Önemsiz traducir español
5,124 traducción paralela
Voulez için önemsiz ayrıntılar istemiyorum, Bay Grayson.
No quiero para Voulez meros fragmentos.
Bir mesele var... Önemsiz bir mesele...
Sólo una pequeña cosa......
En önemsiz, D seviyesindeki müşterimiz hakkında bile bilgi sahibi olmalıyım.
Debería saber incluso sobre nuestro cliente más pequeño, de bajo nivel.
- Alt tarafı dergi, raph- - önemsiz maddiyat.
Solo son cosas, Raph... simples posesiones.
Ivır zıvır.Önemsiz bir şey.
- Es una baratija. No es nada.
Çok hoş önemsiz bir şey.
Es una "nada" bastante lindo.
Yaptığını duymak istediklerini düşünüyordum ama sen önemsiz bir şeymiş gibi gösterdin.
Pensé que debían escuchar lo que hizo, y usted le restó importancia.
Küçük, önemsiz bir kızı mı?
¿ Una joven tan insignificante?
Tam da küçük, önemsiz bir kız olduğu için, Kral ona merhamet göstermeyecek.
Precisamente porque ella es una joven insignificante... el rey no puede mostrar misericordia.
"Sen neye bakıyorsun?" "Önemsiz bir şeye bakıyorum."
"Baa. ¿ Qué estás mirando?" "No mucho, eso es lo que estoy buscando en."
Şovalyen sefahat içinde büyüyor her önemsiz şey için bizleri azarlıyor.
Sus caballeros crecen desenfrenados. y nos reprende por cada pequeñez...
Ve o bizleri her önemsiz şey için azarlıyor.
Y nos reprende por cada pequeñez.
her önemsiz şey için.
Por cada pequeñez.
Kimileri için önemsiz biri, bir hayalet.
Para otros, una incógnita un fantasma que nunca encajó.
Önemsiz.
No tiene importancia.
Önemsiz olduğumu söylemiştim.
Le dije que no era nadie.
Önemsiz biriymiş gibi davranman zekice. Ama benimleyken rol yapman gerekmez.
Es tan brillante que haya fingido ser un don nadie inútil pero ya no tiene que actuar conmigo.
Önemsiz detaylardan hoşlanır mısın? - Evet.
¿ Te gustan las preguntas de trivia?
Veya bu bir "Alaycı ses" olabilir. Onlara önemsiz olduklarını ve çabalarının yetersiz olduğunu söylerler.
O puede ser una voz suspicaz diciéndoles que nada importa que sus esfuerzos son insignificantes.
Lütfen yardım edin diyor ve bu paranın sizin için önemsiz olduğunu sizin Venedik'in en zengin ve cömert erkeğiyle evli olduğunuzu söylüyor.
Por favor dale estas monedas, y dile que el dinero no es problema para ti, ya que estas casada con el hombre más rico y generoso de Venecia.
- Önemsiz bir şey.
- No fue nada.
Ders iki. Mesele halka hizmet olduğunda önemsiz bir görev yoktur.
Segunda lección, no hay tarea pequeña cuando se trata de servir a tu pueblo.
Yeşim imparatorluğundan önemsiz olduğunu düşünüyorum.
- Sí. Es demasiado trival mencionar al Emperador de Jade.
O gün mal alamadılar ancak bu bir şekilde pek bir önemsiz hale gelmişti.
No encontraron nada de droga ese día, pero de pronto ya no importaba.
Keşke çuvalladığını kabul etsen de bunun önemsiz olduğu konusunda ikna etmeye kalkmasan. Çünkü bu önemli.
Deberías admitir que metiste la pata y no estar convenciéndome de que no importa porque es muy importante.
Soruşturmamız için önemsiz olduğunu mu sandın?
¿ No cree que era importante para nuestra investigación?
Kree'nin bir parçası olarak önemsiz de olsa bir yanıt vermeliydiniz diye düşünüyorum.
Creo que eso merece una mínima respuesta de los kree.
Önemsiz ayrıntıların üzerinde duracağımız bir plan yapacak vaktimiz yoktu.
No teníamos tiempo para afinar los detalles del plan.
Sondaki değişimini biraz yapmacık ve açıkçası basit ve önemsiz bulmuyor musunuz
Encuentro el final un poco contraído e francamente inmaduro.
Önemsiz olduğu için sana söylemek istemedim.
Y no quise decírtelo porque no fue nada.
Resepsiyonda büyük ve önemsiz sarı bir zarf vardı.
Era medio densa, la enorme bolsa acolchada en la recepción.
Ufak bir yalan söylemek, küçük bir altın çalmak önemsiz bir yemini bozmak, değil mi?
♪ Dijiste una mentirita ♪ ♪ Robaste un poco de oro ♪ ♪ Rompiste un pequeño voto ♪
Ve Tanrı'nın "öldürmeyeceksin" emri sayfanın en altındaki öldürmenin sorun olmadığı örneğini ima eden kısma nazaran önemsiz kalıyor.
Y el mandamiento "no matarás"... no lleva un asterisco al lado por una... lista en pie de página donde figuran las instancias en que está bien matar.
Olanların önemsiz olduğunu düşünüyorsun.
Piensas que lo que pasó no fue importante.
Önemsiz olduğunu hiç söylemedim.
Nunca diría que no es importante.
Evet ama kesinlikle önemsiz gibi gösteriyorsun.
Sí, pero lo minimizaste.
Kim böyle yapmaz ki Sende Kanye ile olan ilişkini önemsiz göstermiştin
Como tú, hablando de Kanye.
Yok bir şey, önemsiz.
¡ Nada! Nada, nada.
- O "önemsiz" dediğin adam 15 tane adamımı yere serdi.
- Pues ese "nadie"... - Sabe pelear ¿ y qué? -...
Bejo önemsiz biri, hallet onun işini hemen.
Bejo es un puto don nadie, encárgate de él ahora.
Tam o anda, sahneyi önemsiz ve sıradan bir trajedi aldı.
En ese momento, se alzó el telón en un drama secundario...
Kendini önemsiz mi hissediyorsun?
Sientes que eres importante? - Sé que soy importante
Önemsiz biriymişim gibi davrandılar lakin ben olmasam burası hâlâ basit bir balıkçı limanıydı.
Me tratan como a un don nadie. Pero sin mí, este lugar sería un puerto de pescadores. ¿ Y se los permites?
Sekiz milyona kafayı bu kadar takmaları da garip, bu onlar için çok önemsiz bir miktar.
Es ridículo cómo se molestan por ocho millones. Esa cantidad no es nada para ellos.
- Önemsiz bir şey.
Es una bagatela.
Belki mantar gibi önemsiz bir şeyi vardır.
Tal vez una infección vaginal, pero no gran cosa.
Kesin bir kanıt sayılmasa da önemsiz de denemez.
Lea el archivo ;
Hayır, önemsiz şeyler
¿ Que estas diciendo, hombre?
Daha önemsiz bir habere gelirsek :
Y en una nota más ligera.
İyiliklerin önemsiz.
A nadie le importa si has sido bueno.
- Önemsiz biri.
- No es nadie.