Yumuşacık traducir español
540 traducción paralela
- Birisinin elleri yumuşacık.
- Alguien tiene manos muy suaves.
Hayır, buradaki sakar bir erkek bulut... şuradaki yumuşacık minik bir dişi bulutla karşılaşınca, dişiye doğru kabarır dişi telaşla uzaklaşır, erkek dişi buluta doğru yelkenlerini şişirir.
No, cuando un nubarrón torpe de aquí se encuentra con una nube suave de allí... él se acerca hacia ella... ella corre a toda prisa y él la alcanza velozmente.
Sakar bir erkek bulut, yumuşacık minik bir dişi bulutla karşılaşınca!
Cuando un nubarrón torpe conoce a una nube suave.
Neymiş, kızın giysisi yumuşacıkmış da okşamak istemiş.
Querías tocarle el vestido a aquella muchacha. Porque parecía suave y era bonito.
Yumuşacık koltuklarda oturduk.
Los sábados por la noche, cabaret.
Kimilerinin saçları çalı gibi olur. Söz gelimi, Curley'nin saçları. Oysa benimki yumuşacık.
Hay gente que tiene el pelo muy duro como el de Curley, su pelo es como estropajo, el mío es bonito y suave.
Muhtemelen o da benim gonca gibi ağzım, yumuşacık gözlerim olduğunu Bayan Long Beach gibi birini düşünmüştür, kısacık bir rüya.
Él probablemente me veía con ojos que se derretían y una boca como una rosa, como Miss Longbeach.
Onlar yumuşacık, yumuşacık.
Son suaves. Son suaves.
İpek gibi yumuşacık.
Es como seda.
Mesut odur ki, güç ve debdebeden uzakta, bir orman kuytusunda ya da ıssız bir kulübede yumuşacık meltemin, al yanaklarına üflediği yerde- -
alejado del bullicio y devaneo... donde el suave céfiro abanica sus ardientes mejillas... - Payaso!
... yumuşacık meltemin, al yanaklarına üflediği yerde...
... donde el suave céfiro abanica sus ardientes mejillas...
Onları yumuşacık yataklara, tüylü halılara sereriz bir merdivenin ucunda uzanırken bırakırız ama asla hareket halindeki bir arabadan, sigara izmaritiymişler gibi atmayız.
Los colocamos en camas blandas, en alfombras o al pie de una escalera pero nunca los lanzamos del coche como una colilla.
Modeli şöyle, yumuşacık tüllü etek ve kolsuz saten bir üst.
La faldita de tul blanco, el corpiño de raso sin mangas, y luego, un tutú clásico.
Yalnızca kesip bir kaç bukle atacaksın ona göre böylece taradığımda yumuşacık olur.
Solo las puntas, por el amor de Dios. Y luego un par de tirabuzones, de manera que queden vaporosos. - Adiós, mi amor.
- Onlar ben bir dövüş kazandıktan sonra soyunma odama koşan kancıklar gibidir. Üzerlerine yumuşacık kürklerini giyip kapımdan girmeden önce de üzerlerine fıs fıs parfüm sıkarlar.
Como las que merodeaban por mi vestuario cuando ganaba un combate, todo pieles y perfume que se ponían justo antes de entrar.
Ama tanrılar kötü ve acımasızdı. Onlar bana bir çocuk verdi, yumuşacık.. ve bir erkek kadar sert bir kız.
Pero los dioses fueron perversos, me dieron un hijo blando cual mujer, y una mujer fuerte cual hombre.
Yumuşacık baksınlar
Que tiernamente miren
Dudakların yumuşacık.
Tus labios son suaves.
Sevgilim, bırak senin olayım. Yumuşacık, nefes nefese.
Mi amor, poséeme suave y jadeante.
Oh, güzel bir yatak, ve yumuşacık.
Es una cama muy linda... y suave.
Daima böyle kaba davranır ama sonra yumuşacık olur.
Siempre se hace el duro pero luego es encantador. Nos conocemos hace tiempo.
Kadınlar öğleyin 12'den önce ve saat 3 uykularından sonra yıkanırlardı... ve akşam karanlığı bastığında pasta gibi yumuşacık olurlardı : Üzeri şekerli krema yerine ter ve tatlı talk pudrasıyla kaplı bir pasta.
