Uğursuz traducir español
756 traducción paralela
Kulağa uğursuz geliyor.
Suena ominoso.
Uğursuz olduğumu söylemiştiniz değil mi?
Una vez me dijo que era siniestra, ¿ verdad?
13, o kadar da uğursuz bir rakam değildir.
El 13 no tan desafortunado.
Uğursuz davul insanların geçmiş hatalarını mırıldanır.
El siniestro tambor murmura a la gente sus equivocaciones pasadas.
Cadının uğursuz bedenine işkence yapmaya başla. "
Hiere el maligno cuerpo de la bruja. "
O uğursuz onu kaybetmek istemedi. Edna onun gittiğini görmekten mutlu olacaktı. Sonra aniden dün gece aniden değişti.
Quizá siendo tan creída... pensó que uno de sus hombres se acercaba demasiado a Baring... y la quería fuera del camino.
- Bugün Cumartesi. Benim uğursuz günüm.
- Es sábado, mi día de mala suerte.
- Stiva, bu uğursuz bir alamet.
- Es un mal presagio.
Uğursuz birinden parayla kurtulamazsın.
No puede librarse de un Jonás de ese modo.
Uğursuz, son kez söylüyorum.
Jonás, por última vez.
Hey Uğursuz.
Oye, Jonás.
Eğer teknemize uğursuz birini almasaydık şimdiye Virgin Rocks'a varmıştık.
Ya estaríamos por Virgin Rock si no hubiéramos recogido a ese Jonás.
Uğursuz avlayan herif oltasını bırakıp... trolle avlansa ambarımızı daha kolay doldururduk.
O quizá pescaríamos más rápido si el atrapa-Jonás dejara a un lado su sedal y usara una red de arrastre.
Yarın uğursuz çocuğu yanıma alacağım.
Me llevaré al Jonás a pescar mañana.
Bu uğursuz istasyon kısaca arkadaşımı delirtti.
Esa maceta casi mata a mi amiga.
Parlak dolunay altında, Uğursuz iblis gibi kavga ederken,
Bajo el brillo de la luna amarilla Arreaba como un demonio
Uğursuz saat.
Hora impía.
Son uğursuz hareketini de yaptın, Heathcliff.
Ha cometido su última felonía, Heathcliff.
Pard'ı senin kadar seviyorum, ama Algernon uğursuz dedi.
Me gusta Pard tanto como a ti, pero Algernon dijo que traía mala suerte.
Söylüyorum, sizin uğursuz führerinizi vurmayı düşünmedim!
¡ Le digo que yo no pretendía matar a su maldito Führer!
Senin sinsi ve uğursuz beynini bir devin vücuduna yerleştireceğimi mi düşünüyorsun?
¿ Cree que pondría su malicioso y siniestro cerebro en el cuerpo de un gigante?
Yatak numarası uğursuz.
El número de la cama trae mala suerte.
Diğer taraftan da çıkılabilir ama ben uğursuz olan sol tarafı tercih ederim.
Se pueden tomar ambas escaleras. Yo prefiero la izquierda, el lado siniestro.
Bu uğursuz yerde gözümü kırpmam olanaksız.
No creo que pueda pegar ojo en esta casa siniestra.
Ah uğursuz kadın!
¡ Oh, pérfida mujer!
Uğursuz görüntü, göze var ele yok musun sen?
¡ Visión fatal! ¿ No eres sensible al tacto y la mirada?
Balu ile uğursuz bir evliliğe zorlayamazsınız beni.
No me obligarán a casarme de forma impura con Balu.
William Clarke Quantrill'ın o uğursuz siyah bayrağı altında en vahşi ve acımasız kanunsuz aşiretleri arasında ülkede şiddeti terörize eden....... yürüyen, baskın yapan ve öldüren adamlardı.
El grupo de fueras de la ley más salvaje y cruel, que con su violencia organizada aterrorizaba a todo el país, estaba formado por hombres que avanzaban robando y matando amparados en la siniestra bandera negra de William Clarke Quantrill :
Defalarca baskın düzenlediler yağmaladılar, yakdılar ve yıktılar... Quantrill ve onun uğursuz siyah bayrağı peşinde şiddetin cehennemi içinde can ve malın acımasızca yok olması.
