Zekâmın traducir español
28 traducción paralela
Söylediğin kadar zekiysen, zekâmın farkındaysan o zaman söyle bana Frank, nereye?
Si eres tan listo como dices, si sabes cómo pienso... entonces, dime, Frank, ¿ ahora qué?
Bilimsel zekâmın derinliğini şimdiye kadar hiç bilmemişim.
Sí. ¡ Hasta hoy no conocía todo mi genio científico!
Objektif olarak, zeki biri olduğumu söyleyebilirim. Ancak zekâmın kıçımla hiçbir alakası yok.
Obviamente, diría que soy muy experta, pero no tiene que ver con traseros.
Benim süper zekâmın ürünü.
Es mi cosa de Stevie Nicks.
Asla parlak zekâmın ucundan bile geçmedi.
Nunca se me ha pasado por mi brillante cabeza.
Nazik ve adil bir adam olduğumu ve zekâmın yansımasıyla sınırlı egosuz ve dengeli biri olduğumu sanıyorsun.
Crees que soy un hombre justo. Sin ego, equilibrado, guiado por reflexiones inteligentes.
Birden, zekâmın arttığının farkına vardım.
fui inmediatamente consciente de que mi inteligencia era mayor.
O tasarım benim zekâmın ürünü.
Ese diseño es mi propiedad intelectual.
Bu deneyim bize gelecek hakkında, benim zekâmın bile öngöremediği kadar çok şey öğretti.
Ésta experiencia nos ha enseñado más sobre el futuro de lo que mi intelecto podría prever.
Gyeongseong'tan kalma mesleki bir birikimim ile kıvrak zekâmın ortak çalışması diyelim.
En una carrera, la mitad es venir de Gyeongseong, y la otra mitad es ser rápido.
Gittikçe büyüyen bir ateşi besleyen bu sınıf zekâmızın ve her şeye gücümüzün yettiğinin göstergesi olarak meselenin merkezinde olmalıdır...
Esta aula debe ser crisol de inteligencias, de fuerzas... nuevas, frescas, que alimenten una fe... cada vez más vigorosa, y que nosotros...
Benim hükmümü ve zekâmı sorguladınız!
¡ Y por insubordinación!
Leon, evreni anlamamızın yolu Zekâmızın limitlerine ulaşmaktır.
Leon, la única forma de comprender el Universo es... hallar los límites de tu propia inteligencia.
Bu oda, zekâmızın test edildiği bir yerdi.
Dijo que esta habitación era un examen para nuestra inteligencia.
Bir zamanlar zekâmızın kanıtı olarak yükselen bu gökdelenler artık ufalanan dev yapılar haline geldiler.
Vino la lluvia y al suelo la tumbó ¡ Puaj! La bebé meona ataca otra vez.
"Her ne olduysa oldu beynim hala bir insan beyni." "Zekâm bir insanın zekâsı."
Todavía, cualquier cosa habría ocurrido, mi cerebro era el cerebro de un hombre mi inteligencia todavía era la inteligencia de un hombre.
Kafa karıştırıcı, zaman sınırı olan, zekâmızı ve direncimizi ölçmeye yönelik bir test.
Estamos en un escenario de estrés, una situación confusa, donde el tiempo es crítico... diseñada para comprobar nuestra inteligencia y resistencia.
Bir zamanlar zekâmızın kanıtı olarak yükselen bu gökdelenler artık ufalanan dev yapılar haline geldiler.
Sus altísimos rascacielos, alguna vez una muestra de nuestro ingenio ahora están de pie como monumentos despedazados de nuestra desaparición.
Kedisel yetenekleri, senin kılıcın ve benim zekâm çok ciddi bir avantajımız var.
Mira, con la habilidad de Kitty, tu espada y mi cerebro... podemos tener un buen chance aquí.
Hristiyanlık tanrılarını reddettiğimden beri Sultan II. Mehmet'ten korunmak için elimde sadece zekâm ve gaddarlığım var.
Desde que he renunciado a las virtudes divinas, solo tengo mi astucia y mi ferocidad para protegerme de las fuerzas del sultán Mehmed II.
Yapay zekâmı eğlence için tasarlamadınız efendim.
No programó mi inteligencia artificial para que fuera divertida, señor.
Davranışlarını bencil değilmiş gibi nüksederek zekâmı aşağılama.
Así que no insultes mi inteligencia pintando tus acciones como desinteresadas.
Kimi zaman zekâmızın pırıltıları yüzeyin altında gibidir.
A veces nuestras fuerzas subyacen bajo la superficie.
Sakın zekâmı küçümseme.
No te burles de mi inteligencia.
Tanrının verdiğini kullan. Cazibem ve zekâm mı?
¿ Mi encanto y mi ingenio?
Eminim bir haydut takımını zekâmızla alt edebiliriz.
Estoy seguro de que podemos ser más astuto que algunos matones.
Ama ben kollarımın aksine zekâmı köreltmiyorum.
Pero yo me mantengo en forma, no como con mis brazos.
Şöyle ki, Benjamin herkesin bilgisayarını uzaktan güncelliyor ve 3 ayda bir buraya gelip davranışlarımdan hoşlanmıyormuş gibi yapıyor şimdi keskin zekâmı sana yoğunlaştırmamı istemiyorsan yavaştan ofisine dönsen iyi olur.
Porque Benjamin actualiza las computadoras de todos los demás remotamente y cada trimestre viene aquí fingiendo que no le gusto, así que a menos que quieras que fije mi agudo ingenio en ti, te sugiero que regreses tu hermoso ser a tu oficina.