English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ V ] / Varsayım

Varsayım traducir español

1,660 traducción paralela
Tabii ki, bu benim ilk varsayımım olabilirdi ama bu açık ihlal aklıma gelmemişti.
Por supuesto, esa hubiera sido mi primer deducción, si no estuviera abrumado por este flagrante delito.
Bir varsayımı araştırıyoruz.
Estamos comprobando una teoria.
Affedersin, bütün iddiaların varsayımlara dayanıyor. Yani, Süpermen'in uçması, bir kuvvet ustalığı mı?
Discúlpame, todo tu argumento se basa en la suposición de que el vuelo de Superman es una proeza de fuerza.
Sürekli yediğimiz yerlerdeki hamburgerleri seviyorum diye buranın hamburgerini de seveceğim varsayımında bulunamazsın.
Me gustan las hamburguesas donde usualmente las comemos. No puedes asumir que me gustarán las de aquí.
"like cures like" prensibi hastalık belirtisini yaratan etkenin, aynı belirtileri taşıyan bir hastalığı da iyileştirebileceğine dair dayanaksız bir varsayım sunar.
La "Like Kios Like" asume de forma infundada que lo que causa determinados síntomas, puede desaparecer con estos síntomas.
Büyük bir varsayım üstüne konuştuğunuzun farkındayım.
Viví demasiado para saber que está creando enormes suposiciones.
Ancak Dr.Hurt programımız için, bilimsel veriler ışığında varsayımsal bir uzaylı çizmeyi kabul etti. Gezegen olarak da Jüpiter'i seçti...
Los planetas que son estudiados alrededor de otras estrellas las maneras en que se forman las estrellas y las nebulosas procesos que suceden en las galaxias y en el universo distante hasta llegar al Big Bang.
Elbette Dr.Hurt'un Jupiter'li bitki tasarımı, her ne kadar bilimsel temelli de olsa, eğlenceli ancak uç bir varsayımdan ötesi değil. Ancak bazı astrobiyologlar ve jeologlar,
Le he dado una especie de raíz aérea que cuelga por abajo que cuando se hunde en la parte inferior de la atmósfera puede sacar esos compuestos orgánicos que sabemos que existen en la atmósfera de Júpiter.
Varsayımlarına yardım etmemi istemiyor musun?
Espera, ¿ quieres caer en sus suposiciones?
Terrance Carter'la ilgili ilk varsayım ne?
¿ Teoria original sobre Terrance Carter?
Varsayımın seni heyecanlandırdı.
Bueno. Te emocionaste con tu hipótesis.
Bir yanlış varsayım üzerinden hareket etmemize neden oldun.
Nos hiciste actuar sobre una suposición falsa.
Meslektaşlarım bunun iade edildiği varsayımıyla çok sevinçli.
Mis colegas están felices ante la esperanza de su devolución.
- Don'un varsayımı doğruysa ve Leah'ın ölümünden gerçekten sorumlu ise...
Y aún así. Si la hipótesis de Don es correcta y él es realmente responsable de la muerte de Leah...
Yerinde bir varsayım.
Una buena suposición.
Bir varsayım olarak.
Hipotéticamente.
Benim varsayımımda kız sekiz yaşında.
En mi hipótesis ella tiene ocho años.
Mevsimlere yol açan şeyin sadece atmosfer olduğunu varsaymak kolaydır ve aslında bu bir noktada doğru bir varsayım.
Es fácil suponer que es la Atmósfera la que dirige nuestros patrones climáticos. Y por supuesto, en parte es verdad.
Bu sadece bir varsayım!
¡ Eso es sólo una suposición!
Tabii bu sadece bir varsayım.
Hablando hipotéticamente por supuesto.
Kate'e ne olduğu konusunda sadece bir varsayımda bulundu. Sezgilerinden oluşan bir varsayım, şahsi önyargı, ego.
Está adivinando, en base a su intuición, ego.
Sadece bir varsayım.
Adiviné.
Bütün varsayımlarımı sorguluyor... Herbirini ve bu da aslında çok işime yarıyor.
Pone a prueba todas mis suposiciones, todas... todas y cada una, y yo me dejo llevar.
Tam olarak neyin peşinde olduklarından emin değiliz ama saldırı esnasında bağlantılarının kesildiğini biliyoruz, ki bu da bizi, tekrar saldırabilecekleri varsayımına götürüyor.
No sabemos qué buscaban... pero les cortaron el acceso al atacar... por lo cual creemos que volverán a tratar.
Ekonominin bu yeni düzeninde, çocuklara, engellilere ve yaşlılara ayrılan önemli paylar var. - Bu bir gerçek mi, varsayım mı?
La mayor parte del New Deal está dirigida a los niños, de todos modos, a los discapacitados y a los ancianos...
