Zorluk traducir español
2,630 traducción paralela
Bay Wolf, eğer bu beyler sana zorluk çıkartırsa, ellerinden idrar ilaçlarını al.
Bueno, señor Wolf, si alguno de estos capullos le hace pasar un mal rato, sólo tiene que quitarles los medicamentos para la vejiga.
Arkadaşım anlamakta biraz zorluk çekiyor da.
A mi amiga le cuesta trabajo entender.
Benton Sokak projesi'nde zorluk çıkarılıyor.
El proyecto de Benton Street tiene dificultades.
Bu Edward Molaro'nun karısını dövüp tutuklamada zorluk çıkardığını değiştirmez!
Y eso no cambia el hecho de que Edward Molaro golpeara a su mujer, - y se resistiera al arresto.
Tutuklamada zorluk çıkaran, kadın döven bu sarhoş pisliğe ne kadar ödenecek?
¿ Cuánto le has pagado a este borracho bastardo golpeador de esposas por resistirse al arresto?
Ida, bence o kız benim yüzümden zorluk çekiyor.
Ida. Creo que el verdadero problema de esta joven soy yo.
Bana, sana kimin zorluk yaşattığını söyle ben de çaresine bakayım.
Dime quién te está haciendo pasarlo mal, y me encargaré de ello.
Zhao adlı adam, liderinizin kafasını keserken hiç zorluk yaşamadı.
Y ese Zhao y sus hombres mataron a Wan Yulou.
Bak, bu yeni işin bize biraz zorluk yükleyeceğini biliyorum.
Mira, sé que este nuevo trabajo trajo tensión entre nosotros.
Onları bulmakta zorluk çekiyordum. Aslında yaptığım şey, 79. caddedeki Dodge galerisinin yıllık "Dokun, Arabayı Kazan" yarışmasını kullanmak oldu.
No los encontraba... y usé el certamen anual de manos sobre un auto... el auto de la concesionaria de Dodge en el pueblo.
Bu zorluk bile Kale gibi tesislerin ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Revelas tu cortedad de vista. Esta experiencia sólo demuestra la efectividad de las instalaciones como La Ciudadela.
Bana zorluk çıkarmayacak mısın Amanda?
¿ No vas a hacérmela difícil, Amanda?
Ülkenizle anlaşmada zorluk çekmemizin nedenlerinden sadece birisi.
Una de las muchas razones por las que encontramos difíciles las negociaciones con su país.
Biraz daha iyiyim ama yine de zorluk çekiyorum.
Un poco mejor. Todavía inquieto.
Hayatında ne zorluk var anlamıyorum.
No entiendo por qué su vida es tan difícil.
Fazla bir şeyimiz yoktu,... gerçekten zordu ama bu zorluk bizi birbirimize kenetledi sanırm.
Teníamos muy poco y era muy duro. Pero creo que eso nos juntó.
En başta nefes almakta zorluk çektim.
Al principio tuve algún problema para respirar.
O zaman kimse sana zorluk çıkarmaz.
Entonces nunca nadie te hará pasar un mal momento.
Şu küçük farenin bize bu kadar zorluk çıkarması ne kadar da kötü değil mi?
- ¿ Cómo este ratón nos causa molestia? - Es una tortura. ¿ Has pensado alguna vez sobre cómo obtener el paquete de la NFL?
Zorluk çıktı mı?
¿ Fue doloroso?
Evet. zorluk çıkarmayacak.
Sí. Está de acuerdo.
Yürümekte zorluk çekiyor.
Está teniendo dificultades para andar.
Bence onlarla görüşmekte zorluk çekeceksin ama bence kesinlikle birkaç tane büyük, tanınmış marka peşinde koşmaya değer.
Creo que te costará reunirte con ellos, pero sin duda vale la pena buscar un par de marcas muy importantes.
Demek istediğim ; o çocuklar memnuniyetlerini ertelemede zorluk çekiyorlardı.
Y mi punto es, que los niños tienen dificultades para postergar la gratificación.
Ve sen eninde sonunda ne kadar büyük bir hata yaptığını anlayıp tekrar çıkmaya başladığımızda seni bağışlamakta zorluk çekecektir.
Y cuando finalmente te hubieras dado cuenta del horrible error que habías cometido y volviéramos juntos, le hubiera llevado mucho tiempo perdonarte.
