Uzanıyorum traducir español
165 traducción paralela
Uyumak için uzanıyorum, Tanrıya ruhum için dua ediyorum
Antes de dormir, rezo por...
Kalkıyorum, oturuyorum, uzanıyorum hepsi bu... Kafesteki bir hayvan gibi ileri geri... Hiçbir zaman çalmayan telefonu bekliyorum...
Tanto levantarme, sentarme, acostarme... andar de un lado a otro como una fiera enjaulada... tanto mirar el teléfono que no sonaba nunca... tanto esperar, esperar, esperar...
Sürekli şeyi aramak için telefona uzanıyorum.
Estuve por dirigirme al teléfono y llamar...
Çimenler içinde, altın sarısı yapraklar arasında yanında uzanıyorum. Yakında yağmur yağmaya başlayacak.
Yazco a tu lado en la hierba entre las hojas doradas pronto empezará a llover.
Ve ben başımı çeviren iki tatar adamla bir eyerin karşısında uzanıyorum.
Yo yazgo atravesado sobre la montura de un caballo y dos miembros de la Horda me retuercen la cabeza.
Uzanıyorum, aynı hayal ettiğim gibi.
Estoy listo.
Buna uzanıyorum.
Me mola, hermano.
Bundan sana bahsetmedim ama bazı geceler bütün gece öylesine uzanıyorum.
No te lo he dicho pero a veces estoy despierto toda la noche.
Seviştiğim zaman, erkeklerin hayal bile edemeyecekleri bir şeye uzanıyorum.
Cuando hago el amor, busco algo en lo que los hombres ni siquiera pueden soñar.
İşte ben de balkonda böyle uzanıyorum ve tek eğlencem yemek yemek.
Por eso me pongo aquí en el balcón y no tengo más placer que comer.
Çamurda hasırımın üzerinde uzanıyorum bir şey duyduğumu düşünüyorum. Bakıyorum ve görüyorum ki, bir fareymiş.
Estaba acostado en mi camastro sobre el lodo y me pareció oír algo y cuando miro sólo veo una rata.
Bir köpek gibi ayaklarının dibine uzanıyorum. Ya da tercihen, Roberto ile ikisinin ayaklarının dibine.
Me arrastro a sus pies como un perro mejor dicho, a los pies de Roberto y a los suyos.
Şimdi uyumak için uzanıyorum, Ruhumu Tanrı'ya emanet ediyorum.
Dios, cuida mi alma.
Burada uzanıyorum... gözlerimi kapamışım ve yatmaya çalışıyorum.
Estoy tumbado con los ojos cerrados intentando dormir, maldita sea.
Şu an uzanıyorum. Bu iş görür mü?
Estoy tumbado. ¿ No sirve?
Çok uzun bir zamandır uzanıyorum.
He estado acostado en la misma posición durante mucho tiempo.
Karın üzerinde uzanıyorum. Çırılçıplağım.
Sólo acostado ahí desnudo.
Her sabah yatakta uzanıyorum ve düşündüğüm şey seninle olmak.
Bueno, todas las mañanas estoy tumbada en la cama, y lo único que hago es pensar en tí.
Bunu hissedebiliyorum. Bazen uzanıyorum ve her şeyin daha az kötü olacağını hissediyorum.
A veces sé que todo será... mejor.
Güneşte uzanıyorum.
Estoy tomando el sol.
Buraya uzanıyorum ve en kötüsünü duymayı bekliyorum.
Me tenderé aquí y quiero oírlo. Dime lo peor que se te ocurra.
Burada ne zamandır yalnız olduğumu bilmeden uzanıyorum.
Yazgo aquí sin saber cuánto tiempo llevo solo.
Uyanık, uzanıyorum... bekliyorum... senin nerede olduğunu bilerek.
Me quedo en vela... como una que espera... y que sabe donde estás.
Sadece uzanıyorum.
Solo descansando
Telefonuma uzanıyorum.
Sacaré mi teléfono.
Ve yatağa uzanıyorum.
Me estoy acostando.
- Uzanıyorum burada.
- Estoy recostado aquí.
Ve onun bacakları arasında uzanıyorum.
Entonces me cuelgo entre sus piernas.
