Verdiler traducir español
7,103 traducción paralela
Böylece, burada belli sayıda adam bırakıp denizden buraya uzanarak kıyıya çıkıp, güvenli bir kıyı mevzii oluşturmaya karar verdiler.
Entonces, decidieron que dejaran hombres aquí irán por el mar, y luego irán hasta aquí, y aquí construirán una cabeza de puente.
Daha havalı birini aradıklarını söylediler ama sonunda rolü Robert Downey'e verdiler.
Dijeron que querían a alguien más hippie y hipster, pero al final se lo dieron a Robert Downey.
Evet, In-N-Out'un arka kapısından bana verdiler bunu. Neden kimse para vermiyor ki bunlara?
Lo estaban regalando. ¿ Por qué la gente paga a cambio de cosas?
Aslına bakarsan üssün komutasını bana verdiler.
De hecho me han dado el mando de la base.
Arayan, Angus'ın ofisiydi. Bana bir isim listesi verdiler.
Acabo de hablar con el despacho de Angus.
Radyasyon uyarısı verdiler!
¡ Han dado alerta de radiación!
Yönetin Kurulu genom laboratuarını kapatmaya karar verdi. Sonra da ona kurul üyeliği sözü verdiler ama başka bir cerrah yüzünden kaybedecek gibi duruyor.
La junta acaba de decidir cerrar su laboratorio de genoma, luego le prometieron un puesto en la junta, pero seguramente va a quedárselo otro cirujano.
Sana zarar verdiler mi?
¿ Te han hecho daño?
Aşırı tepki verdiler.
Una exageración.
O kadar çok radyasyon verdiler ki ne zaman televizyonun yanından geçsem "Silkwood" filmi başlıyor.
Tengo tanta radiación encima que cada vez que paso por un DVD se reproduce la película "Silkwood."
Buna söz verdiler.Sonra onlar hapse girecekler.
Lo han prometido, ¿ no? Después de eso, estarán en la cárcel,
Doğru, Porterlar emin olmak için sana rüşvet verdiler, değil mi?
Sí, los Porter se aseguraron sobornándolo, ¿ no?
- Sert bir karşılık verdiler.
- Atacaron de nuevo con fuerza.
Buraya gelmeden önce bize detaylı bilgi verdiler.
Lo explicaron detalladamente antes de irnos.
Bir daire ve araba verdiler.
Me entregó un departamento, un auto.
- Şu isimlere bak. - Yollayasın diye kart mı verdiler?
¿ Te dieron esas tarjetitas para enviar?
Hapishanedeki muhbiri kullanmaya karar verdiler.
Decidieron acudir a un confidente de la cárcel.
Çocuk esirgeme kurumu senin terk edilmiş olduğunu düşündü, ve evlatlık olarak verdiler.
Servicios Sociales debió asumir que fuiste abandonado, y te dieron en adopción.
Sana ne kadar verdiler?
¿ Cuánto te dieron?
Garip. Başka kimseye bunlardan verdiler mi?
Qué raro. ¿ No le dio esas cosas a todos los demás?
Albümlerini hediye olarak verdiler, insanlar da bunu tuhaf buldu.
- Vale, revelaron su álbum y la gente pensó que era raro.
Beni öldüreceklerini sandım ama yaşamama izin verdiler.
Estaba segura de que iban a matarme, pero me dejaron vivir.
Ben inancımı bırakmam dedim, ama beniyakaladılar, onlar... ruhumu benden aldılar, bunu gerçekten yaptılar, ve şeytanın içime girmesine izin verdiler.
Que no renunciaría a mi fe, pero me sujetaron, y... me la quitaron, me quitaron mi alma, y dejaron al Diablo dentro.
Yatıştırıcı verdiler.
La tienen sedada.
Fakat Marvel'daki insanlar böyle bir durumun olmadığına karar verdiler.
Sin embargo, la gente en Marvel decidió que ese no era el caso.
