Zıplayıp traducir español
294 traducción paralela
Seni tepeden tırnağa geçen ve bir fırtına gibi savurup sonra da fırlatıp atan ama senin tekrardan zıplayıp ağaç tepesine konmanı sağlayan o kıvılcımı hissettin mi?
¿ Sintió un chispazo eléctrico de la cabeza a los pies... que le barrió como un huracán y le arrojó al suelo... pero rebotó de nuevo y flotó por encima de los árboles?
Kız dans ediyor, keçisi zıplayıp, gülüyordu!
Y la joven indecentemente vestida y el macho cabrío dando saltos.
Kız kardeşim ortaya çıktığında Naosuke çılgınca zıplayıp Iemon'un düşmanımız olduğunu söyledi.
Cuando mi hermana apareció, Naosuke empezó a volverse loco y a decir que Iemon era su enemigo.
Koşup, zıplayıp bağıramayacak olmanın.
El no correr, gritar y saltar.
Yatakların üzerinde zıplayıp durmasanıza!
¡ Dejad de saltar sobre las camas!
Senin gibi, tüm o yerlerde hoplayıp zıplayıp gezinemem.
Es imposible seguirte con tanto viaje, no paras.
Zıplayıp duruyorlar, Caryl.
Se mueven arriba y abajo, Caryl.
Zıplayıp duruyordu... sanırım seksek oynuyordu... ve sonra, sanki çok yorulmuş gibi... birden yere çöktü. Yüzü yaşlı birininki gibi... cansızlaştı.
Él estaba rebotando, pienso que jugando a la rayuela, y de repente se sentó... como si estuviera muy cansado... y su rostro se volvió abatido... como el de un anciano.
Aslında, burada damızlık boğa gibi zıplayıp durmanızı bekliyorum.
De hecho, creo que fanfarroneará como un pavo reali.
- Zıplayıp duruyor.
- Anda rebotando.
Ufak bir kanguru gibi oradan oraya zıplayıp durmuşsun.
Has estado saltando de un lugar a otro como canguro.
Seni dinledim, Jim Howie ve şimdi kayaların üstünde zıplayıp duruyorum.
Te escucho, Jim Howie, y termino rebotando sobre cada roca de la creación.
Doğruca zıplayıp karşı kıyıya atlayacağım.
Es magnífico que podamos tener esta charla.
Herşey zıplayıp duruyor sanki.
Es que veo cosas saltando por todos lados.
Dans edip şarkılar söyleyebilirim. Enik gibi zıplayıp ellerimi çırpabilirim.
Bailaría, cantaría, saltaría como un perrito, meneando la cola.
Normal bir atlayış olacak. Doğruca zıplayıp karşı kıyıya atlayacağım.
Oh, no, daré un salto normal con dos pies, subiré por los... aires y cruzaré el Canal.
Sonra vücudunuzun yarısını kırmızıya yarısını yeşile boyayın. Leğende zıplayıp şöyle deyin :
Os podéis pintar la mitad del cuerpo rojo y la otra mitad verde... y podéis saltar dentro de un tazón de melaza haciendo...
Göreceksin, bir ay içinde zıplayıp dansediyor olacaksın
¡ Anímate! Ya verás como dentro de unos días, podrás brincar y hasta bailar unas malagueñas.
O etrafta zıplayıp duran küçük maymun burada olsaydı... ağzının suları akardı şimdi.
El monito se acurrucaba cerca de la oreja de Felipe... y el salía saltando por ahí tocando el arco de boca.
Ve rodeo atlarımızı tedarik eden kişi, görmek üzere olduğunuz zıplayıp duran bu atların, öküzlerin ve boğaların sorumlusu Buck Roan.
Nuestro contratante de padrillos el responsable de todos los caballos novillos y toros que van a ver : Buck Roan.
Bu hardal tarlasında atlayıp zıplayıp etrafa göz atması ve tavşanları bulması gerekiyordu.
Entonces tenía que dar saltos y mirar alrededor rápidamente para ver dónde estaban los conejos.
Hoplayıp zıplayıp, millete çarpıp bizi utandırma.
¿ Podrías quedarte quieto y no hacernos pasar vergüenza?
Ne yapacaksın, o sopanın etrafında zıplayıp duracak mısın?
¿ Qué quieres hacer? ¿ Seguir saltando con ese bastón?
Zıplayıp, tepinip, haykırıyordu :
Comenzó a saltar y a gritar...
Goebbels devamlı zıplayıp duruyordu, bir okul çocuğu gibiydi. Bormann akbaba gibi köşesine çekilmişti, izliyordu, dinliyordu, hiç konuşmuyordu ve Mussolini, Mussolini tıpkı bir robot gibiydi.
Gerbil saltando de un pie a otro como un escolar. sin hablar.
Affedersin, tatlım, ama bulaşık havluları zıplayıp, kendilerini kızların yüzlerinin ve bileklerinin etrafına dolamazlar.
Disculpa, cariño, pero, mira, los paños de cocina no saltan... y se amarran solos en las caras de las niñas y en sus muñecas.