Bazen gece uzanıyorum ve "Hepsi ne zaman bitecek?" diye soruyorum.
A veces me quedo despierto de noche y me pregunto cuándo terminará todo esto.
Dolabın önünde durduğum zamanı hatırlıyorum. Yarı giyiniktim. Ayakkabılarıma uzanıyordum, sonra çizdiğin kalbi gördüm.
Recuerdo estar parado frente al armario, a medio vestir, buscando mis zapatos cuando vi que tú habías dibujado este pequeño corazón en el polvo sobre mi zapato.
Kelepçelerden uzanıp alamıyorum.
Me molestan las esposas.
Öylece uzanıp, boğulduğu suya bakıyorum.
Si lo intento, ¡ sólo veo el agua en que se ahogó!
Hatırlıyorum öylece uzanıyordum gözyaşlarımdan boğuluyordum.
Recuerdo... que yací ahí... ahogándome con mis lágrimas.
Etrafta uzanıp duruyor, ona bakamıyorum.
Da pena. Se pasa el día de aquí para allá.
Sık sık uzanıp düşünceden düşünceye dalıyorum ve kendime soruyorum neden böyleyim diye?
Estoy acostado y doy vueltas, me pregunto, ¿ por qué soy así?
Sizi uyarıyorum, kolum her yere uzanır ve nerede olurlarsa olsunlar düşmanlarımla savaşmak için hazırım.
Les advierto que tengo un gran alcance y estoy preparado para combatir a mis enemigos donde se encuentren.
Sana baktığımda, seninle ilgili güzel bir şey görmüyorum. Boş bakıyorum. Seni yatarken, kalkarken ve uzanırken görüyorum.
A veces te miro pero no es a ti a quien veo, tan guapa, sino el espacio que ocupas, sentada o de pie, tu espacio vital.
Uzanıyorum.
Miento.
Hiç, sadece uzanıyorum. Camille numarasıyla yeterince duygu sömürdün.
- ¡ Nos tiene preocupados con el numerito!
Yatağımda uzanıp, her günümüzü, her mutlu anımızı baştan yaşıyorum.
" Me acuesto y repaso cada día y cada minuto de nuestra felicidad.
Istrian vadisinde bir çiftlikte çalışıyorum uzun zamandır uzanıp uyumadım. Atticus.
Áticus.
Her sabah uyandığımda önce kabus gördüğümü sanıyorum. Sonra kasığıma uzanıp abes gerçeklerle karşılaşıyorum.
Cada día, al despertarme, me volvía todo a la memoria como una pesadilla, pero luego tengo que volver a enfrentarme a este hecho absurdo.
Yatağıma çıplak uzanıp vücudumun gelişmesini izlediğimi hatırlıyorum.
Y me echaba desnuda en la cama, viendo desarrollarse mi cuerpo.
Şimdi uzanıyorum.
Ahora estoy tumbada.
* Gururum olmadan * - Bence çok iyi bir karar verdiğini... * İçeriden uzanıyorum * -... düşündüğümü bilmeni istiyorum.
Sólo quiero decirte que creo que has tomado una gran decisión y no puedo esperar para escuchar que pasará...
Neyse, ben kanepeye uzanıyorum.
Bueno, me voy entonces al sillón.
Yakaladığımda, üstüne atlıyorum. Kıçına bir darbeyle, iki seksen uzanıyor.
Y despues lo agarro, y salto sobre el y salto en su trasero, y lo derribo al suelo.
Uzanıp yatabiliyorum ama aradığım rahatlamayı bulamıyorum.
Puedo meterme en una tumba pero no puedo encontrar la dulce liberación.
Uzanıp yatabiliyorum ama aradığım rahatlamayı bulamıyorum.
Puedo enterrar mi cuerpo pero no puedo encontrar la dulce liberación.
David ile dışarıda ağacın altında seviştikten sonra, Uzanıp tadını çıkarıyorum, götlek!
Gozando en la aureola de haber hecho el ammor con David bajo un árbol, capullo.
Ama bazen, yatakta uzanırken, nerede olduğunu ve ne yaptığını düşünmekten kendimi alamıyorum.
Pero a veces, cuando estoy en la cama, no puedo evitar preguntarme dónde estarás. Cómo estarás.