Utanıyordum traducir español
197 traducción paralela
Ve ben utanıyordum.
Y me sentía abrumado.
Biliyor musun Blackie, Bir süre önce sana aşık olduğum için kendimden utanıyordum.
Blackie, hubo un tiempo en que me avergonzaba haberte querido, pero ahora no.
Evet ve onun adına utanıyordum.
Sí. Y avergonzada de ella.
Oh, O kadar utanıyordum ki, Ölebilirdim.
Ay, me muero de verguenza.
Utanıyordum.
Me escondí hasta la hora de cenar... en un viejo cofre, entre las mantas. Me avergonzaba.
Bunu kabul etmekten utanıyordum, ama nefret edilen biriydim.
Me avergüenza admitirlo, pero... yo era odiado.
Sana çok aşıktım ama söylemeye utanıyordum.
Estaba muy enamorado de ti, pero era demasiado tímido para decírtelo.
Frank belki seyrediyordur diye utanıyordum.
Estaba apenada de pensar que Frank me estaba mirando.
Belki inanmazsın ama işler kötü gittiğinde seninle görüşmek istemiyorum. Kendimden utanıyordum. Uzun süre iş bulamadım.
Aunque no me creas, cuando van mal no quiero verte, me da vergüenza aparecer.
Elbette gördüm. Ama çalamayacak kadar utanıyordum.
Claro que lo he visto, pero soy demasiado tímida.
Onların her birinden utanıyordum.
Sentía vergüenza con todos ellos.
Konuşmaya bile utanıyordum.
Me daba vergüenza hablar.
Çok utanıyordum.
Me sentía muy mal.
Başka birini oynamaktan, başkasının duygularını taklit etmekten utanıyordum.
Me daba vergüenza hacerme pasar por alguien más, representar las emociones de otros.
Kendim istemeye çok utanıyordum.
Me daba vergüenza entrar ahí dentro para pedirlo.
Özür dilerim Betty. Çok utanıyordum.
Betty, lo siento.
Çünkü ona karşı hissettiklerimden utanıyordum. Ama bana acı verecek bir şekilde de belli ediyordum.
Hablé mucho y muy rápido porque estaba avergonzado de mis sentimientos hacia ella los cuales sentí que eran dolorosamente obvios.
Utanıyordum.
Estaba avergonzado...
Çevredeki evlerin hepsi çok güzeldi. Bu yüzden biraz utanıyordum.
Estas casas son bonitas, y yo estaba avergonzada.
Utanıyordum. Korkuyordum.
Tenía vergüenza, miedo.
Utanıyordum.
Estaba avergonzado.
Utanıyordum. Ucubeydim.
Me sentía avergonzado, como si fuese un fenómeno.
Zayıf olduğu için ondan utanıyordum.
Sentía vergüenza por su debilidad.
Bajoran olmaktan utanıyordum.
Me avergoncé de ser bajorana.
Utanıyordum.
Tenía vergüenza.
Bu halimle görünmekten utanıyordum.
No me sentía demasiado presentable.
Ondan utanıyordum.
Me avergonzaba de él.
Onlara yaklaşmaya çok utanıyordum ; sonra şansım döndü...
Por supuesto, me sentí muy tímido como para acercarme a ellos, pero luego fui afortunado...
Ne zamandır barışmak istiyordum ama utanıyordum.
Hace mucho que quería hacer las paces. Me sentía avergonzada.
Bundan utanıyordum!
Y ahora me siento tan humillada.
Belki biraz utanıyordum.
Quizá me avergüence un poco.
Sanırım utanıyordum.
Creo que estaba avergonzado.
- Utanıyordum.
- Tenía vergüenza.
Gerçekte ise,... kendimden utanıyordum. İnsanlar ne kadar farklı olduğumu görürlerse benden uzak dururlar diye korkuyordum.
La verdad es que me avergonzaba de lo que era, temía que la gente viera lo diferente que era y que le repugnase.
Çok utanıyordum.
Tenía mucha vergüenza.
Hayır. Bu sadece... ben sadece görünmesinden utanıyordum. Parasını ödeyecektim.
Solamente lo hice porque me avergoncé de que me vieran con él.
Quebec'ten geldiğimiz zaman aksanımdan utanıyordum. Bu yüzden düzeltmek için çok uğraştım.
Cuando volvimos de Quebec... me avergonzaba de mi acento y me esforcé mucho para modificarlo.
Çünkü utanıyordum, tamam mı?
Porque estaba avergonzado, ¿ de acuerdo?
Gösteride korkup kaçtığım için o kadar utanıyordum ki, önüme ilk çıkan kavgaya girdim.
Estaba tan avergonzado por haberme acobardado en la protesta, que me enganché en la primera pelea que me encontré.
... ve de utanıyordum.
... y avergonzada.
- Kendimden utanıyordum.
No podía decírtelo. Me daba vergüenza.
Ailemi dinleyip... senden vazgeçtiğim için çok utanıyordum.
Estaba avergonzada porque había escuchado a mis padres y te había dado.
Daha önce Miranda'ya hiç yalan söylememiştim. Ama Büyük'le tekrar görüştüğümü kabul etmekten utanıyordum.
Nunca le había mentido a Miranda pero me daba vergüenza admitir que estaba viendo a Big.
Çok utanıyordum.
Estaba tan avergonzada.
Senin yüzünden okula gitmeye utanıyordum!
Me daba vergüenza ir al colegio, papá.
Utanıyordum.
Estaba avergonzada.
- Sanırım utanıyordum. 12 yaşımdaydım!
- Creo que por vergüenza. ¡ Sólo tenía 12!
Böyle davrandığım için kendimden utanıyorum Charlie ama elimde değildi, çıldırıyordum.
Me da vergüenza haber reaccionado así, Charlie. Pero no pude evitarlo. Estaba enloqueciendo.
Yalan, çünkü ondan ve kendimden utanıyordum.
No hemos hecho nada.
Benden utanıyorlar. Beni sevdiklerini sanıyordum.
Están avergonzados de mí.
Çünkü utanıyordum.
Estaba avergonzado.