Una y otra vez atacaron, quemaron, robaron y destruyeron siguiendo a Quantrill y a su siniestra bandera negra en un infierno de violencia, de brutalidad y destrucción de vidas y bienes :
17 Haziran günü bir köy yolunda... Montgomery'nin uğursuz ismiyle...
Cuando el 17 de julio, cerca de un pueblo con el fatídico nombre de Montgomery...
Eğer Kaliforniya haritasına bakarsanız O Monte Diablo Gölü'nü görürsünüz şimdi bu uğursuz ismin hikayeye verildiği için üzgünüm.
Si miran un mapa de California, verán que el lago de Monte Diablo, ahora recibe el triste y siniestro nombre que le dio esta historia.
"Böylece uğursuz gemi sevgi, ölüm ve yıkıma doğru yelken açtı."
"Y el velero maldito zarpó hacia la destrucción, la muerte y el amor".
Bay Uğursuz, bu sensin.
El señor Gafe, ése es usted.
Gece saat tam 12'de dünyadaki bütün uğursuz mahluklar, kötü ruhlar serbest kalacak.
Esta noche exactamente a la medianoche... todas las almas del mal en la tierra camparán a sus anchas.. El mal reinará en la tierra
Tayfalar bu toprakları uğursuz sayıyorlar. Motor Varna'dan buraya gelinceye kadar içlerinden iki kişi kaybolmuş. Pek alakası yok ama hepsi korkuyor.
Nada serio, pero todo el mundo tiene miedo
Git rahiplere söyle, kurban kessinler. Uğurlu uğursuz ne görürlerse gel söyle bana.
Dile a los sacerdotes que hagan el sacrificio y tráeme su opinión.
Sezar, ben uğursuz görüntülere aldırmam, ama korkuyorum bugün.
César... no soy supersticiosa. Pero ahora estoy asustada.
Her şeye karşın Sezar çıkacak evinden. Bu uğursuz görüntüler bütün dünya içindir, yalnız Sezar için değil.
Pero César saldrá... pues estas predicciones sirven para el mundo igual que para César.
Bunları uğursuz belirtiler sayıp başıma gelecek var sanıyor. Diz çöküp yalvardı evde kalmam için bugün.
Cree que son avisos, premoniciones de un mal inminente... y me rogó de rodillas que hoy me quede en casa.
Onoria, seni uyarmıştım! Asla ağzından uğursuz sözler çıkmasın.
Honoria, te lo advertí : nunca digas palabras que atraen el infortunio.
Seni uğursuz sokak kedisi!
Pero han oído a la gata callejera...
Kadınlar sana gerçekten uğursuz geliyor, Campbell.
Está gafado con las mujeres.
Bıktım artık, hep kavga dövüş dolu uğursuz günler görmekten.
Días execrables de inquietud y discordia. ¡ Cuántas veces os han visto pasar mis ojos!
Bu uğursuz Kumlek'in kızı uğruna ölen savaşçılarımız?
- ¿ Y tus muertos? Los que murieron inútilmente por culpa de la maldita hija de Kumlek.
Bilmiyor musunuz, annesi onu doğurup uğursuz ismini verdikten sonra öldüğünü...
¿ Os han contado que su madre dio a luz, le puso ese nombre malvado y murió?
Kıpırdasana uğursuz şey.
Maldito seas, arriba.
Uğursuz bir yolculuk, bana inanın.
Éste es un viaje maldito.
Yanıcı eşyaları atacağız, beyaz balinanın etinden uğursuz bir yağ yapmak için.
Seguiremos adelante con el fuego preparado, para convertir la carne de la ballena blanca en aceite impío.
Sudan çık, uğursuz balina!
Sal, ballena blanca.
İşte en uğursuz, en korkunç saati gecenin.
Es la hora embrujada de la noche.
- Böyle uğursuz laflar etme.
- Madre mía.