Çatal traducir español
1,876 traducción paralela
- Çatal bıçak kısmı bu sanatın bir parçası.
- La vajilla de plata es parte del arte.
Bu çatal mevzusu dahiyane oldu.
Eso del tenedor fue genial.
- Çatal gibi.
- Me gusta el tenedor.
Gözüme bir çatal sokasım geliyor.
Me entran ganas de clavarme un tenedor en el ojo.
Parti bitene, ve genç Ned bir çatal dolusu anlık hazzın bile, vahim sonuçlar alemine sebep olabileceğini öğrenene dek.
Hasta que la fiesta paró, y el joven Ned aprendió que incluso un bocado de gratificación inmediata puede llevar a un mundo de graves consecuencias.
Babana çatalı verir misin?
Dale a tu papi el tenedor, ¿ sí?
Luisa, lütfen çatalını kullan!
Por favor, usa tu tenedor, Luisa.
O bir silah değil, çatal bıçak takımıdır.
Eso no es un arma, es un cubierto.
Harita yolda bir çatal göstermiyor, sadece bir ayı.
No hay bifurcación en el mapa, sólo este oso.
Judas'nın tabağı bende ayrıca bıçağı ile çatalı da.
Ya tengo el Plato de Judas, y el Tenedor y Cuchillo de Judas.
Ertesi gün Claire, kederini küçük bir çatal dolusu peynirli kekle bastırdı.
Al día siguiente, Claire ahogó sus penas con una pequeña porción de tarta de queso.
Lanet olsun, ben çatalımı düşürdüm, Gidip kendim alayım bari.
maldición, se me cayo el tenedor, Yo-iré a por otro.
Çatal batırılmamış olanı al.
Tómate la que no tiene clavado el tenedor.
Annesi gözüne çatal sapladığını söyledi.
Su madre dijo que se había estado pinchando él mismo con un tenedor.
- Çatalı al ve elma parçacıklarını bir erkek gibi ye.
Agarra el tenedor y come tu manzana y deborala como un hombre.
Ayrıca, bir yıl önce tuvalet kağıdını ve koca bir kutu çatalını da çaldım.
También te robé tu papel higiénico... hace más o menos un año, y una caja enorme de tenedores-cuchara.
Çatal bıçakla...
Con cuchillo y tenedor...
Kaplan yılanlarının, çıngıraklı yılanlarda olduğu gibi ısı dedektörleri yoktur. Bu nedenle, bu kör avcılar tamamen çatal dişlerine güvenerek yön bulmak zorundadır.
Las serpientes tigre no tienen sensores de calor como las cascabeles, así que las cazadoras ciegas deben ser guiadas exclusivamente por sus lenguas bífidas.
Yılan, dilindeki iki çatalın her biriyle ayrı ayrı havadaki kokunun gücünü ölçebilir.
La serpiente puede medir la intensidad de un olor separadamente en cada punta de su lengua.
Bir kokuyu takip edecekse, kokunun güçlü olduğu çatalın olduğu yöne doğru gider.
Y si quiere seguir un olor entonces sólo detecta aquel más intenso y va en esa dirección.
Hangi çatalı nerede kullanmasını öğrenmesi, spor gibi bir şey dolayısıyla gidecek.
Y aprender qué tenedor usar será lo más cercano a un deporte para este niño.
Kurtlar tarafından büyütüldüğümü ve çatal bıçağı bu yüzden aynı elimle kullandığımı.
Me dijo que fui criada por lobos y que por eso es que uso la misma mano para mi cuchillo y tenedor.
Hey, Charles, çatal kullanmaya ne dersin, tamam mı?
Eh, Charles, te he dicho que hay que usar el tenedor, ¿ vale?
Çatal bıçak ne durumda?
¿ Y los cubiertos?
Çatal bıçağı Ariel getirecekti.
Ariel debe poner los cubiertos.
Çatal kaşığı ben alırım.
Yo traeré los cubiertos.
Mutfakta, çatal-bıçak çekmecesinde.
Cocina. Cajón del os cubiertos
Sadece tabak ve çatal var.
Solo hay platos y tenedores.
Çatalı bacağına saplıyorsun.
Estás clavando ese tenedor en tu pierna.
Birbirlerinin çatalından * bira içmeye başladıklarında ben ayrıldım.
Les dejé cuando iban a empezar a beber cerveza...
Gil, bunu yanlış yargıca götürecek olursan, ve McKeen soruşturulduğunu anlarsa, hepimize çatalı sokar.
Gil, si llevas esto al juez equivocado y McKeen averigua que está siendo investigado nos destruirá a todos.
O çatal mı?
¿ Eso es un tenedor?
- Göğsüne çatal saplanmış.
Tenedor en el pecho.
Çatal saplanan çocuk tomografiye gönderiliyor.
El chico del tenedor se va a hacer la tomografía.
Harika bir küçük italyan yeri biliyorum. Yabanci restoranlarda asla yemem. Standart olmayan çatal biçak dizilimi riski var.
Porque, francamente, has estado de mal humor desde que me senté.
Pardon? Sheldon üçlü dizilmis çatal korkusuyla yasiyor.
Bien, la pregunta es ¿ por qué te sentaste?
Üçlü dizilmis çatal diye bir sey yoktur.
Para ayudar.
Üçlü dizmek mizrak seklinde olur. Çatal yemek içindir, mizrak ise tüm okyanuslara egemen olmak içindir. Ya senin evine yemek getirsem?
Mira, si fallas en esta relación, y la historia sugiere que lo harás podemos perder al médico que necesita nuestro equipo de aterrizaje.
Standart olmayan çatal bıçak dizilimi riski var.
Se corre el riesgo de cubiertos no estándar.
Sheldon üçlü dizilmiş çatal korkusuyla yaşıyor.
Sheldon vive con el miedo de un tenedor de tres puntas.
Üçlü dizilmiş çatal diye bir şey yoktur.
Tres puntas no es un tenedor.
Çatal yemek içindir, mızrak ise tüm okyanuslara egemen olmak içindir.
Los tenedores son para comer, los tridentes se usan para reinar los siete mares.
Öngörümde güvertede çöpler vardı yumurtalar, un, ve üç çatal uçlu bir diren.
Sí, tuve una visión y había basura en la cubierta, como huevos, harina, una horca, 3 púas.
Elma, bulaşıklar gümüş çatal bıçak takımı. Karnının aç olduğunu düşündüm.
La manzana, los platos, la platería, me preguntaba "¿ por qué esa rabia?"
Ya da bir çatal batırsam yeter.
"O quizás ensartarlo con un tenedor".
Çatal bıçak koyayım mı?
¿ Necesitará utensilios?
Garson ona "Çatal bıçak koyayım mı?" diye sormuştu o da "Gerek yok, doğruca eve gidiyorum" dedi.
El mesero le preguntó, "¿ necesitará utensilios?" y ella dijo : "no, iré directamente a mi casa".
- Aşçılar, masalara bardakları ve gümüş çatal bıçakları koyuyorlar.
Son solo los meseros poniendo copas y cubiertos en las mesas.
- Çatal lazımsa burada var.
Hay un tenedor aquí, si lo necesitas. Por favor.
- Daha serti lazım. Ve bir de çatal.
Y un tenedor.
Küçük bir çatalın dişi üstünde.
Sólo en la púa del medio.