Çıkın traducir español
67,550 traducción paralela
- Bay Rawls çıkın gidin odadan.
- Señor Rawls, salga de esta habitación.
Çıkın dışarı.
Salgan.
Çıkın.
Váyanse.
Aklınızı başınıza toplayıp bir dahakine adam gibi fikirlerle çıkın karşıma.
Es hora de que afinen sus lápices y mejor que vuelvan con la Traci Lords de las ideas.
Sipariş verin, dışarı çıkın.
Pedir comida, salir.
Çıkın dışarı.
Tienen que irse ya mismo.
Hemen çıkın yeter.
Solo salgan ya mismo.
Çıkın buradan.
Váyanse de aquí.
Bayan Shidke. Dışarı çıkın!
¿ Qué es, Supriya?
Çıkın buradan! Gidin!
¡ Váyanse de aquí!
Birazdan tanımadığım bir kadın hisardan çıkıp gelecek.
Dentro de un momento, una mujer que no conozco va a salir caminando de ese fuerte.
- Karaya çıkış hazırlıklarına başlayın.
- Preparense para tomar tierra.
Karşılığında hisardan size ateş açılmayacak ve karaya çıkışınız engellenmeyecek.
Y a cambio, el fuerte no ofrecerá resistencia a su llegada.
Bacakların neden kıçı yok?
Quiero un trasero en la espinilla.
Telefon görüşmesi falan yapmayacaksın kıçını rahat ettir yeter.
No harás ni una puta llamada, así que acomoda bien tu culito.
Kaldırın kıçınızı.
¡ Moveos! ¡ Moveos! ¡ Moveos!
Ulusal güvenliğin verilerinin kırılmasında özel drone kullanıcısı Neil Wiston müteahhit firmalarla ordu arasında CIA in test programının... üstesinden geldi.
A raíz de la reciente violación de datos de la NSA, el contratista privado de aviones no tripulados Neil Wiston se ha presentado con más información sobre el programa de pruebas de la CIA que borra la línea entre los contratistas y los militares.
Kıyıya yeterince adam çıkartabilirsek... Mesela üç katını falan. ... bir gün içerisinde kasabayı ele geçirebiliriz.
Si pudiéramos situar suficientes hombres en la costa... digamos tres veces eso, más o menos... podríamos hacernos con la ciudad en un día.
Azıcık canlanın.
Espabilad.
Onun hayatına karşılık savaşını sürdürmeni haklı çıkaracak hiçbir neden yok.
Nada justifica intercambiar su vida por tu guerra.
Başarısız olduğunda oynayacak son bir kozun olduğu için de olabilir. Gömülü kalsın diye uğraştığı hazine artık su yüzüne çıktığı içindir belki de.
Pero quizás tendrás que demostrarle que estás preparado para el fracaso y que el tesoro que quiso dejar bajo tierra... ya no está bajo tierra.
Günün birinde çıkıp yanıma gelecekti. Bana gençliğimi hatırlatacak bir kadın. Gençliğimde Boston'a geldiğim gibi gelecek bir kadın.
Y que algún día me buscaría y... una mujer que me recordaba a mí misma cuando llegué a Boston siendo más joven y... que pasearía por el río Charles con ella y... le enseñaría las cosas que una mujer puede hacer en este mundo.
Bu tatillerden on tanesine çık, biz de borçlarını bağışlayalım. "
Tómate diez de esas vacaciones y te perdonaremos la deuda ".
- Müze çıkışlarını kapatıyorlar.
- Están cerrando el lugar.
Bay Rasal'ın Anti Putperest Yasası geçtiğinden beri tapınakta pek çok sorun çıkıyor hanımefendi.
Desde la ley antiidolatría del señor Rasal, las cosas están agitadas en el templo.
Peki, Bay Hoy, eğer siz kelle avcısı değilseniz, o zaman bu tabuttan çıkıp, şova gelmekle riske atıldınız.
Señor Hoy, si usted no es reclutador de la OPB, dejar su ataúd para venir a mi espectáculo fue un riesgo enorme.
Şehirlerin yaratımından beri, açık ve çok kültürlü toplumlar dünyanın en iyi ve zekilerinin yaşamak istedikleri yerler olmuştur, aynı şekilde tek kültürlü, baskıcı toplumlar da kaçmak istedikleri yerlere dönüşmüştür.
