Zorla traducir español
8,506 traducción paralela
Zorla bir şeyler yaptırır sana, berbat şeyler!
¡ Te obligará a hacer cosas terribles!
İçmezsen zorla içirmem gerekecek, tamam mı?
Tendré que dártela si no te la tomas.
- Zorla yaptırdı.
- Él me obligó.
Zorla arattı, çünkü aramasaydım bir sorun olduğunu anlardı.
Él me hizo llamarla porque si no, ella habría sabido que algo estaba mal.
- Sana zorla yaptırdı da ondan.
- Porque él te obligó.
Kapında bitip zorla söyletebilirim.
Podría aparecer en tu casa y obligarte a decírmelo.
Nihayetinde sekiz güvenlik görevlisi zorla çıkardı beni.
Terminaron arrastrándome entre ocho guardias.
Bana zorla...
Me forzó a...
Biri zorla sana kendi anne-babanı öldürtse nasıl hissederdin?
¿ Qué sentirías si te forzaran a matar a tus padres?
Senin gibi, bu gücü de bana zorla kullandırttılar.
Como en tu caso, este poder me fue impuesto.
Olay yerindeki kaynaklarımıza göre ailenin babası eşini ve iki çocuğunu birkaç saattir silah yoluyla zorla alıkoyuyor.
Según las fuentes en la escena, el hombre tiene a su esposa y a sus dos hijos a punta de pistola desde hace horas.
- O zaman sana zorla yaptırdı de.
Entonces, dime que él te forzó.
Her kapıyı açmak istemediğinde eve zorla girmemi istememiş.
No quería que tuviera que forzar la cerradura... cada vez que a ti no te apeteciera abrirme la puerta.
Evimize zorla girmeye çalışan birisi var.
Alguien está intentando entrar en nuestra casa.
Adamlar, otobüsün gelmesini bekliyordu otobüs gelince durdurup, yolcuları zorla aşağı indiriyor ve onları vuruyordu.
Esperaban a que un autobús pasase, lo paraban, obligaban a bajar a todos los pasajeros, y les disparaban.
Ama senin savunduklarının aksine eğitim reformunu zorla kabul ettirmeye çalışan özel şirketler tarafından finanse edilmiyorlar.
De acuerdo, pero a diferencia de aquellas a las que estáis a favor, no las fundan empresas privadas que intentan dictar reforma en la educación.
Zorla sana kendimi gördürtemem ama hayatında olanları bilmemi istiyorsan bana anlatman gerekecek.
No puedo obligarte a verme, pero si quieres que sepa qué pasa contigo, me lo tienes que contar.
Tüm hatanın bende olduğunu, delirdiğimi ve nereye gittiğimi bilmediğini söyleyeceksin ve sana bunu zorla yaptırdığımı söyleyeceksin.
Me volví loco y no sabes a dónde me fui.
"2005'te De Factoların residansına zorla girme."
En 2005, allanamiento a la residencia de los De Facto.
Dairesine zorla girdiğini itiraf ettin ya.
Ya admitió que irrumpió en su departamento.
Zorla girip kendi aramamızı mı yapalım?
¿ Estás sugiriendo que irrumpamos... y hagamos nuestra propia búsqueda?
Beni zorla tuttu.
Me sujetó. Puso...
O kapıda zorla girilme izi yok.
No hay señas de que hayan forzado la puerta.
Onların bilgilerini neden şimdi verdiği sorulduğunda, bir gece öncesinde ihanetinden şüphelenilen bir SVR subayının canlı canlı yakıldığının zorla izletildiğini söylemiş.
Cuando le preguntó por qué decidió desertar ahora... ella dijo que la noche anterior fue forzada a presenciar... cómo un oficial del SVR sospechado de traición fue tirado vivo... en la caldera de una planta de energía.
Laboratuvara zorla giriş olmuş, Kasım sonlarında.
Hubo un robo en ese laboratorio, a finales de noviembre.
Onu almak için zorla buraya mı girdin?
¿ Allanaste el lugar para robarlo? Pero, ¿ por qué?
Kamyonu takip edip tekrar zorla içine girip bu ilaçları yerine koymak mı istiyorsun, yoksa ulaştıralım ve bitsin mi?
