Zıp traducir español
29,784 traducción paralela
Biri bilgisayarımıza sızıp, o şeyden yüklemiş olmalı, neydi adı?
Alguien debe habernos hackeado, instalado el.. ¿ cómo lo ha llamado?
Sistemleri o kadar zayıf ki herhangi biri sızıp bir bot yüklemiş olabilir.
Su sistema es tan inseguro que alguien podría hackearlo e instalar un bot.
Eğer senin için bir anlam ifade etmiyor olsaydı koltuğundan zıplayıp bana tamam derdin.
Si no significara algo para ti, habrías saltado de la silla y accedido.
Genelde çevreyi kirletenlere kızıp yaşlı teyzelerin karşıdan karşıya geçmelerine yardımcı olurlar.
En su mayoría solo ensucian regañan y ayudar a las ancianas lado de la calle.
Giden ama unutulmayan ve yakında dönecek Bay Hotchner'ımız Rawdon için profil yazıp mahkemede sunmuş.
El ausente pero no olvidado y que pronto volverá con nosotros Sir Hotchner... escribió un perfil sobre Rawdon que defendió ante el tribunal.
Ofisimi arayıp onlarla konuşsanız?
¿ Por qué no llama a mi oficina y verifica con ellos?
Varlığımızın Bay Chase'i uyarıp harekete geçirmesini istemiyorum.
No quiero que nuestra presencia provoque que el Sr. Chase entre en acción.
Polis, yeni park etmiş olabileceğiniz kırmızı bir Jaguar arıyoruz.
L.A.P.D. Estamos buscando un jaguar rojo podría haber estacionado recientemente.
- Hanımefendi, margaritanızı bırakıp ellerinizi arkanıza koyun. - Ne? !
¡ ¿ Qué?
Los Angeles Emniyeti medyaya baş şüphelimiz olduğunu duyurduğu vakit, hala bir yıldız olacak mısın sence?
¿ Cree que todavía será una estrella cuando el L.A.P.D. anuncie a la prensa que es nuestra principal sospechosa?
Ama bir bölge savcısı çağırıp anlaşma önermeye hazırız. Bize tüm bu afyonlu ilaçları kimlere yazdığını söylerse tabii.
Pero estamos dispuestos a considerar pedir al fiscal llegar a un acuerdo si nos dice a quién prescribió todos estos opiáceos
Kurbanımızın kayıp cep telefonunun iletişimde olduğu en son yeri buldum.
He rastreado el celular de nuestra víctima a su transmisión final.
İnternet sitesini hala bulamadığımız Bayan Kampüs Bebeği 101 gece yarısı civarı odayı terk ediyor, arkadan dolaşıp koridora çıkıyor.
La señorita "Campus Doll 101", cuyo sitio web aún no hemos encontrado, se va alrededor de la medianoche, - cruza a través del pasillo.
Kurbanımızın kayıp cep telefonunu düşünüyorum Brie'nin de mesajlaşarak randevu vermeyi sevdiğini.
Estoy pensando acerca de celular perdido de nuestra víctima y que a Brie le gustaba hacer citas por texto. No, no, esto no puede ir en mi registro.
Hepiniz kendinizle gurur duyuyorsunuzdur herhalde. Siz babasını kandırıp hayatını elinden alırken, beni Brie'yle uğraşmaya yolladınız.
Supongo que están orgullosos de sí mismos me envían a tratar con Brie mientras usted engañan a su padre para renunciar a su vida
Henry, fazla zamanımız yok. Patronumuz her an seninle konuştuğumuzu anlayıp yerimize başka birilerini...
Henry, no tenemos mucho tiempo juntos antes que nuestro jefe descubra que estamos hablando contigo y nos sustituya..
15 Şubat 1986 gecesi 9 : 00-12 : 00 arası neredeydin? - Kız arkadaşımla birlikteydim.
