English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ V ] / Vanına

Vanına traducir español

2,904 traducción paralela
Eğer bahçıvanına eski bahçıvanınla... ilgili hikayeyi anlatsaydın... bu durumda olmayacaktın.
Si le hubieras hablado a tu jardinero de tu anterior jardinero, no estarías en esta situación.
Komşularım suçlu, yemeğe ev sahipliği yapacaklarına ihtimal veriyor musunuz?
Si mis vecinos son delincuentes, ¿ van a recibir visitas?
Senin her tarafına iğne batırmış olacaklar.
Van a estar clavándote agujas en todas partes.
İşten kovuldum, kirayı ödeyemeyeceğim ki bu da evden kovulmam anlamına geliyor.
Bueno, acabo de perder el trabajo, así que no podré pagar el alquiler, lo que probablemente significa que me van a echar del piso.
Evet, ama beni Nora'nın bir arkadaşına ayarlayacaklar.
Sí, pero me van a presentar a una amiga de Nora.
Fazla mesai yapmak hoşlarına gidecek.
Sí, bueno, les van a encantar las horas extras.
İşte test mutfağına gidip birkaç değişik Cool Whip ürününün tadına bakıp patronuna küçük bir gösteri yapabilirsiniz belki. Nezaketen yani.
Y van a ir a la prueba de cocina probarán diferentes tipos de recetas de Cool Whip y quizás den un pequeño show a su jefe ya saben, como cortesía.
- Bana pasaporttu, biletti, her şeyi ayarlayacaklar. Vay canına. Bu yasal mı peki?
Me van a conseguir un pasaporte, vuelos, todo. Y, y... ¿ Es de fiar?
Oralarda tamamen tek başına - - Ve bu tropikal tatilin ne kadar devam edeceğini, kendiside bilmiyordu.
Completamente solo y no sabe cuanto van a durar sus vacaciones tropicales.
Noah ve Missy çocuklarına bakmanı istiyordu.
Ya sabes, Noah y Missy... van a querer que cuides de sus niños.
Kötü şeyler insanların başına her zaman gelecek ama bizim başımıza da çok kötü bir olay geldi.
Yo... Las cosas malas van a estar pasándole siempre a otras personas, pero algo realmente malo nos pasó a nosotros.
Evet, beni havaalanına götürecekler.
Sí, van a llevarme al aeropuerto.
Seni fırına götürürken, cebinden anahtarları kap ve bana at.
Cuando van al horno, toma las llaves del bolsillo y arrójamelas.
Arkadaşına televizyonda deli demediği için mi peşine düştüler?
¿ Así que van tras él porque no puede decir que su amigo está loco por TV?
Ve bunun, onun yanına kalmasına izin vermeyeceğim.
Van a pagarporlo que han hecho.
İkinizin çok iyi anlaşacağına eminim.
Sé que se van a llevar muy bien.
Anne babanız şehir dışına çıktığında size kim bakar?
¿ Quién os cuida cuando vuestros padres se van de la ciudad?
Risk azaltma, kadınlara bir yerlere birlikte gideceklerse yanlarına her zaman erkek bir iş arkadaşı almalarını söylemek gibi fikirlerdir.
Instaurar en las mujeres la idea de que si van a ir a algún lado, siempre estén acompañadas.
Evet..... sallanan sandalyeler kendi başlarına düzelmezler.
Sí... porque las mesas cojas no se van a descojear solas.
Olanları kilimin altına süpürecekler.
Lo van a barrer bajo la alfombra.
Okuldaki görevlerinden herhangi birinde UFO'lar ile ilgili konuşmayacağına söz verirsen işini geri alabiliriz.
Y tan pronto como prometas no hablar de ovnis y similares en cualquier función escolar, entonces van a devolverte tu empleo.
- Çocuklar hayal kırıklığına uğrayacak.
Oh, los niños se van a llevar una desilusión...
O zaman hepimiz polis radarına gireceğiz.
Nos van a llevar a todas a comisaría.
Görüş noktasına gidiyorlar.
Ellas van allí.
Onlara insanın kendi yolunu kendinin yarattığını ve kişi kalbine ve aklına koyunca bu dünyada hiçbir şeyin imkânsız olmadığını öğretmeliyiz.
Les enseñaremos que nosotros forjamos nuestros destinos. Y nada en este mundo es imposible, cuando el corazon y la mente van tras ello.
Fakat harcı ve betonu geçmeniz için bir Seekson 560 matkabına ihtiyacınız olacak.
Pero van a necesitar un taladro Seekson 560 para
- Yollarına çıkanı temizlerler.
Se dirigen allí ahora mismo, y van a abrirse paso a tiros.