¿ Quieres encontrar esa camioneta para devolver esta droga o la entregamos y terminamos con esto?
* Kurtarmak için onu kraldan zorla evlendiği *
* Para destruir al rey con el que fue obligada a casarse *
# Zalim Kral Richard ile evlenen zorla #
* Obligada a casarse con el cruel rey Richard *
Abraham Persikoff, eyalet yasalarına ve kefalet senedi anlaşmanızın Paragraf 6B'sine dayanarak zorla gözaltına alıyorum.
Abraham Persikoff, en virtud de las leyes de este estado y el párrafo 6B del acuerdo de condiciones de su fianza, por la presente le informo de que queda detenido.
- Başka dükkânlara da zorla girilmiş.
Ha habido robos en las tiendas.
- İçeri zorla girdin o zaman.
Cuando te colaste en la casa.
Ama zorla okula götürülemeyecek kadar büyükler.
Pero son un poco grandes para arrastrarlos hasta la puerta.
Ne zaman beni yeni bir ailenin yanına taşısalar ya eşyalarımı aldılar ya da bana zorla ardımda bıraktırdılar.
Cada vez que me movían a otra casa de acogida, me quitaban mis cosas, o me hacían dejarlas.
Kafasına zorla yanlış bilgiler sokulsun diye mi?
¿ Solo para ser alimentado a la fuerza con más desinformación?
Evimi, kocamın korumasını ve bu kasabada olan ne varsa kaybetmiş olabilirim ama istediğiniz benden geri kalanlarsa zorla almak zorunda kalacaksınız çünkü sahip olduğum hiçbir şeyi asla size vermeyeceğim.
Puede que haya perdido mi casa, la protección de un marido y la poca reputación que tenía en esta ciudad, pero si queda algo de mí que usted desee, tendrá que quitármelo porque nunca le daré nada.
"Zorla itiraf ettirme" savunması yapacaklar.
La defensa seguramente alegará una confesión forzada.
- Eczaneye zorla girilmişti.
Pero ¿ qué? Entraron a la farmacia.
Zorla evime girildiğinden beri bana neler olduğunu soruyorsun ve ben de sana her şeyin yolunda olduğunu söylüyorum.
Desde que se metieron a la casa, me has estado preguntando qué está sucediendo, y te he dicho que todo anda bien.
Zorla spor salonuna götürdüğünde kalbim kırıldı, üstüne kalp krizi geçirdim!
Bueno, tú me rompiste el corazón cuando me obligaste a ir al gimnasio y me dio un infarto.
Çok fazla vahşet içeren rüya da görürdü. Rüyalarında insanlar zorla evine girer ve onu öldürmeye çalışırdı ve o da onları bıçaklardı. Arada sırada da onu öldürmek isteyen ailesi olurmuş.
Tenía sueños muy violentos : intrusos en la casa intentando matarlo y él teniendo que apuñalarlos a veces era con su familia que soñaba pero la mayor parte eran sobre otra gente que él no conocía
Görünüşe göre birisi evlerine zorla girmiş.
Parece que hoy hubo un intruso.
Eğer zorla konuşmaya gidersen, öter birilerine.
Ahora, si visitas a ese sujeto en la celda, lo podrían marcar como soplón.
Bu jüri heyeti, O'Shea'nın bizim zorla anlayış göstermemizi sağlamasının yolu.
Este gran jurado es el modo que tiene O'Shea... de mantenernos a... raya.
Evine zorla girmiş ve onu öldürmeye çalışmış değil mi?
Irrumpió en su casa, trató de matarlo, ¿ verdad?
Bir adam evime zorla girdi ve beni karımın önünde öldürmeye kalkıştı.
Un hombre entró en mi casa... e intentó matarme en frente de mi mujer.
- Neden John'un evine zorla girdin?
¿ Por qué has entrado en la casa de John?
Beni zorla buraya getirdin.
Me has obligado a subir hasta aquí.
İstemediğim halde zorla içirdin.
Me hiciste beber cuando no quería.
- Kendi evime nasıl zorla girmiş olabilirim ki?
¿ Cómo me voy a colar en mi propia casa?
Hem de zorla!
¡ Por la fuerza!