Yaşlanıyorum traducir español
414 traducción paralela
Hiç şüphe yok ki gittikçe yaşlanıyorum.
Ay Dios, me estoy haciendo viejo.
Bense yaşlanıyorum.
Mi juventud se ha disipado.
Ben yaşlanıyorum.
He envejecido.
Artık yaşlanıyorum. Yanımda kalmanı istiyorum. Ama Bay Okubo'nun dediği gibi senin iyi bir eğitim alman lazım.
Tu madre se está haciendo vieja y quisiera estar siempre a tu lado,... pero tiene razón el profesor Okubo.
Clara haklıydı, yaşlanıyorum.
Clara tiene razón, me vuelvo viejo.
- Sanırım yaşlanıyorum.
- No tan nuevo, supongo.
Yaşlanıyorum.
Me estoy volviendo demasiado viejo.
Belki yaşlanıyorum, belki de dedikleri gibi şimşek çarpmasıdır.
Quizás haya envejecido, o sea lo que llaman un flechazo.
Çünkü yaşlanıyorum ve yaşlı insanlar ölür.
Me estoy haciendo viejo y me moriré. Y ya no habrá nadie que llore por ti.
- Gittikçe yaşlanıyorum.
- Envejeciendo.
Yaşlanıyorum.
Me estoy haciendo viejo.
Yaşlanıyorum galiba.
Me estaré haciendo viejo.
Yaşlanıyorum.
Estoy envejeciendo.
Yaşlanıyorum galiba.
Oh, debo estar envejeciendo.
Korkarım yaşlanıyorum.
Me estoy haciendo viejo, me temo.
Sevgilim, gittikçe yaşlanıyorum. Altın rengin arasında gümüşler bugün yüzümde parıldıyor.
Amor, estoy envejeciendo, la plata despunta entre el oro,
Yaşlanıyorum.
Me estoy poniendo viejo.
Yaşlanıyorum.
El 8 de noviembre cumplo 35.
- Yaşlanıyorum.
- Me estoy haciendo viejo.
Fakat, görüyorsun, yaşlanıyorum. 50'nin üzerinde bir günü kabul etmesem de.
Me hago viejo aunque todavía ando por Ios 50.
Yaşlanıyorum Anna.
Me estoy haciendo viejo.
Böyle olsun dedim, Çünkü yaşlanıyorum. Gece sesleri iyi duyamıyorum....... hatırım için bu gece onunla ilgilenirmisin? Hmm?
Como me estoy haciendo viejo y oigo ruidos por las noches ¿ te importaría dejarlo atado por mí?
Yıllar uçup gidiyor. Yaşlanıyorum.
Los años vuelan, me hago vieja.
Artık yaşlanıyorum.
Debo estar perdiendo habilidades.
Artık yaşlanıyorum.
Ya me estoy haciendo mayor.
Yaşlanıyorum artık.
Me estoy volviendo viejo.
Şişesi 59 sent. Yaşlanıyorum galiba.
Una ganga, 59 centavos la botella.
Velhasıl yaşlanıyorum. Yaşımı gösteriyor muyum?
En fin, luego tendré mis años.
Hemen, hemen ama. Her geçen gün o daha çok köylüleşiyor ve ben yaşlanıyorum.
Ella se acostumbra al campo... y yo soy cada vez más viejo.
Ben hâlâ yaşlanıyorum.
Yo en cambio, soy todo un viejo.
Ama ben yaşlanıyorum, saçlarım ağarıyor ve artık koşturmaktan yoruldum.
Yo me hago viejo, tengo el pelo blanco y estoy cansado de correr.
Sanırım yaşlanıyorum.
Debo de estar envejeciendo.
Yaşlanıyorum. Anlamıyor musun?
Me estoy haciendo viejo...
Yaşlanıyorum, duyuyor musun? Yaşlanıyorum.
¡ Ya no me importa que vengas conmigo!
Belki de yaşlanıyorum.
Quizá me esté haciendo demasiado viejo.
Belki de yaşlanıyorum.
Tal vez me estoy haciendo viejo.
Korkarım bu tür oyunlar için yaşlanıyorum efendim.
Me temo que ya no tengo edad para esta clase de juegos.
- Yaşlanıyorum.
- Estoy viejo.
Yaşlanıyorum.
Hacerse viejo.
Yaşlanıyorum sanırım.
Será que no me veo envejecer.
Yaşlanıyorum... ve bugün pusuya düşürüldüm. İçim acıyor.
Me vuelvo viejo y hoy fui emboscado estoy herido internamente.
Yaşlanıyorum. Anlıyor musun?
Me estoy poniendo viejo, ¿ entiendes?
Bu ülke yaşlanıyor, ben de onunla birlikte yaşlanıyorum.
Este país envejece, quiero envejecer con él.
Kapının tokmağı dönüyor, silahımı çekiyorum... duvara yaslanıyorum ve şöyle diyorum :
Veo cómo gira el pomo de la puerta y saco la pistola me pego contra la pared y digo :
Tamam, devam et, yaslanıyorum.
Muy bien, adelante. Me estoy apoyando.
Ve sonra yaslanıyorum arkama, gülümsüyorum
Y luego me siento y sonrío
Bir hava filosunun başındayken erkeksi şeyler yapıyorum. Ama karaya çıkınca bir kadına yaslanıyorum.
Como jefe de escuadra, soy el más hombre pero en tierra, tengo que apoyarme en una mujer.
Bir zamanlar "benim yaşamım bu" diye düşünürdüm ama artık bundan pek hoşlanmıyorum, belki de yaşlanıyor olduğum içindir.
Solía pensar que era una vida como de ricos, pero ya no la disfruto así, será quizás porque me estoy haciendo mayor.
Ben yaşlanıyorum.
Yo no estaré de más.
Hastalandım, ameliyat oldum ve şimdi de yaşlanıyor olmam gerçeğini bile kaldıramıyorum.
Ahora ni siquiera puedo afrontar el hacerme vieja.
Sen yaşlanıyorsun, ben şişmanlıyorum ve saçlarımız beyazlıyor.
- ¡ Dios mío, Dicky! Estás aviejado, canoso, y yo estoy engordando.