Ölmüyor traducir español
341 traducción paralela
O kız ölmüyor.
Esa muchacha... no muere.
Galiba bazı duygular hiç ölmüyor.
Supongo que algunos sentimientos no siempre mueren.
- Artık kimse zatüreden ölmüyor.
- Nadie muere de neumonía hoy.
Amerikalı'lar asla ölmüyor.
Los gringos..., no mueren nunca ellos.
Ölmüyor.
No, no muere.
Açlıktan ölmüyor olsam bile bu kokuya dayanamazdım.
Me sentiría viva si no estuviese muerta de hambre.
Bugünlerde kadınlar doğururken ölmüyor.
Las mujeres no mueren dando a luz hoy en día.
Neden onlar ölmüyor?
Luché en el campo de batalla.
İnsan yeterince çabuk ölmüyor sanki.
No muere suficiente gente.
Ama bize olan nefretleri, arkamızda bıraktığımız düşmanlık... asla ölmüyor!
¡ Pero lo que no muere jamás es el odio que sembramos!
Kadınlar ölmüyor.
Las mujeres nunca mueren.
Kime iyi bir şey uğruna ölmüyor.
Pero no se moría por su puta madre.
- Adam ölmüyor.
- No está agonizando.
- Ama ölmüyor ki.
No está moribundo.
Yanlışlıkla ilk kez birileri ölmüyor ya.
No son los primeros que mueren por error.
Neden ölmüyor ki?
¿ Por qué no se muere?
Şuradaki arkadaşın, anlaşılan açlıktan ölmüyor ve sana vurulmuş.
Oye, tu amigo, está ahí... y no pasa precisamente hambre, se le ve. Y tiene un sentimiento por tí.
Neden ölmüyor?
¿ Por qué no muere?
- Hayır, ölmüyor!
- No lo está!
- Ölmüyor!
- No está muriendo!
Bunda kimse ölmüyor.
En ésta no muere nadie.
Annem ölmüyor, değil mi?
Madre se muere, ¿ verdad?
- Tanrım, ölmüyor.
- Dios mío, no se muere.
Klasikler asla ölmüyor.
.. los chistes clásicos son eternos.
Şimdi ölmüyor.
¡ Pero ya no!
Kız ölmüyor aslında.
Realmente, ella no muere.
İnsanlar her gün burada ölmüyor mu?
¿ La gente no muere aquí a diario?
Bazısı ölüyor, bazısı ölmüyor.
Unos mueren, otros no.
Umrumda değil, çünkü ölmüyor olabilirsin, ama benim için bittin!
Porque escucha esto : quizá no vayas a morirte, pero se acabó.
Aşk ölmüyor, sadece bizi terk ediyor. Ölen biziz.
El amor no muere, solo nos deja Nosotros somos los que morimos.
Katılıyorum. Peki neden herkes vadesi dolduğu zaman ölmüyor?
Estoy de acuerdo. ¿ Por qué no dejar que la gente muera cuando muera?
Alaca Karanlık Kuşağını izledin mi, adam kontratı imzalıyor ve dilini kesiyorlar ve dili ölmüyor, büyüyüp nabzı atmaya başlıyor ve yavru diller doğuruyor?
¿ Por qué tiene contratos? En La Zona Nebulosa cuando firma el contrato le cortan la lengua, la ponen en una jarra. La lengua no muere y da a luz bebitos-lenguas.
Worf ölmüyor ve acı da çekmiyor.
Worf no siente dolor ni se está muriendo.
Küçük bir çilek yedin diye az daha ölmüyor muydun?
Casi te mueres una vez por comer una, ¿ no?
Nefis bir süper kahraman. Ölmüyor çünkü zaten ölü.
Es un superhéroe a quien no se puede matar porque ya está muerto.
Hiç kimse ölmüyor.
Nadie se está muriéndo.
Kötüler ölmüyor.
La gente mala no muere.
Eski alışkanlıklar ölmüyor, değil mi?
Cuesta dejar los malos hábitos, ¿ no?
Barnett ölmüyor mu?
¿ Barnett no está muriéndose?
Ancak Monopoly'de taslar ölmüyor.
Excepto que en el Monopoly las piezas no mueren.
İsa aşkına, bu Vietnam değil. Burada hiç kimse ölmüyor.
Esto no es Vietnam, aquí no está muriendo nadie.
İnsanlar burada ölmüyor, kodlaşıyor.
La gente no muere, se vuelven un "código".
İnsanlar burada ölmüyor, kodlaşıyor.
No mueren, entran en otro "código".
Jim ölmüyor... Dr. Sinnott da sağır olmadı.
Jim no se está muriendo... y el Dr Sinnott no está sordo.
Bu kedi nedense ölmüyor.
Esos gatos no mueren.
Bir türlü ölmüyor işte.
Simplemente, no muere.
Merak etmeyin Bu hikayede kimse ölmüyor
No se preocupen. Nadie muere en esta historia.
- Şu bekçiler asla ölmüyor.
Nunca son los guardias quienes mueren.
Kimse ölmüyor.
Nadie se está muriendo.
Neden ölmüyor ki bu adam?
¿ Por qué no se muere?
- bu krallıkta ölmüyor.
- En este reino.