Así que ¿ Dónde estaba el 15 de febrero de 1986, entre las horas de 9 : 00 p. m. y 12 : 00 A.M.?
Arama izni alıp Kardeşlik'in sitesini iyice aramamız lazım. Onları milyon dolarlık kayıp silahlarla yakalayalım.
Deberíamos obtener órdenes de búsqueda y despedazar los edificios de la hermandad capturarlos con estos millones de dólares en armas que siguen desaparecidas.
Kardeşlik'teki kankalarından birkaçını tutuklayıp sonra seni salarız.
Vamos a arrestar a algunos de tus amigos de la hermandad y luego dejarte salir - ¿ Qué?
İşe bir arama izniyle başlayıp Memur Simms'in bütün hayatını didik didik etmenizi öneriyorum. Bulduklarınızı bana da bildirin.
Sugiero que empiecen con una orden y revisen cada pulgada de la vida del aguacil Simm y déjenme saber lo que encuentren
Bay Borja, zaten kendi kaybımızın yasını tutuyoruz. Ve milyonlarca dolar değerindeki kayıp silahlar dışarıda bir yerde. Onları bulmak zorundayız yoksa çok daha fazla insan ölecek.
Sr. Borja, ya estamos de luto por uno de los nuestros, y hay un millón de dólares de armas desaparecidas por allí tenemos que encontrarlas o, más vidas se perderán.
Birdenbire seni alıp götürürlerse nasıl geçimimizi sağlarız?
¿ Y si se te llevan? ¿ Cómo nos las vamos a arreglar?
Sana, Schmidt'in soyadlarımızı bırakıp yeni bir tane uydurmayı düşündüğünü söylemiş miydim?
¿ Te dije que Schmidt piensa Que debemos dejar nuestras apellidos Y hacer uno nuevo?
Bu formlar, kalbi durursa Omar'a canlandırma işlemi uygulayıp uygulamayacağımızı belirleyecek.
Estos formularios determinarán si quiere que intentemos reanimar a Omar si su corazón se para.
Ameliyat yaptığınızda bir insanın nefes alıp almadığını kontrol ettiğinizde atan kalbini elinizde tuttuğunuzda o hayattan sorumlu olduğunuzda başka hiçbir şey görmez, hiçbir şey duymazsınız.
Cuando operas a alguien, cuando controlas si una persona da otra respiración, cuando... cuando le sostienes el latido del corazón en tu mano, cuando eres responsable de esa vida, no ves ni oyes ni sientes nada más.
Sizi yataktan çıkarıp eğitim alanınızı genişleteceğim.
Voy a sacaros de la cama y mejorar vuestra educación.
Kızının kayıp madalyonunu arıyormuş.
- Avísame cuando sepas algo.
Ayrılır ayrılmaz araya dalıp kızımı çaldın.
Apenas rompemos, ¿ apareces y te robas a mi novia?
Hal hatta Dallas'tan kalkıp evine gitti baktı, yok. - Hastaneye baktınız mı?
Hal vino desde Dallas y no lo encontró en su casa.
Telsizi açıp, Zephyr'i yardıma çağırmalıyız. Merkez Daisy'nin peşinde olduğumuzu öğrenecek.
Prepara las comunicaciones y llama al Zephyr por ayuda... el cuartel general ya sabrá que estamos siguiendo a Daisy.
Donörden alınıp hastaya nakledilmesi gereken üç organımız var.
Tenemos tres órganos del donante Ser trasplantado en el receptor.
Asistanın ameliyata balıklama atlamasına izin vermek çok saçma ama cerrahi asistanınızın gerçekten asistanlık yapıp yapamayacağını öğrenmek istemez misiniz?
Desde los 15. Y quería salirse de ese tipo de vida. ¿ Y tú la ibas a ayudar?
Hızını yavaşça arttırıp kalbinin durumuna bakacağız.
Parece sin hogar. Traía una camisa a cuadros.
