English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Y ] / Yakıt

Yakıt traducir español

5,627 traducción paralela
Ne durumdalar ya da birileri kullanıyor mu bilmiyorum ama yakıtımız azaldı.
No tengo idea en que condiciones se encuentren o si alguien los está usando. Estamos con poco combustible.
Karımın yakıt tedariki için endişelenme.
- Hmm? - No te preocupes por el suministro de gasolina de mi mujer.
Yakıtımız bitene kadar en azından.
Al menos hasta que se quede sin combustible.
Kuru temizlemeciler, fırınlar, eski yakıt rafinerileri.
Tintorerías, panaderías industriales, refinerías de combustible antiguas.
Bu otobüs patlayıcı dolu, yakıt ve mühimmat. Burada öyle bir adamı istemiyorum.
Este vehículo está lleno de explosivos, petróleo y munición, no puedo tener un hombre así aquí dentro.
Murphy benim yerime yakıt tankını vursaydı hepimiz ölürdük.
Si Murphy llega a darle al tanque de combustible en vez de a mí, estaríamos todos muertos.
Aşağıda roket yakıtı mı var?
Espera, ¿ hay combustible ahí abajo?
Roketlerde yakıt olduğunu söyledin, değil mi?
Has dicho que los cohetes tienen combustible, ¿ verdad?
Yakıt olduğu sürece elektrikler kesilmiyor.
Mientras tengan combustible, la luz sigue encendida.
Bizim soruşturmamızla daha alakalı olanı Ling, pek çok Asya limanında Amerikan Donanması gemilerine yakıt ve materyal satan bir faaliyet şirketine sahip.
Lo que más afecta a nuestra investigación es que Ling tiene una empresa de servicios que vende combustible y material a buques de la Marina en varios puertos asiáticos.
Tamam, Ana Kütle Spekülasyon'u aracılığıyla bozulmayı araştırdım ve yüksek oktanlı yakıt, kızarmış yiyecek, İtalyan mermer tozu karamelli mısır ve güvercin dışkısı izi sonucunu verdi.
He analizado las muestras con el espectrómetro de masas y he encontrado... trazas mínimas de combustible de alto octanaje, fritura, polvo de mármol italiano y maíz caramelizado con un toque de excrementos de paloma.
Ayrıca bataklıkta bulunan lastik izlerinde yakıt parçacıklarına rastlandı.
También hay rastros de combustible encontrados en la rodada que había en el humedal... Algo llamado...
ASTMD910 denilen bir tür yakıt.
ASTMD910.
Jet uçak yakıtı.
Es combustible de aviación.
Doyle'un arabasında da jet yakıtı izleri vardı.
Había rastros de combustible de aviación en el coche de Doyle también.
FBI Ajanı Doyle'un arabasının paspasında bulunan jet yakıtı çamurda bulunan yakıtla eşleşti.
El combustible de avión que había en las alfombrillas de la agente del FBI Doyle es idéntico al que encontrasteis en el lodo del humedal.
Jet yakıtını açıklar.
Eso explica lo del combustible.
Hanlon'ın jeti şehirde Yakıt almış, havalanmaya hazır.
El avión privado de los Hanlon está en la ciudad, con el depósito lleno y esperando el despegue.
Tamamdır. Oksijen depoları ve yakıt tankları binanın diğer tarafında.
El oxígeno exterior y los tanques de combustibles... están del otro lado del edificio.
Yakıt ikmali yapılmış ve kalkmaya hazır.
Ha repostado y está preparado - y en la pista o lo que sea. - ¡ Sí, sí, sí!
Bu kemer eskiden tüm Votan Birliği için yakıt ikmal istasyonuymuş.
Esta arca era una estación de reabastecimiento para toda la flota votan.
Caeruleum asla tükenmeyen bir yakıt kaynağı öyle ki komutanımız 17 senedir onu arıyordu.
El caerelio es una fuente de combustible natural que nunca se agota por eso nuestro comandante la estuvo rastreando durante los últimos diecisiete años.
Bunlar yakıt üniteleri değil.
Esas no son las celdas de combustible.
Kullanılmış kızartma yağı artıkları yakılarak ispirto gazına dönüştürülen biyoyakıt hakkında bir şey okumuştum.
Empecé a leer sobre biocombustible tomas un resto de producto de combustión limpia, como aceite usado y lo conviertes en gases de etanol.