Ölmeden önce yorgunluk, nefes almada zorluk çarpıntısı var mıydı?
¿ Tenía fatiga, dificultad para respirar, palpitaciones antes de morir?
Zorluk benim göbek adımdır.
Desafío es mi segundo nombre.
Bunu benimsemekte biraz zorluk çekiyorum şuanda.
Está despierto y vivo por lo que estoy teniendo un pequeño problema procesándolo ahora mismo!
Uyku geldi zorluk dün gece.
Conciliar el sueño fue difícil la pasada noche.
- Zorluk çekmem orda.
- Me podría acostumbrar al dim sum.
Kızlar... Sana zorluk çıkardılar mı?
¿ No te causaron problemas?
Öyle ki, ebeveynlerin hayatta karşılaştıkları zorluk ve de kolaylıklara dair çapraşık deneyimleri çocuklara aktarılır.
De algún modo, la experiencia de los padres sobre la adversidad, de cuán dura o fácil es la vida, se transmite a los hijos ya sea a través de una depresión materna o el mal humor de los padres con
Buraya senden özür dilemeye geldim, neden bana zorluk çıkarıyorsun?
Vine a disculparme ¿ por que me pones las cosas difíciles?
O zaman pek zorluk çıkarmayacaktır.
Entonces no te queda mucho trabajo.
Yoksa o kısmı hatırlamada zorluk mu çekiyorsun?
¿ O estás teniendo problemas recordando esa parte?
Zorluk çıkarmaya çalışmıyoruz.
No hay ningún problema.
Operasyon muazzam bir lojistik zorluk taşıyordu.
El derribo presentó un reto logístico enorme.
( Justin )... yollarınız grupla kesişebilir verdiğiniz duygusal tepkileri mantıklı hale getirme konusunda zorluk çektiğinizi gördüğümde Duncan'ın ölümünden sonra.
... puedes interceptar con el grupo cunado te vi teniendo problemas racionalizando tu respuesta emocional al departamento de Duncan.
Neden bana zorluk çıkarıyorsun Chloe King?
Pruébalo. ¿ Por qué me tratas tan mal, Chole King?
Hayatımda bir çok zorluk yaşadım, Dr. Shepperd.
Ya he tenido muchos retos en mi vida, Dra. Shepherd.
Üzgünüm, ben de bana zorluk çıkardığını düşünmüştüm, en son ihtiyacım olan şey.
Pensé que estaba fastidiándome, lo último que necesitaba.
Ve eğer estitü ünvanına sahipse, Bu resmi olarak Büyük Britanya tarafından tanınmış demek bu hepimizin bildiği gibi büyük bir zorluk çünkü idare çocuk yuvası gibi.
Y si tiene el título de instituto, eso significa que ha sido oficialmente autorizado por el gobierno británico, que todos sabemos que es un gran problema porque esa administración es como el parvulario.
Şu anda da babanın ismini taşımak gerçekten zorluk çıkarıyor.
Y ahora es realmente difícil teniendo el nombre de papá.
Ailen biraz zorluk yaşıyor.
Tus padres tienen un pequeño problema.
- Ne tür bir zorluk?
¿ Qué clase de dificultades?
Kim... Gavin ya zorluk çıkarırsa?
¿ Quién es...? ¿ Qué pasa si Gavin no aparece?
Biliyorsun, ben yazıları okumakta zorluk çekiyorum ama hala senin patilerini benim yemeğimin üzerinde görebiliyorum.
Ya sabes, he tenido problemas viendo la letra pequeña, pero todavía puedo ver tus manazas en mi comida.
STAN : Geyikler gelmeye bir başladığında, kasabaya baya zorluk çıkartıyorlar, Haziran'dan Ekim'in başına kadar.
Una vez que lo alces empiezan a llegar, sus movimientos dentro de la ciudad son una molestia, y esto ocurre desde junio hasta prinicipios de octubre.
Bana anlattığın şeyler arasında en çok buna inanmakta zorluk çekiyorum.
De todo lo que me has contado, esto es lo más difícil de creer.
Zorluk çıkarma.
No seas difícil.
Bu lokantayı korumak için pek çok zorluk çektik.
Hemos pasado por muchas cosas para mantener la integridad del restaurante.