Birincil dayanak noktanız defolu bir varsayım üzerine kurulmuştu.
El Sr. Burgess muere de hambre. Su premisa mayor se basó sobre una suposición incorrecta.
Bu varsayım ufak Willem'ımız için geçerli değil sanırım.
- No es el caso del pequeño Willem.
- Fazla varsayım.
- Son muchas suposiciones.
- Ortada kesin bir varsayım- -
- Mire, es un poco atrevido...
Diyelim ki, bu tamamen bir varsayım yapabileceğimi söyledim, ama nasıl yapacağım?
Digamos, hipotéticamente que puedo hacerlo, ¿ pero cómo?
Şefkat'te Ellen'la Ira'nın evliliklerinin çöküşünü öylesine acımasız bir dürüstlükle betimliyorsunuz ki bunun şahsi deneyimlerden alındığı varsayımına itiliyor insan.
En Ternura, usted describe la separación de Ellen e Ira con tal honestidad que el lector podría suponer que se basa en una experiencia personal.
Kimse varsayım yapmıyor.
Nadie esta asumiendo nada.
Kimsenin varsayım yapmamasını ben söylemiştim.
Yo dije que la única cosa que no deberíamos hacer eran asunciones.
"X küpkökünün, sonsuza göre değiştiği varsayımını kabul edersek..."
Si aceptamos la hipótesis X raíz cúbica Varía según el infinito De acuerdo
Bu sadece bir varsayım, Bekleyip...
Es una pura conjetura. Debemos esperar...
- Varsayım mı?
- ¿ Conjetura?
Sadece sırf personelim bizim hakkımızda varsayımlarda bulunuyor diye böyle bir işe giriştiğin için kendimi berbat hissettim.
Yo sólo me sentí fatal por todo lo que pasaste por culpa de que mi personal hizo suposiciones sobre nosotros.
Tamam, matematiğim yanlış değildi, ama varsayımlarım yanlıştı. Bütün verilerin aynı düzene ait olduğunu varsaydım.
Mi matemática no estuvo equivocada pero mis suposiciones fueron erróneas.
Tamam, daha sonra Don'un, paraların oradan Meksika'ya yönlendirildiği varsayımını düşünelim.
Correcto, y luego averiguamos sobre la hipótesis de Don que el dinero luego se dirige a México. - De acuerdo. - De acuerdo.
Bütün ajanslara bu varsayım üzerinde ilerlemeleri tavsiye edildi.
- Recomendamos a todas las agencias que procedan asumiendo eso.
Bu varsayımını zengin insanlara karşı tavrına dayandırmış olman mümkün mü?
Cualquier razonamiento pudo ser basado en su apatia hacia la gente rica y decidida?
Anlamam gerektiğine dair varsayımına da içerledim.
No lo entiendo, y sabes? no deberías haber asumido que puedo hacer algo que no debo.
Tamam ama, olay hakkındaki bütün varsayımlarımız, onların teknenin peşinde oldukları yönündeydi.
Está bien, pero todas nuestras presunciones sobre el motivo y la causa se atribuyen a la búsqueda de ese yate.
Endişelenseydim, elinde neler olduğunu sorardım,... ama sormuyorum, yalnızca elinde iyi bir şeyler olduğunu varsayıyorum,... demek ki endişelenmesi gereken kişi sensin.
Pero no lo estoy. Daré por sentado que algo tienes. Tú deberías estar preocupado.
Geri döndüğüm zaman, geri döneceğimi varsayıyorum, bu yere daha fazla ihtiyacım olmayacak.
Cuando vuelva... asumiendo que vuelvo... no necesitaré este sitio nunca más.
- Varsayımsal olarak mı? - Evet. Mesela.
Hipoteticamente?
Bir varsayımım var.
Tengo una hipótesis.
Şu anki varsayımınızı açıklar mısınız?
Explique su hipótesis actual, por favor.
Baal'ın bizim Anti-Rahip cihazımıza benzer bir teknoloji kullandığını varsayıyoruz,... öteki türlü, Baal onu güverteye ışınladığında hemen kendi güçlerini kullanabilirdi.
Asumimos que Baal tiene alguna clase de tecnología similar a nuestro dispositivo anti prior de otro modo ella habría usado sus poderes en el instante que la transportó a bordo.
Bütün bunlarda, onu haklayacağımızı ve kalkanları yükseltmeyeceğini varsayıyoruz.
Todo esto presupone que podemos llegar hasta él y que no ha levantado los escudos.
Bütün bu verilerden sadece bir soygun ekibinin sorumlu olduğunu varsayıyordum ki işte yanıldığım nokta da burası. Yani, iki ekibin birlikte çalıştığını mı söylüyorsun?
Estaba suponiendo que una sola banda de ladrones fue responsable de todos los datos, y ahí ahí es donde me equivoqué.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]