Çayınız traducir español
748 traducción paralela
Çayınız, efendim.
Su té, señor.
- Affedersiniz, çayınız efendim.
- Su té, señor.
Sabah çayınızı ve postanızı getirdim.
Le traje el té y el correo.
" Yüzbaşı Vickery, işte çayınız.
Capitán Vickery, su té está aquí.
Çayınızı getireyim.
Le traere un te.
- Çayınız bayım.
- El té.
Çayınızı getirdim, hem Bay Holmes da geldiğinde bir iyilik yapıp onun da bir lokma yemesini sağlarsınız.
Le he traído el té. Cuando llegue el señor Holmes intente que se lo coma todo.
- Çayınız var mı?
- ¿ Tienen una taza de té?
- Eğer izin verirseniz ben çayınızı hazırlayayım, Snuffy.
- Si me disculpas, yo... Prepararé el té, Snuffy.
- Çayınız için hemen sıcak su getirecekler.
Enseguida le traerán el agua para el té.
Sonra üç tereyağlı bisküvi ile çayınızı içiyordunuz.
Entonces tomaba té con tres galletas con mantequilla.
- Çayınız efendim.
- El té, señor.
Çayınızı şöminenin yanında istersiniz diye düşündüm, efendim.
Pensé que le gustaría tomar el té junto a la chimenea. Muy gentil por tu parte.
Evet, efendim, fakat üç gündür kahvaltıda sadece bir bardak çay içiyorsunuz. Sağlığınız!
Sí, señor, pero hace tres días que sólo desayuna con una taza de té. ¡ Su salud!
Bir bardak çay alır mısınız, Bayan Hawkins?
¿ Una taza de té, Sra. Hawkins?
"Çayırın bir ucundan öbür ucuna, yaşlı Güneş Baba mor tepelerin ardında batarken küçük Pamuk Kuyruk Molly hoplaya zıplaya, hoplaya zıplaya..."
"Al otro lado del prado, al ponerse el viejo papá sol la ardilla Molly empezó a dar brincos brincos, brincos..."
- Çay alır mısınız efendim?
- ¿ Tomará té, señor?
Bay Pres, hanımınız sabahları çay mı içer yoksa kahve mi?
Sr. Preston, ¿ su señora toma té o café en las mañanas?
Çay için çaldığınızı sanmıştım.
Pensé que quería el té.
Çay mı, kahve mi alırsınız?
¿ Prefiere sucedáneo de té... o sucedáneo de café?
Biraz çay ya da başka bir şey almaz mısınız?
- ¿ Quiere un té o algo para beber?
Bir bardak çay alır mıydınız?
¿ Está segura de no querer beber una taza de té mientras la espera? Oh no, gracias.
Niye çayınızı getirmediler?
¿ Por qué no traen su té de una vez? Son muy lentos.
- Oturun lütfen. Çay alır mısınız?
- Siéntate y bebe un poco de té.
Evet, elbette. Çay falan almaz mısınız?
Sí, claro. ¿ Quieren un poco de té?
Buyrun, çayınız.
- Enseguida. Tenga, el té.
Burası çayırlıklar ülkesi. Her dakikanın hesabını yapıp iş çıkarmalıyız yakında tepeliklere varacağız ve her tür sorunla karşılaşabiliriz.
Estamos en las praderas y tenemos que aprovechar cada segundo, porque muy pronto llegaremos a las colinas y es probable que encontremos problemas.
Holmes hâlâ çayını içerken, Führer için Tobel'in bomba güdümleyicisini biz alacağız.
Yo los seguiré. Vamos a agarrar al maldito Tobel para el Führer... mientras Holmes está tomando el té.
Bir oyuncuyu çayıra salamazsınız, temiz hava onu öldürür.
El aire fresco mata a los actores.
Çay alır mıydınız?
¿ Le apetece un poco de té?
Çay alır mısınız?
¿ No te sirves?
Bu sabah çayınız.
Es el té de primera mañana.
Neden gün doğumundan gün batımına ve en olmadık zamanlarda çay içmek zorundasınız?
¿ Por qué bebéis té desde el amanecer al ocaso y durante la noche?
Pearl Harbor sonrası siz Amerikalılar da çay içenler kulübünün onurlu üyeleriyle bir olmuş durumdasınız.
Tras lo de Pearl Harbour, los americanos pertenecéis al grupo de los bebedores de té.
Bir fincan çay alır mıydınız Bay Rafferty?
¿ Le apetece una taza de té, Mr. Rafferty?
- Az önce çayınızı getirdim.
- Le he traído el té.
Biraz çay alırsınız, değil mi?
¿ Les sirvo el té?
- Ah, çay alır mıydınız?
Acaso quieren té
Kahve mi yoksa çay mı alırsınız Bay Gargery?
¿ Le apetece té o café?
- Bir çay daha alır mısınız?
- ¿ Le apetece un poco más de té?
Bir çay daha alırmıydınız?
¿ Desea más té?
Bay Craster Kırmızı Ayakkabılar'ın müziğini, açılışımıza kadar her öğünde ve çay molalarında sizin için çalacak.
Él le tocará la música del ballet cada comida, merienda y cena, hasta que estrenemos. Entiendo.
Bay Mazzini ve ben lale ağacının altında çay içiyor olacağız.
El Sr. Mazzini y yo tomaremos el té bajo el magnolio.
- Ne alırdınız? Çay? Kahve?
- ¿ Qué prefiere, té o café?
- Biraz çay alır mıydınız?
- ¿ Una taza de té?
Biraz daha çay alır mıydınız?
¿ Más té?
- Bir çay alır mısınız Bay Allnutt?
¿ Más té, Sr. Allnut?
Altınları getirdi mi dilediğimiz yere yükünü alır sırtından, salarız çayıra otlasın diye kulaklarını sallayarak başıboş bir sürü eşekle birlikte.
Cuando el tesoro esté donde queremos... le quitaremos la carga y lo echaremos... como un burro vacío, para que sacuda las orejas y paste.
Sıçra, zıpla ve atla, Timsah Çayı'nı geç.
Saltar y atravesar el río del cocodrilo.
Affedersiniz Albay Courtney bir bardak çay alır mıydınız?
Disculpe, Mayor Courtney, me preguntaba si les apetecería un té.
Albay Courtney, bir bardak çay alır mıydınız?
Me preguntaba si les apetecería un té.