenin ardındaki bu özdeşleşme nosyonudur.
Así que le dice : - "Si puedes volver a la vida a tu padre, yo te dejaré ir." Así que ella se vuelve a la urraca le dice : -
Rossini, "Hırsız Saksağan" ı sahnelemişti.. ... ve İtalyan operası çıkıştaydı.
Rossini había representado La Urraca Ladrona... y la ópera italiana hacía furor.
Ben "Pack Rat" im.
Soy la Urraca.
Her şeyi saklıyor!
¡ Que lo guardas todo como una urraca!
Saksağan veya alakarga.
Una urraca o un arrendajo.
Eski sabahlar hayrolsun, Bay Magpie.
Es sorprendente. Buenas mañanas, Dª Urraca.
Terasa gelen mavi alakarga Eddie'yi rahatsız ediyor
Hay una urraca azul en la terraza que lo molesta.
Üzerinde çalıştığı her davanın dosyasını saklamış.
El sujeto era una urraca. Seguro guardó todo de todos sus casos que llevó.
Saksağan gibidir.
Es como una pequeña urraca.
- Bir albatros değildi, karga ya da kuzgundu.
Era un cuervo o una urraca.
Basına geçelim. En son haberler.
¿ Tiene una urraca en su casa?
Eğer varsa, en şanslı sizsiniz demektir.
La urraca es el pájaro más encantador en todo el mundo.
Ona nazik davranın. Ona kibar davranın.
Y siempre recuerde, la urraca merece su respeto.
Saksağan komutayı hemen eline aldı.
La urraca pronto se hizo cargo
Latince Saksağan kelimesinden gelir, saksağanlar oldukça geniş ve rastgele beslenirler.
Viene de la palabra latina "urraca", un pájaro con un apetito indiscriminado.
O yaşlı karganın Cato ve diğerleriyle arası iyi.
La urraca mantiene buenas relaciones con Catón.
Bir saksağan gibi, parlak şeyleri kaptım ve gerisini atmaya çalıştım.
Como una urraca, tiendo a robar lo que brilla y a descartar lo demás.
Bir saksağan gibi, parlak şeyleri kapmak ve gerisini atmaya çalıştım.
Como una urraca, tiendo a robar lo que brilla y a descartar lo demás.
BlueJay'den Sideshow'a.
Urraca a Barraca.
Burası BlueJay, BlueJay.
Aquí Urraca, Urraca.
BlueJay test sonuçlarının pozitif olduğunu raporluyor.
Urraca reporta que el resultado es positivo.
Yine mi beni mavi karga olarak çizdin?
Estás dibujándome otra linda urraca azul?
Size saksağanla tavus kuşunun hikayesini anlatayım.
Déjenme contarles la historia de la Urraca y el Pavo Real.
Yıllar önce bir saksağan ve bir tavus kuşu varmış.
Hace muchos años, vivieron un pavo real y una urraca.
Saksağan onu kıskanırmış çünkü kendisi siyah beyaz biriymiş.
La urraca estaba celosa porque era básicamente un personaje en blanco y negro.
Bir gün tavus kuşu uyuyormuş bu sırada saksağan onun tüylerini kazımış ve pritle kendisine yapıştırmış.
Una día, el pavo real se quedó dormido, y la urraca rasuró al pavo real con una afeitadora y se pegó las plumas con una barrita Pritt.
Tavus kuşu yeni görünümüyle şehre taşınmış ve Camden'ın bir numarası olmuş.
La urraca se mudó a la ciudad en su nuevo traje emplumado. Y rápidamente se convirtió en parte de la élite de Camden.
Tavus kuşu, saksağanı Kirk Douglas'la röportaj yaparken görmüş...
Cuando el pavo real vió a la urraca entrevistar a Kirk Douglas...
Olay gazetelere kapak olmuş ve tavus kuşu dünyaca meşhur olmuş, saksağandan bile daha meşhur.
El incidente llegó a las primeras planas y el pavo real se volvió famoso. Más famoso que la urraca.
Saksağanlı Dakikalar'ı biliyor musunuz?
¿ Recuerdan "Momentos de la Urraca"?
Parasız bir tüketiciyim. Öyleyim. Bu da benim tüketim yolum...
Soy una urraca, una anidadora.