Yakıt için sana karşı teklif veriyordum.
Oferté contra ti por combustible.
Yakıtın tükeniyor.
Te tienes que estar quedando sin gasolina.
- Yakıtım tükendi.
- Estoy sin gasolina.
- Jete yakıt yüklendi ve hazır durumda, DiNozzo.
El avión está preparado, DiNozzo. Vete ya.
Otobüsün yakıt hattını onart.
Repara la línea de combustible en el autobús.
- Yakıt hattı onarıldı ve deposu dolu.
La línea de combustible ha sido reparada, y el tanque está lleno.
- Yakıt lazım.
Necesitamos gasolina.
Helikopter yakıtının fiyatından haberin var mı senin kardeşim?
¿ Sabes cuánto combustible gasté, hermano?
Yakıtım bitiyor.
Viuda negativo One Three, bingo con el fuel.
Bu da yiyecek, yakıt ve sığınak demek.
Significa comida, combustible, refugio.
Stark orada yüksek verimli yakıt hücreleri yapıyor.
Stark hace celdas de combustible de alta capacidad aquí
Babam mezuniyetime geç kalmıştı çünkü helikopterinin yakıt ikmali yapması gerekiyordu.
Digo, mi papá llegó tarde a mi graduación porque su helicóptero necesitaba combustible.
Sadece yakıtı Roger'ın paranormal enerjisi.
Solo que su combustible es la energía paranormal, la de Roger.
Vay canına, yakıt uyarı ışığına rağmen 88 km yol kat ettik.
Wow, hemos manejado 55 millas con la luz de gasolina encendida.
Yakışıklı, bavulu olmayan, tek gecelik kayıt yaptıran erkek mi?
¿ Un tipo bien parecido, sin bolsos, registrándose solo por una noche?
Adli tıp, yakın mesafeden, 3 veya 4 adımdan bir atış olduğunu doğruladı.
El patrón del residuo de pólvora confirmó que fue un disparo cercano, poco más de un metro. Jesús. No es posible.
Tıpkı Gobber'ın yağlanmış bir öküzle güreş yapışına benziyorlar.
Esto se parece a cuando Bocón luchó con un yak engrasado.
Millet. TJ ve Fiona yakınlaşıyor.
Amigos, lo de T.J. y Fiona, está pasando.
Hayır. Birbirimizle herkesle paylaşamayacağımız şeyleri paylaştığımız için. Tıpkı duygusal bir yakınlaşma gibi.
No, porque compartimos cosas con el otro que no compartiríamos con nadie más, algo así como intimidad emocional.
Bak, Los Angeles'ta ev almamızın tek yolu ya şanslı olmak ya da zengin olmaktan geçiyor ve açıkçası tatlım, yakın bir zamanda zengin olacağımızı sanmıyorum.
Mira, la única manera de conseguir un casa en Los Angeles es para cualquiera hacerse rico o tener suerte, y sinceramente, cariño, don y apos ; t vernos hacerse rico pronto.
- Yakında.
- I don y apos ; t saben. Pronto.
Önümüzdeki 2 hafta boyunca kağıt yok etme işini yeni meslektaşın yakıcı ile yapacaksın.
Durante las próximas dos semanas la eliminación de documentos de Triturador la realizará tu nuevo colega, Quemador.
Sanki fazladan yakıt aldım.
Es como si obtuviese combustible extra.
Hayır, yapılacak en akıllıca şey görevimin devam etmesini sağlamak ve düke kralın adına yaptığı çabaları engellemeye ne kadar yakın olduğunuza dair hiçbir kanıt vermemek olacaktır.
No, la medida más atinada sería permitirme continuar con mi misión y no dar ninguna indicación al duque de lo cerca que estuvo de interrumpir sus esfuerzos en nombre del rey.
Yeterli yakıtımız var sanıyordum. Var zaten.
Si.
Trafik kazası sonucu yakın zamanda hastanede yattığını biliyoruz ama tıbbi kayıtlara ulaşamıyoruz.
Sabemos que hace poco pasó algún tiempo en el hospital, después de un accidente de coche, pero no he podido acceder al informe médico.
İkinci İran devrimini başlatmaya bir fare tıkı kadar yakındım.
Estuve a un clic de empezar una segunda revolución iraní.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]