Bana Daredevil'i verdiler ve hemen sonraki hafta sonu beni çağırdılar ve "Örümcek Adam'ı sıfırdan başlatmayı düşünüyoruz" dediler.
Me dieron a Daredevil, y entonces, casi la semana siguiente, me llamaron y dijeron : " Ey, estamos pensando en arrancar desde cero con el Hombre Araña.
Bize ancak hayalini kurduğumuz şeyleri yapabilme gücü verdiler.
Nos ha dado los músculos que solo habíamos soñado tener.
Yarın tekrar sınav olmama izin verdiler.
Me van a dejar hacerlo de nuevo mañana.
Sana nasıl verdiler bir dedektif rozeti?
¿ Cómo te han dado una placa de detective?
- Bana bilgi verdiler.
- Ya me informaron. ¿ Estás bien?
Kayıtlarına bakmamıza izin verdiler.
Nos han permitido mirar sus archivos.
Uyduları kullanmak için para verdiler.
Me pagan por usar el satélite.
Büyük ihtimalle buraya taşımama izin verdiler.
Probablemente ellos me hubieran dejado traerlo aquí.
Evet, San Francisco'ya gidip orada konser verdiler. Herkes çok beğendi.
Oh, si, por que ellos fueron a San Francisco y, bueno, tocaban esas cosas y la gente estaba como ya sabes... sí.
Ona çok uzun yıllar hapis cezası verdiler. Suçu artık her neyse. Bir de seçenek verdiler.
Y lo detuvieron, por años y años por delitos ficticios de cualquier cosa y tenía dos opciones :
Gostin resmen ceplerindeki parayı alıyordu. Böylece şirket ve lobicileri işi kendi elleriyle halletmeye karar verdiler.
Gustin les estaba quitando el dinero de los bolsillos, así que la compañía y sus directivos tomaron cartas en el asunto.
Bunu bize dün verdiler.
Toma. Lo estaban repartiendo ayer en la puerta.
Adaya, "Toprağın Sonu" adını verdiler.
Ellos llamaban a la isla El Fin de la Tierra.
Hediye almak zorunda kalmasınlar diye beni bir hafta önceden kuruma geri verdiler.
Me enviaban de regreso al Estado una semana antes para no comprarme un regalo.
Daha yeni 60 gün kolyemi verdiler.
Acabo de obtener mi ficha de 60 días.
Gitmeme izin verdiler.
Me dejaron marchar.
Bakın, belki de pişman olup suçu başkasına atmaya karar verdiler.
Mirad. Quizás se avergonzaban y decidieron culpar a alguien más.
Ve iyi haber şu ki bundan sonra... "Antony ve Cleopatra" yı oynamamıza izin verdiler.
Y lo bueno es que dejarán que hagamos Antonio y Cleopatra.
Ben onları ve Blue'yu hapisten uzak tuttum, onlar da bana payımı verdiler.
Yo los mantenía a ellos y Blue fuera de prisión... y ellos me daban una parte.
Şimdi mi başlamaya karar verdiler?
¿ Y por qué empezar ahora?
Ama yolun ilerisinde oraya gidişimizle ilgili bir protesto düzenlendiğini öğrendik. Yapımcılar yakınlarda bir otele gitmenin en iyi seçenek olacağına karar verdiler.
Pero entonces nos llego la noticia de que más adelante había algún tipo de protesta en contra de nuestra visita, y los productores decidieron que lo mejor sería irnos a un hotel cercano.
Bu şapkayı verdiler ama yetmedi. Ben de bir çanta dolusu fıstık çaldım.
Me dieron esta gorra pero no me pareció suficiente así que les robé una caja de maníes.
İntihar ipi verdiler mi yoksa senin var mıydı?
¿ Te dieron una horca o tienes que comprarla tú?
Gastroenteritin varmış sonra da üşütmen için morfin verdiler.
Tuviste un virus estomacal que se transformó en un resfriado.
- Bana rozet verdiler.
- Me dieron un bolígrafo.
Sana rozet verdiler.
Te dieron un bolígrafo.