- Çünkü sürekli zıplayıp duruyorsun.
- ¿ Por qué? - Porque siempre estás dando saltitos.
Şimdi zıplayıp atlıyoruz.
"de modo que podamos brincar arriba y abajo."
Olduğu yerde zıplayıp duruyor ve zavallı Arlena'ya bağırıyordu.
Estaba agitándose y gritándole a Arlena.
O puştların yukarı aşağı zıplayıp çığlıklar atmalarını düşünemiyorum bile.
No puedo ni pensar con esos gilipollas gritando y dando saltos.
Ani hareket ederseniz, ya da daha da kötüsü sırtına zıplayıp da binmeye kalkarsanız kendinizi rokete bağlanmış gibi hissedebilirsiniz.
Si te mueves muy rápido o tratas de saltar en su espalda estarías atándote a ti mismo a bueno, a un cohete.
Ben senin yaşındayken etrafta zıplayıp dururdum.
Cuando tenía tu edad iba brincando a todos los sitios.
Aptal Zorro kostümünle etrafta zıplayıp, "Love Me Tender" kasetimi kırdığın zamanı hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas cuando estabas saltando con ese disfraz tonto del Zorro y rompiste mi disco de "Love Me Tender"?
Bir iğnenin başında çılgınca zıplayıp duruyor gibiyiz nasılsa.
Pero, aun así, bailamos en la cabeza de un alfiler.
Yerçekimsizlik sizi vurduğunda hissettiğiniz ilk şey bir yolda saatte 150 km hızla gidiyormuşsunuz da bu hızla bir tümsekten geçerken zıplayıp tekrar yere çarpıyormuşsunuz gibi bir his olur.
[Eugene A. Cernan] Las primeras sensaciones de la ingravidez que te golpea... es como ir en la carretera a 90 kilómetros por hora, y entonces superas el bache y tienes la sensacion de que todo está bien... y entonces, boom, estás de vuelta otra vez.
Dünyada, ortalıkta zıplayıp duran rock şarkıcılarından başka şeyler de var.
Hay otras cosas sucediendo en el mundo además de el rock y cantantes saltando.
Zıplayıp üzerine mi atlıyordu?
¿ Dar saltos encima?
Zıplayıp, dans da edeyim.
Puedo saltar y bailar.
- Her yerde olabilir.. Yere düştü, belki oradan zıplayıp sekti başka bir yere gitti..
Se habrá caído por el rellano.
Yukarı zıplayıp tıpkı bir Tarkassian hayvanı gibi sıçramaya başlama iç güdüne güçlükle direniyorsun.
No puede resistir la tentación de ponerse a saltar por ahí como una bestia tarkasiana.
Neden, bilmiyorum ; ama babamın "İş, kafanda duran bir şapka gibidir." sözleri kafamda zıplayıp duruyor.
No sé por qué, pero las palabras de mi padre asomaron en mi cabeza : Que el trabajo era como un sombrero.
Her zaman camdan içeri zıplayıp soygun mu yaparsın?
¿ Siempre entra a robar por las ventanas?
Aha! Büyük Bertha, Boom Boom Bar'da zıplayıp duran şey!
¡ La gran Bertha, portera del bar Boom Boom!
Belki yeteri kadar zıplayıp durursam, nihayetinde, iyi bir yerlere düşebilirim belki bu sefer doğru yerdir.
Me imagino que si solo salto lo suficientemente... finalmente aterrizaré en algún buen lugar, y sabes qué, tal vez sea este.
Dağdan o kadar hızlı ineceğiz ki, ağaca çarpıp.. ... kırdığımız kemiklerimiz çatırdamaya fırsat bulamadan zıplayıp, bir şeyim yok diyeceğiz.
Nos obstáculo montaña abajo tan rápido Que la grieta de nuestro cuerpo golpeando el árbol Ni siquiera tenga la debida acogida antes de que hubiéramos saltar y decir, "estoy bien".
Hayatta zıplayıp şut atmaktan daha önemli şeyler de var ne dediğimi anladın mı?
Hay más cosas aparte de tirar y que te riñan por fallarlo.
Burada herkesin sıcak kaldırımdaki... kurbağa gibi zıplayıp durması lazımdı, ama nefes bile yok.
Tendría que haber más señales que arena en la playa y no hay ni interferencias.
Seni çatıya bağlayacağız. Zıplayıp, Spitfire gibi uçacak,... Nemesis La Fours'un tam üstünden geçeceksin.
Te atamos al techo, tú saltas y navegas como el Spitfire... y pasas junto al archienemigo La Fours.
Ray döşemeniz için tuttum sizi... kansaslı ibneler gibi zıp zıp zıplayın diye değil.
¡ Os he contratado para tender una simple vía... no para brincar como un atajo de maricas de Kansas City!
Yani, bu dişleri takıp, ortalıkta bir aptal gibi zıplayınca, bu komik oluyor.
Así que ponerse unos dientes en la boca y dar saltos idiotas, ¿ puede resultar gracioso?
Gece yerinden zıplayıp " Baba korkuyorum.
De noche, cualquier ruido y :