Uçunu traducir español
1,013 traducción paralela
Personelim bu akşam ipin ucunu kaçırdı biraz.
También tienen derecho a divertirse.
Bütün istediğim o pembe parmaklarınızın ucunu öpmek.
Sólo deseo sus dedos para depositar en ellos un beso.
Bakın. Ucunu sivrilttim.
Le he puesto una punta.
- Burnumun ucunu göremem, bilirsin.
Yo soy tan corta de vista.
Bu hattın diğer ucunu arıyoruz.
El otro extremo de esta línea es lo que buscamos.
Ben de burnunun ucunu kopartabilirim.
Sí, y podría sacarte la nariz así de fácil.
Diğer ucunu boru anahtarıyla sabitledi.
Tiene la llave inglesa en el otro extremo.
Yaklaşın. " Kanat ucunu diğerinin dibine kadar sok.
Ponle la punta del ala sobre las rodillas.
- Şunun ucunu görüyor musunuz?
- ¿ Ha visto que punta? .
Oksijen tankını dışarıda asılan güvenlik ipinin sonuna bağlar ipin diğer ucunu küçük delikten geçirir... küçük bir sızıntı olur ama uzay giysisini çıkarıp ipin ucuna bağlar ve geri döner.
Ata una punta de la soga al tanque de oxígeno que queda del lado de afuera. La soga pasa por el agujero. Mientras se sace el traje, lo ata a la otra punta de la soga y sube aquí.
Şimdi bana ne hissettiğini söyle. Ucunu mu yoksa topunu mu?
Ahora, dígame lo que siente, si la punta o la cabeza.
Herkes arada bir içkinin ucunu kaçırır.
De vez en cuando, uno bebe un poco de más.
- Ucunu tut şunun.
Ayúdame.
Eğer kendine gelmezse tüfeğin ucunu kafasında hissedeceği kesin.
Sentirá la punta de una aguja... Voy a...
Ucunu şu boşluğa sokun.
Ponla contra la bancada.
"Ipin ucunu nerede kaçırdım?"
Quietos en medio de ellos pueden preguntarse "Por donde me he desconectado de esta gente"
Durun biraz, yoksa ipin ucunu kaçıracağım.
Un momento. Antes de que pierda el hilo.
Fiske, Vicente, tepenin şu ucunu izleyin.
Fiske, Vicente, vigilad ese lado de la ladera.
Sen... Bana dağın ucunu alamazsın demiştin.
Tú... dijiste que no podía darle ni a la ladera de una montaña.
- Bu telin diğer ucunu kesin.
- Corta este alambre. - ¿ Para qué?
Tüfegin hangi ucunu hedefe dogrultacagini bilmeyen adamlarla mi?
Hombres a los que tuvieron que mostrarle el final del rifle para apuntar?
Korkarım ben de ipin ucunu biraz kaçırdım. Rhoda'nın bir dondurma daha almasına izin verdim.
Quizás la mimé demasiado pero compré otro helado a Rhoda.
Mızrağının ucunu niçin kapadın?
¿ Por qué cubres la punta de tu lanza?
Kollarım onu tutmak için acı çekti ama giysisinin ucunu bile tutmaya cesaret edemedim.
Mis brazos ansiaban abrazarle, pero ni siquiera me atrevía a tocar las costuras de su vestido.
Etmezse sana bu bıçağın ucunu vereceğim!
¡ Si no, te daré la punta de esta espada! - ¿ De acuerdo?
Sen burnunun ucunu bile göremiyorsun!
¡ No comprendes nada!
Avrupa'daki en büyük otoritelerle araştırmalar yaptım. Ve hala sadece buzdağının ucunu görebiliyoruz.
He hecho investigaciones con grandes personalidades de Europa y aún sólo estamos rasgando la superficie.
Tamam. Kaymasın dikkat. Ucunu tuttunuz mu?
¿ Quién tiene la sartén?
Etrafta fazla ışık yok. Burnunun ucunu bile zor görürsün
Pasando esas luces no podrá ver su mano frente a su propia cara.
Görmek için ucunu sivriltebilir miyim?
¿ Puedo afilarlo para mirar?
Yanan ucunu elime bastırdın.
Puso la colilla encendida en mi mano.
Çok iffetli değilim ama bir kere ucunu bırakırsam, durdurmak zor olur.
Mi intención no es Ia de criticar a Ias que no Io hacen... pero creo que cuando una se deja llevar, es muy difícil parar.
Paranın ucunu gösterdi ama vermedi.
Tiene el dinero, pero no me Io ha dado.
Sarimi çıkarıp bir ucunu boynuma diğer ucunu da tavan kirişine bağladım.
Me quité el sari, lo até alrededor de mi cuello y la otra punta alrededor de una viga del techo.
Artık bu şeyler için tırnağımın ucunu bile vermem!
Hoy por hoy no daría ni la uña del dedo meñique por todo.
Dallas bence ipin ucunu kaçırdın.
Dallas, creo que he llegado al limite de mi aguante.
Burada burunlarının ucunu bile göremezler.
Aquí ellos no ven más allá de su nariz.
Şimdi, eğer galvanik pilin bir ucunu buraya yerleştirirsek... Bir ucu sinirle diğeri de kasla temas halinde olmak üzere... Kaslarda refleks sağlarız.
Ahora, si ponemos un extremo de una batería galvánica en contacto con el nervio y el otro en contacto con el músculo causamos una contracción en el músculo.
Sana göre insanlar işin ucunu hep yatağa mı bağlamalı?
Según ustedes se debería terminar siempre en la cama.
Çünkü burnunun ucunu göremiyorsun.
Porque ni puedes ver tu mano enfrente tuyo.
Mızrağının iki ucunu da sivrilt.
Afila un palo por los dos lados.
Roger, mızrağının iki ucunu da sivriltti.
Roger ha afilado un palo por los dos lados.
Burnumun ucunu göremediğimi mi sanıyorsun?
¿ Piensan que no puedo ver más allá de de mi nariz?
Sonra o kadar çabuk kendine geldi ki kaşığın ucunu ısırdı.
Y se repuso de repente y rompió la cuchara de un bocado.
" Söylediğinde teyzesinin nasıl ısırdığını kaşığın ucunu
'Cuando dijo que su tía mordió la cuchara
İpin ucunu kaya gibi bir şeye bağla, tamam mı?
¿ Puedes atar la cuerda a una roca o algo parecido?
Tabutu taşıyanlardandı. Baya zorlanıyordu. Tabutun ucunu tutarken yani.
Él cargaba el féretro y luchaba, intentando sostener su esquina.
Diğer ucunu bana ver.
Dame la otra punta.
Kısım Nazi Sanatı "Oyuncu ve sanatçılara ara sıra parmağının ucunu göstermek gerekir." Adolf Hitler.
Capítulo IX EL ARTE "Los artistas necesitan que se les grite"
İp ucunu aldı.
Tiene la llave.
- Kimse işin ucunu bırakmış değil.
- Aún no nos hemos rendido.