Laf atıp birbirinizi kışkırttığınız her sefer için bir çentik atacağım. Günün sonunda kim kazanırsa mahkemeyi oyalamaktan 10000 dolar ceza alacak.
- Está bien, cada vez que uno de ustedes provoque un cruce de opiniones, obtendrán una marca, y el que tenga más al final del día será acusado de desacato y multado con 10.000 dólares.
İşlerinize karışıyormuş, hatta bir keresinde polisi bile aramış, siz de kaçıp gitmek zorunda kalmışsınız.
Interfiriendo con su negocio, incluso llamó a la policía en algunas ocasiones, haciendo que huir.
Mürettebatınızı kaçırıp işkence eden adam mı?
¿ El mismo hombre que secuestró y torturó a su tripulación?
Bugün çok büyük bir kayıp yaşadığımızı biliyorum. Ama Kore'nin soykırımını engelledik.
Sé que perdimos mucho el día de hoy, pero evitamos un genocidio en Corea.
Yani, bu küçük kasabada sıkışıp kalmamızın tek nedeni Charlotte'ın ölümü, bunun farkında mıyız?
¿ Todas se dan cuenta que la única razón por la que estamos aquí es por culpa de la muerte de Charlotte?
Dinle, yapman gereken tek şey... eşyalarınız toplayıp Yvonne'ı buradan olabildiğince uzağa götürmek.
Escucha, lo único que vas a hacer es recogerlo todo y llevarte a Yvonne lo más lejos que puedas de aquí.
Sürtük oldun.. .. kayıp kız oldun, ölü kız oldun..
Has sido la zorra, la chica desaparecida, la chica muerta.
Elimde boynunun bir kısmı olmayan ölü bir çocuk var ve kızın tüm teşhis ettiği kişiler kayıp insanlar.
Tengo un chico muerto con un pedazo de cuello menos... y toda la gente que ha identificado esa chica está desaparecida.
Eğer Castiel'in bedeninden Lucifer'i çıkartıp kafese geri koyarsanız boynuzu veririm.
Os daré el Cuerno... si me ayudáis a exorcizar a Lucifer del cuerpo de Castiel... y devolverlo inmediatamente a la Jaula.
Sana sorularımız var ve sen de cevaplamalısın, Ya da eğer yardımcı olmazsan, mecburen bir yıldız odası yapıp orada...
Responder debiera, o nos forzaría a llevar a una estrella del método...
Hayır, kendisi... Kendisinin ne istediğine odaklanıp, Kızını önemsemeyen türden.
No, el que... hace lo que él quiere y no lo que su hija necesita.
Kayıp mirasımızı geri alma, aşırılık ve şiddetin İslam'da yer olmadığını öğreten peygamberimiz Hz.
Pero tenemos una oportunidad. La oportunidad de reclamar nuestra herencia perdida, de seguir el ejemplo de nuestro profeta Mahoma, Salla llahu wa-sallam, que enseñaba que el extremismo y la violencia no tiene cabida en el Islam.
Beni katil yaptılar ve kızım hâlâ kayıp.
Me he convertido en una asesina... y ella sigue muerta.
Happy, Toby, Paige ve ben ayrılıp bu meseleye bakacağız.
Por lo tanto, feliz, Toby, Paige y yo dividido y cubrir eso.
- Araca doğruca arkadan yanaşıp... -... şoförün bizi görmemesini sağlamalıyız.
Tenemos que abordar este vehículo directamente desde atrás y asegúrese el conductor no nos ve.
Hemen dönerim. Ben kalıp B planımızı bulacağım.
Estaré aquí, encontraremos un Plan B.
999 yüzlü esas adamımızın uzun süredir kayıp olan oğlu.
El hijo perdido del hombre de las 999 caras original.
İkiniz... bütün gün çalışıp batıdaki dereye mi ulaştınız?
Los dos, todo el día, ¿ llegaron al arroyo oeste?