Psikanalist arkadaşlarım, sorunlarını çözmek için bugünlerde kendilerine gelen hastaların,... genellikle uç zevkleri için, kendi görev ve ahlak duygularına aykırı zevklere battıkları için vesaire değil aksine yeterince keyif alamadıkları için suçluluk duyduklarını anlatıyorlar.
Mis amigos psicoanalistas me cuentan que en la actualidad, los típicos pacientes que van al analista para solucionar sus problemas no se sienten culpables por el exceso de placer, no por dejarse llevar por los placeres en contra de su sentido del deber o moral o lo que sea ; al contrario, se sienten culpables por no gozar lo suficiente, por no ser capaces de gozar.
Çoğu insan servetini mirasla kazanıyor, ama ben benimkini yoktan var ettim, ve iki değersiz haydutun benden tek kuruş almalarına izin vermem.
Mucha gente hereda sus fortunas, pero yo construí la mía desde abajo, y dos matones no van a conseguir ni un centavo de mi.
Palace Elektronik adına kiralanmış bir depoya gidecekler.
Van a asaltar un depósito que arrienda Palace Electronics.
Aslına bakarsanız burada bazı şeyler değişiyor.
De hecho, las cosas van a cambiar por aquí.
Angela, 530'daki hastaya 4 saatte bir hemoglobin verilecek, Sistolik 90'ın altına düşerse haber ver.
Angela, en la 530 van a necesitar hemoglobina cada cuatro horas, y avísame si su sitólica cae por debajo de 90.
501 deki kadına ise 4. evre pankreas kanseri olduğu söylenecek.
A la mujer de la 501 le van a decir que está en el estadio IV de un cáncer pancreático.
Skrull'lar dünyayı kendisinden koruyacak ve tek yapmamız gereken onların yapmalarına izin vermek.
Los Skrulls van a salvar la Tierra. Y todo lo que tenemos que hacer... es permitirlo.
- Sincap nüfusunun patlamasına yol açarlar.
Van a provocar una explosión del número de ardillas.
Kıyılarımıza ulaşmasına izin vermeyecekler.
No van a permitir que llegue a nuestras costas.
Çünkü açılımını söyleseler ölürler amına koyayım.
Porque a la mierda si van a desperdiciar su valioso tiempo diciéndolo al completo.
Ama şu gözlerimdeki "sik beni" edasına gelirsek sanırım sadece genlerimden dolayı.
Pero en la medida que los ojos de "fóllame" van... Imagino que sólo son genéticos.
Yarın beni kanser ameliyatına alacaklarını söylemeye geldim.
Vine a decirte que mañana van a operarme de un cáncer.
Onu suikastçilerin yanına götürdüklerinden haberleri yok.
No tienen ni idea de que van a dejarlo en manos de los asesinos.
Bu hiç hoşlarına gitmeyecek.
Van a odiar eso.
Yarından itibaren muhabirlerin yarattığı izdiham yüzünden muhtemelen set ekibi bile çekim alanına giremeyecek.
Para mañana a la mañana, ni siquiera podrás entrar al set. Los reporteros van a estar en un frenesí.
Jenny ile aranızın iyi olmasına sevindim.
Estoy muy feliz de oír que las cosas van bien entre tú y Jenny.
Suç duyurusunda bulunmayacaklar çünkü herkese anlatacağımı biliyorlar. Herkese Amanda'nın başına gelenleri anlatacağım.
No van a presentar cargos, porque ellos saben que yo les diré a todos.
- Dickie'nin uşağı olma cezasına mı çarptırılmak üzereyim?
¿ Me van a sentenciar a ser criado de Dickie?
Yürüyüp gitsenize, olayları doğal akışına bırakın?
¿ Por qué no se van, dejen que la naturaleza siga su curso?
Ama sana şunu söyleyeyim, evinin önünden arabayla geçerken garajın önünde yepyeni bir Lexus marka araba görürsem ya da doğum günü partinde Van Halen'ın çaldığını duyarsam başına bela gibi çökerim, seni hapse tıkar son kuruşuna kadar parayı da alırım.
Pero te diré esto. Si paso por tu casa y veo un Lexus nuevo o me entero de que Van Hale tocará en tu cumpleaños caeré sobre ti como un piano, encerraré tu trasero por años y me llevaré todo el dinero, ¿ entendiste?
Onlar başına doğru gidiyorlar. Yenilmezler, Uyuyanlara her şeyinizle saldırın.
Van directos a la cabeza. ¡ Avengers, ataquen con todo su poder!
Hala bir şamar oğlanına ihtiyacımız olacak.
Aún así van a necesitar a una cabeza de turco.
Tüm astronotlar uzaya, adı kaza anlamına gelen bir adamla çıkmayı çok ister zaten.
Los otros astronautas van a estar felices de volar por el espacio con alguien llamado'Crash'.
- Garrett'ın dışarı çıkmasına izin veriyorlar.
- Van a dejar libre a Garrett.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]