English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ U ] / Uçmus

Uçmus traducir español

940 traducción paralela
Fazlasıyla uçmuş ne dediğini bilmiyor!
Se pone morado de marihuana y sólo dice estupideces.
Bir otobüs dolusu insan West End'de havaya uçmuş.
Un autobús ha saltado por los aires en el West End.
Az önce bir Al Tangara gördüm zevk için taa Florida'dan buraya uçmuş olmalı.
Vi un cardenal alinegro... el cual debe haber volado desde Florida para disfrutar del parque.
Son savaşta uçmuş muydun?
¿ Voló en la última guerra?
Araba uçurumdan uçmuş.
El auto se despeñó.
17. de mi yoksa 24. de mi uçmuş?
¿ Volaba en B-17s o B-24s?
Çünkü yalnızca uçmuş değilim, bir uçurtmadan bile daha yüksekteyim.
Porque no estoy sólo un poco achispado, estoy hecho una chispa.
Bu klarnetçi bu gece gerçekten uçmuş.
DAMAS Y CABALLEROS, BUDDY HOLLIS Y SU FAMOSO CLARINETE.
Zavallı adamın aklı uçmuş.
- ¿ CAMINANDO DEPRISA O DESPACIO?
Merdivenlerden aşağı uçmuş.
Cayó volando por las escaleras.
Taksi şoförüyken taksisiyle ırmağa uçmuş. Su altında bir rahatsızlığa yakalanmış, bir korkuya.
Cuando era taxista se cayó al río dentro del coche... y desde entonces siente ese temor.
Prens Hamlet çıkageldi birden, gömleği çözük, başı bağrı açık, benzi uçmuş.
... cuando lord Hamlet,... con el jubón abierto,
Okulun heyecandan uçmuş halimi onaylayacağını hiç sanmıyorum.
La dirección de la escuela no aprobaría que yo hiciese algo así.
Kardan mili uçmuş. Arka tarafından parçalanacakmış gibi sesler geliyor.
La transmisión está hecha polvo, la caja suena como si se desmontara.
Jane sana bahsettiğim bey bu. Alan ile birlikte uçmuş.
Nuestro destino es chocar en los pasillos.
Şu adam gerçekten uçmuş durumda.
¿ Ese es de verdad o es una estatua?
Calpurnia'nın beti benzi uçmuş. Cicero'nun gözleri de nasıl alev alev yanıyor. Mecliste gördüğümüz gibi tıpkı, senatörlerle tartışıp çatıştığı zaman.
El rostro de Calpurnia está pálido... y Cicerón tiene fuego en la mirada... como cuando en el Capitolio lo contradicen algunos senadores.
Betin benzin uçmuş, kendinden geçmişsin. Korkulara düşüp afallayıp kalmışsın göklerin bu garip taşkınlığı karşısında.
Te ves pálido y asustado, pareces curioso... por ver la extraña impaciencia de los cielos.
Luigi ve Bimba havaya uçmuş.
Luigi y Bimba saltaron en la explosión.
Bir kraliçe arının kimseye görünmeden gemiye uçmuş olması mümkün.
Una de las reinas pudo volar a bordo sin ser vista.
Uçmuş.
Volando.
Elçiniz Voudel oteli terk edip Güney Amerika'ya uçmuş.
Majestad, Voudel se marchó anoche para Sudamérica.
Oraya uçmuş olmalısın.
- ¿ Ha venido volando?
Kuş uçmuş.
Huyó.
Kafam uçmuş mu?
- ¿ Explotarme la cabeza?
- Kafam uçmuş.
- Con la cabeza explotada.
Uçmuş. Kaybettim. Her şeyi.
Los perdí todos.
- Bir an bağırdığını işittim ve bir baktım kafası uçmuş.
Le oí decir "¡ Ei!" y al instante siguiente la cabeza de un plebeyo volaba por los aires.
Gördün, ana hat havaya uçmuş.
Las vías están destrozadas.
45 dakikada Paris'e uçmuş olacaksın.
Vuelas a París en 45 minutos.
1 saat içinde Roma'ya uçmuş olacaksın.
Vuelas a Roma en una hora.
Senin beynin uçmuş, abi.
Estas completamente colgado.
Dr. Heidecke'nin kafasının uçmuş olması ne korkunç bir şey.
Terrible asunto el del Dr. Heidecke, a quien decapitaron.
Otoyol Polisi. Bir kız otomobille kayalıklardan aşağı Malibu Kanyonuna uçmuş.
Un policía que patrullaba la carretera, halló a una chica en un auto.
Yarısı havaya uçmuş
Perdió parte de ella.
Bu adam uçmuş!
; ES un radical!
Ben de yüzbaşıya şöyle dedim : " Elleri dinamitle havaya uçmuş bir adamı nasıl görebilirsiniz?
Le dije al Capitán... Ha perdido la mano con la dinamita y se está desangrando "
Yasa ve Nizamı ben de isterim,... ama bu tasarı biraz uçmuş. Vatandaşın görüşlerini söyleme hakkına saldırmaya başlamış.
Defiendo la ley y el orden pero pienso que este proyecto va demasiado lejos y comienza por atacar el derecho fundamental que tiene todo ciudadano de expresar sus ideas.
Şey, hafif araç uçuruma uçmuş olan araçtır.
El vehículo más pequeño es el que se desbarrancó.
- Uçmuş.
- Volada.
Yani uçmuş bir karıyı arabama mı aldın?
¿ Quieres decir que metiste a una loca en mi auto?
Kafayı bulmak için her şeyi yapacak uçmuş kızları bulurlar.
Es el que le permite mantener el negocio de drogas.
O aşağılık Koreliye, o karanlıklar prensine bu kadar borçlandığına göre, sen de uçmuş olmalısın.
Y tú, un loco, le debes a ese coreano hijo de puta, príncipe de las tinieblas, esa cantidad y se cansó...
Sanki katil havaya uçmuş, ya da yok olmuş. Bunu duymuş muydunuz?
Como si el asesino se hubiera evaporado en el aire.
Demek ki Leningrad'a yeni yıla seninle girmek için uçmuş.
O sea, que no lo está.
Arka sıradan bir koltuğa oturursun, oyuncuları dahi görmeden uçmuş olursun.
Toma la mejor pieza del establo, estarás lejos antes de que los títulos comiencen.
Enerji istasyonu havaya uçmuş.
La estación eléctrica ha explotado.
Havaya uçmuş bir araba, yerde yatan biri.
Un coche accidentado, gente tumbada en el suelo.
Uçmuş!
¡ Está K.O.!
Çocuklarıma mutlu olmanın tek yolunun uçmuş zombiler olmak olduğunu söyleyen bir Harvard profesörü var.
Hay un profesor en Harvard diciéndole a mis hijos que la única manera de ser feliz es drogarse hasta volverse zombies.
Bu, uçmuş.
Este esta mas pasado que un higo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]