Las damas se bañaban antes del mediodía, después de su siesta de las 3 : 00... y al caer la noche eran como bizcochos suaves... adornados con crema de sudor y talco perfumado.
Senin yumuşacık, yağ gibi bir bebek olduğun günleri hatırlıyorum.
Me acuerdo de ti recién nacido... suave y redondo, hecho de mantequilla.
Sana benzeyen bir bebek tüm başını kaplayan kumral, kabarık saçlar her yeri yumuşacık.
El pequeño era como tú... con el pelo castaño y rizado... y la piel muy suave.
Odanın köşesinde yumuşacık ve rahat duruyordu.
Tan suave y cobijante en el rincón del cuarto.
Yumuşacık ellerini sıcak sudan soğuk suya sokturmam.
Tienes las manos delicadas, no tendrás que trabajar duro.
Yumuşacık.
¿ Captas?
Güneşte saçları yün gibi yumuşacık olurdu.
Y en el sol... su pelo se hizo... sedoso.
O tatlı, küçük, yumuşacık kadını mı?
¿ A esa mujer tan bonita y suave?
Şimdi o güzel gırtlağından yükselen sıcak, yumuşacık ve samimi notalar ile ABD'nin her yerinden sinema ve müzik severlerin hayran olduğu bir isim oldun.
Y ahora, gracias al calor de las notas de tu garganta, eres un ídolo del público, y has batido el récord de ventas de discos de EE.
Gögüşleri, bilirsin..., bayağı hoş... "Moçi :" Yapışkan pirinç ezmesi. ... Bir Moçi gibi yumuşacık!
Sus pechos son tan suaves y esponjosos como el arroz "mochi".
Bu metal tereyağı gibi yumuşacık.
Este metal es muy blando.
Frieda K.'ya giderek onu yumuşacık eliyle kapıya doğru çekti.
Frieda vino hacia K. y lo tomó con una mano muy suave.
Güzel kadınların tatlı tenleriyle yumuşacık bedenleri.
Los cuerpos suaves de bellas mujeres con su lasciva piel.
Evet, çiğnediğinde yumuşacık oluyor.
Si, es suave mientras lo masticas.
Endişeyle karışık arzumu körükleyen o hassas dokunuş onu avutan yumuşacık bir teselli olup çıkmıştı...
Lo que yo interpreté como un gesto de deseo, ella lo tomó como un gesto de consuelo.
Bu bozuk ülkedeki sosyete orospularınınki gibi yumuşacık bir teni vardı.
Tenía la piel de terciopelo de una cortesana de este bajo imperio.
Sen yumuşacık bir el sıkışmasısın.
Sois un abrazo cálido.
İpek gibi yumuşacık, Günah kadar bembeyaz.
Tan suave como la seda... y tan blanca como el pecado.
Kar taneleri yumuşacık, bembeyaz, ne güzel bir manzara. Her taraf karla dolmuş...
Los blancos copos de nieve dan vueltas desde la aurora, en medio del patio son grandes los montículos ahora.
- Üstü yumuşacık.
- Es tan suave.
Bir zamanlar büyük dalgalar kayalara vurdu iki büyük gücün karşılaşmasından bu yumuşacık kum oluştu.
Las grandes aguas se estrellaron contra las rocas y de esas poderosas fuerzas nació la suave y sedosa arena.
Ağzı yumuşacık ve ateş gibi sıcaktı.
Su boca era dulce y suave.
Yumuşacık!
- Sí, papá.
- Yumuşacık bir yastık.
- Una almohada de paz.
Yumuşacık.
Es tan suave.
Dudakları yumuşacık ve tatlı.
Suaves y adorables labios.
elbette bu çok daha yumuşak, çok daha güzel. Çok daha beyaz, Tanrılar en beyaz yapan ve ellerinizi yumuşacık bırakan... Olympus ile çamaşırlarını yıkarlar.
Seguro esta pila está mas sedosa, mas suave mas blanca, los Dioses lavan con Olympus, que lava mas blanco y deja tus manos mas suaves.
Yumuşacık.
- ¡ Suaves, suaves!
Bir kadının yumuşacık göğüsleri!
Sientes su respiración, incluso la hueles.
- Yumuşacık.
Suaves.