Desde que surgieron las ciudades, las sociedades abiertas y diversas son donde han querido estar las personas más brillantes del mundo, mientras que las sociedades homogéneas y represivas son de donde han querido huir.
Fuchs'a bu altın kafesi alıp kıçına sokmasını söyleyeceğim.
Que Fuchs se meta su jaula dorada por el culo.
Yani bu büronun yetkilerinin sınırları dışına çıktığına hiç tanıklık etmedin mi?
¿ Y entonces no ha visto nada que le haga pensar que esta oficina está actuando - de manera prohibida?
Hattın çıkış yoluydum.
Me sobrepasé.
Düşündüm ki birilerinin kıçını tekmelersem ihtiyaç duyan bir yere adalet sağlarım. Bilirsin.
Pensé que iría a patear traseros, llevar justicia a donde se necesitara, ¿ sabes?
Hayatta kalma içgüdülerinin şu anda çığlık atmadığını söyleyemezsin.
Dime que tu instinto de supervivencia no te está gritando ahora mismo.
Ve... Sen ve Sho çıkış noktalarını tarayıp her bir kompartmanı kilitleyin.
Y... tú y Sho registren los polos, y cierren todos los compartimientos.
Kıçını kendin silebiliyorsun. Bunu da halledersin.
Vas a limpiar tu propio trasero, así que resuélvelo.
Hadi bugün bizi mutlu kılan her şeyin tadını çıkaralım.
"Vamos a disfrutar de todo lo que nos hace felices, hoy".
Sayın Yargıç, 4 Temmuz günü Marteen McGuire acımasızca saldırıya uğrayarak kızının gözü önünde toplu tecavüze uğradı.
Señoría, el 4 de julio, Marteen McGuire fue cruelmente agredida, de hecho, fue violada en grupo en presencia de su hija, que también fue agredida.
Sayın Yargıç, savunma, Bayan McGuire 4 sanık için olumlu bir kimlik tespiti yaparsa memnun olur.
Señoría, la defensa estaría de acuerdo con estipular, que la señora McGuire ha identificado positivamente a los cuatro acusados.
Biraz dışarıya çıkıp şehrin tadını çıkarmalısın.
Debes salir y disfrutar de la ciudad un poco.
Bizim kırpıcıların birinin kardeşi.
Es la hermana de uno de nuestros desbrozadores.
Bu öyle yıkıcı bir silah ki... dünyanın sonunu getirebilir.
Estas son armas tan destructivas... que podrían acabar con el mundo.
Bunu yaptıktan sonra, kıçını oradan çıkarırsın, Ve doğuya bir kilometre uzaklıktaki evreleme alanında buluşalım.
Una vez que hagas eso, sacas tu trasero de ahí, y nos encontramos en la zona del estadio, a una milla al Este.
Dışarı çıkıp kahve alırım, sen de rahat rahat yıkanırsın.
Quizá vaya a buscar café para dejarte tener tu espacio.
Biraz sıkıcı insanlarsınız, hepsi o!
¡ Es solo que son aburridos!
Bütün gün koca kıçınızın üzerinde oturup insanlığın gördüğü en büyük tek spor etkinliğini izleme özgürlüğü.
La libertad de sentarnos todo el día sobre nuestros culos gordos y presenciar el evento deportivo más grande conocido por el hombre.
Evet, yarışın içimi gıcıklayan kısmına geldik!
¡ Sí, y esta es la parte de la carrera que me da cosquillitas!
Şimdi hangi tanrı kıçını kurtaracak sürtük?
¿ Qué Dios te va a salvar ahora, cabrona?
Olayın en zevkli yanı da şu, adam bizi dava edip tazminat koparırsa tahsilatı benim kıçımdan yapacakmış.
Lo divertido es que, si el tipo decide demandarnos y hay que pagarle, toda esa mierda saldrá de mi trasero.
Ciğerlerini korumak için kontrollü acil çıkış yaptın mı?
¿ Hiciste una ascensión controlada para proteger tus pulmones?
Bu balık kafalarını çöpten çıkardım.
Encontré estas cabezas de pescado en la basura.
Kıçını tekmeledim.
Acabé contigo con mi botecito.
Kaldırın kıçınızı.
Levanten esos traseros.