Yağı traducir español
11,710 traducción paralela
Gece boyunca kar yağışı başladı.
Comenzó a nevar durante la noche.
Sabun veya balık yağı.
Jabón o aceite.
Kıyıda yoğun kar yağışı.
Fuertes nevadas a lo largo de la costa.
- Yoğun kar yağışında yaklaşık bir gün.
- Con fuertes nevadas, un día.
Örneğin bunu bir yağın içine koyalım.
¡ Tal como esto!
Yağı emmeye odaklan.
Concéntrate en absorber el aceite.
Aether daha da hızlı yağıyor.
El éter, está cayendo aún más intenso.
Şuradaki gaz yağı kutusunu versene?
¿ Por qué no me alcanzas aquella lata de aceite de allí?
Bizim hayvanlarda sorunumuz olduğunda babam liniment yağı kullanırdı.
Cuando los animales tenían problemas, mi padre usaba linimento.
Liniment yağı mı?
¿ Al linimento?
- Evet, o gün yağmur yağıyordu.
Ese día estaba lloviendo a cántaros.
Yağmur yağıyordu ve mahsur kalmıştık. Yapmaya hazırdım.
La lluvia caía de todos lados, y estábamos atrapados, así que... estaba...
Yağınıza bakayım mı?
¿ Le reviso el aceite?
Ama, yağınız biraz eksik.
Pero, le falta un poco de aceite.
Hafif bir yağış muhtemelen.
Probablemente con algunas precipitaciones leves.
Fren yağıyla dolu kutular, bir düzine kedi kumlu çantalar ve klor tozu.
Cajas llenas de aceite de frenos, una docena de bolsas de arena para gatos, y cloro en polvo.
Eğer bütün bildiğin buysa, bana kıyağını alıp kıçımı öpme zamanını bekleyebilirsin, çünkü ortaklar gayet normal şekilde büroları terk edip geri gelirler.
Si eso es todo lo que tienes, puedes cobrar tu favor... cuando el reloj dé la hora de besarme el trasero, porque los socios dejan y regresan a bufetes todo el tiempo.
Hah. Ayçiçek yağı gibi durmuyor.
Esos no parecen cannoli.
Ayçiçek yağından daha iyi baba.
Es mejor que los cannoli, papá.
Paçuli yağı ve ödlek hippi bozuntusu gibi kokuyordu.
Olía a pachulí y a hipster asustado.
Benim kocamış kıçımla göbeğime de hindistan cevizi yağı sürün.
Por mi duro trabajo pon un poco de aceite de coco en el vientre y en mi culo.
Büyük bir veri bulutu, çayırların üzerine yağıyor.
Una gran nube de datos lloviendo sobre los pastos.
Çanta paslamak için avuç pudrası, hızlı değiş tokuşlar için menteşe yağı ve daha inandırıcı çorap diye bir şey.
Talco para intercambio de maletines para manos de timadores, aceite engrasador de maletines para cambios silenciosos y algo llamado calcetines supercreíbles.
Ortalama kar yağışı miktarı 1.5 metre.
La caída de nieve promedio es 1,5 metros.
Ben biraz beyaz çiçek yağı getireyim.
Iré por un poco de aceite de flor blanca.
İlk Lear'ımı oynadığım gece dışarıda fırtına vardı. Gerçek bir fırtına. Ama şimdi bomba yağıyor.
La noche que interpreté a mi primer Lear, hubo una verdadera tormenta eléctrica, pero ahora son bombas.
Yağışlı ve serin miydi?
¿ Húmedo y frío?
Sirkeyi buraya, yağı oraya ve sonra dökersiniz.
lo pones aquí, el aceite allí, y luego... lo viertes.
Mutfakta gres yağından yangın çıktığı için gelen itfaiyeyi ve beni onların striptizci olduğuna inandırdığını hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas que vinieron los bomberos porque hubo un incendio por la grasa en la cocina, y me convenciste de que eran strippers?
Domuzun tüm yağını sıktıktan sonra fikrimi değiştirdiğimi duyuracağım.
Una vez que tengamos bien engordado al cerdo, anunciaré que he cambiado de opinión.
Sonra gurme patlamış mısırımı tereyağı tadındaki yağımda patlatın.
Luego hago maíz inflado gourmet en mi aceite sabor a manteca.
Buraya yağmur yağıyor mu?
¿ Llueve mucho por aquí?
Dışarıda yağmur yağıyor diye yapacak bir şeyim yoktu o yüzden uğraşmaya başladım.
No tenía nada mejor que hacer, ya que llueve y todo eso así que comencé a revisarlo.
Sonra kumaşın kabartma tozunun... yağı emmesi için 15-20 dakika beklerdim.
Entonces dejas que el bicarbonato de sodio absorba la grasa de la tela durante 15 o 20 minutos.
- Son yaptığın motor yağı gibiydi.
- Tu último bote sabía a aceite de motor.
Şu anda tek ihtiyacın olan şey dinlenme ironik olarak, tavuk çorbası ve beyaz yağ çiçeğinin iyileştirme gücü.
Las únicas cosas que necesitas son descanso, irónicamente, sopa de pollo, y los poderes curativos del aceite de flor blanca.
Başıma yağ sürersin. Kâsem taşıyor.
has ungido mi cabeza con aceite y has llenado mi copa a rebosar.
Yağ için gelmedim.
No estoy aquí por el aceite.
Yağ alevi gibi.
Es como un incendio de hidrocarburos.
Bana yağ çekmeye çalışma.
No intentes colocarme.
Paçavralara yağ sızmış.
El aceite vegetal se filtró en los trapos.
Bana yağ mı çekmeye çalışıyorsun kızım?
¿ Tratas de adularme, chica?
Richmond, kızı çifte vardiya yaparken birden kafayı yiyip gevezelik eden müşterilerine kızgın yağ fırlatan bir kızın annesi. Daha önce böyle delirmemiş.
Richmond fue una mujer cuya hija fue que trabaja en una cafetería, cuando ella echó aceite hirviendo en algunos clientes
- Ooh! - Yağ kontrolü.
¡ Control de aceite!
Yağ ve sirke için.
Es para el aceite y el vinagre.
Sirke, yağ.
Vinagre, aceite.
Daha fazla yağ çekerseniz, kayıp gidebilir Bay Huntington.
Si le sigue lamiendo el culo no habrá quien le aguante, Sr. Huntington.
Trans yağ içeren yiyecekleri de yemem.
Y tampoco ácidos grasos trans.
Şu profosyonel günlerinde tüm o seni ayıklayan uzmanlara yağ çekmek berbat olmalı.
Qué horrible tener estos expertos molestándote en tu día.
Yere biraz şey dökülmüş yağ.
Parece que derramamos un poco de... Aceite. - ¿ Ha llamado ya? - No.
Tıraş olma sanatında gözenekleri açmak için sıcak havlu, cildi yumuşatmak için yağ ve sürtünmeyi azaltmak için zenginleştirilmiş krem gerekir.
Para el buen arte del afeitado hace falta una toalla caliente para abrir los poros, aceite para suavizar la piel y una crema untuosa para aliviar la fricción.