English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Y ] / Yoktu

Yoktu traducir español

49,537 traducción paralela
Felce uğramamış olsam da, buna karşı savaşmanın yolu yoktu.
Aunque no estuviera paralizado, no había forma de oponerse a ello.
Yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
No había nada que pudiera hacer.
Tamam, üçüncüye gerek yoktu.
La tercera fue innecesaria.
Burayı konuğumuza hazırlamak için pek vaktimiz yoktu.
No hubo tiempo para prepararnos para nuestra invitada.
Şirket birleşmesi esnasında Semtech'in Amerika içi faaliyetlere kepenk indirtme niyeti yoktu.
GRANDES TIRADORES En el momento de nuestra fusión Semtech no tenía intenciones de concluir las operaciones en EE.UU.
Çalmana gerek yoktu Cevap sayfaları.
No necesitabas robar las hojas de respuestas.
- Şimdi konuk defteri yoktu Açık şüphelileri getir, Ama ilginç bir şey buldum.
Ahora el registro de huéspedes, no sacó a sospechosos obvios, pero si encontré algo interesante.
Kaçıranlar yoktu Onların terk etmek mümkün Telefon numaraları, öyle değil mi?
Los secuestradores no dejaron sus números de teléfono, ¿ cierto?
Ben dışarıdaydım, neler olduğundan haberim yoktu.
Yo estoy afuera. No conozco nada de lo que está pasando.
- Arkada havalandırma yoktu.
- No había ventilación ahí atrás.
- Yeterli sayıda yoktu.
- No hay suficientes para todos.
Parayı çalacak akıl ve cesaret bende vardı ama sen de yoktu!
¡ Que yo tuve la inteligencia y el valor para robarme el dinero y tú no!
Efendim, seni temin ederim ki bu umutsuz planda benim hiçbir rolüm yoktu.
Amo, quiero asegurarle que yo no formé parte de este plan sin esperanzas.
Kimseye ihtiyacım yoktu hayatta
# La vida era mía y solo para mí #
Balığa çıktığımızdan haberim yoktu.
No sabía que íbamos a pescar.
Hiçbir fikrim yoktu.
No tenía ni idea.
Hiç bir fikrim yoktu.
No tenía ni idea.
Seçeneğimiz yoktu.
¡ No tuvimos opción!
Kız falan yoktu.
No había ninguna niña.
Bak dostum, yapabileceğim hiçbir şey yoktu, biliyorsun. O yüzden...
Escucha, no había nada que yo pudiera hacer, ¿ entiendes?
Hiçbir fikrim yoktu, Efendim.
No tengo ni idea, señor.
Ne yaptığıma dair hiçbir fikrim yoktu.
¡ No tenía idea de lo que estaba haciendo!
- Gerek yoktu.
- No tenías que hacerlo.
Kurtulma şansı yoktu.
No tenía ninguna posibilidad.
Kimsenin arabanın yanına gitmek için bir sebebi yoktu bu yüzden o ana kadar sürücü koltuğunda saklı kaldı ta ki... İki araba incelendiğinde sahte koltuk ateşte eridi ve bir haftadır orada ölü yatan Charlie'yi ortaya çıkardı.
Nadie tuvo una causa para ir cerca de su auto, así que ahí se quedó, en el asiento del conductor, escondido, hasta que... los dos autos fueron examinados, el asiento falso se derritió con el fuego, revelando a Charlie,
Her zaman hayat sigortan yoktu, değil mi?
Ahora, ¿ no siempre has tenido un seguro de vida, cierto?
Değerli paketini saklayacak yerin yoktu.
No hay lugar para esconder tu precioso cargo.
El falan yoktu.
- No era una mano.
Buna gerek yoktu.
No lo necesitaba.
Zaten yoktu.
Ya estaba ausente.
İçlerinde pilot yoktu. Sadece öldürmeye programlı makinelerdi.
Sin pilotos dentro, solo máquinas programadas para matar.
Önceden belirlenmiş bir taktiğimiz yoktu.
No hay precedentes tácticos.
Vicdanı yoktu.
No tenía conciencia.
Mantığı yoktu, sadece yok etmek istiyordu.
Ni razonamiento, solo ansias por destruir.
Ada yoktu.
No hubo ninguna isla.
Fiziksel bir şeyler yoktu, değil mi?
No estaba ocurriendo nada físico, ¿ verdad?
İçeri girmene gerek yoktu.
No tenías que venir.
Mantıklı ol biraz, küçük evinde patlayıcı falan yoktu.
Sé sensato, no había explosivos en su casita.
Hiç kimsem yoktu.
No tenía a nadie.
Düşününce fark ettim ki Yondu'nun konuşan bir arabası yoktu ama uçan bir oku vardı.
Me vino a la mente antes... Yondu no tenía un coche parlante, pero sí una flecha voladora.
Melek gibi güzel bir sesi yoktu ama gür bir sesi vardı.
No tenía la hermosa voz de un ángel... pero sí el silbido de uno.
Çözümün bana ne yapacağı hakkında bir fikrim yoktu.
Sólo no tenía idea de lo que la solución me haría.
Devlet kaydı yoktu.
Bueno, no había registros estatales.
- Bunların hiçbiri aklımda yoktu. - Hastaneye gitmen gerek.
Nada de esto es como estaba en mi cabeza.
Onu bu şekilde çiftleştireceklerinden haberimiz yoktu.
No sabíamos que la forzarían a aparearse.
Pekâlâ, Bye Bye Man'i araştırıyorum değil mi? İnternette hiçbir şey yoktu, ben de "Söyleme, düşünme," diye arattım ve bunu buldum ; Ölü arşivleri ve Redmon'u.
Busqué en Internet : "Hombre del Adiós", como no había nada, busqué : "No lo digas, no lo pienses", y eso me trajo aquí, a los archivos excluidos y a Redmon.
- Kendin getirmene gerek yoktu.
- Hola. No tenías para qué traerlo tú misma.
Hiç haberimiz yoktu.
Llegó sin previo aviso.
Üzerinde kimlik yoktu ve sokağın ismini de veremedi.
No trae identificación, no pudo decirme su dirección.
Bir ay önce hiç babam yoktu.
Hace un mes no tenía padres...
LUCY'NİN YEDİNCİ YAŞ GÜNÜNDEKİ BASTIRILMIŞ HAFIZASI... ASLINDA ANNESİNİN HİÇBİR SUÇU YOKTU. YA DA :
O :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]