Örneğin traducir español
4,263 traducción paralela
Ama örneğin Latin Amerika, batı için bir kayıptır çünkü Brezilya ve Meksika'da sinema çok popülerdir.
Pero se trasladaron a Latinoamérica, lo que generó un vacío : la pérdida del mundo occidental, porque en Brasil y en México había una revolución cinematográfica.
Örneğin, normal insanların işlediği şiddetli suçları görür.
Crímenes violentos que involucra a gente normal.
Örneğin, eğer Hactor Alvarez'i yakalamak istiyorsan adamın silah işinde olduğunu bilmen gerekir.
Por ejemplo, si va a buscar a Hector Alvarez debería saber que trafica armas.
Örneğin İrlanda'da 1997 yılına kadar boşanma yasadışıydı.
Por ejemplo, en Irlanda, el divorcio no fue legalizado hasta 1997.
Bir yerin gerçekten boş olup olmadığını anlamanın yolları vardır, örneğin kullandığı elektrik miktarı.
Hay formas de averiguarlo sin embargo, si el lugar esta verdaderamente abandonado como el medidor de la energía eléctrica.
Örneğin Küba'da 59 devrimi sonrasında, filmler cadı kazanı gibi kaynar.
Una de esos lugares fue Cuba. Había vivido una revolución en 1959 tras la cual, su cine se llenó de fervor y forma.
İnsanlar gerçekti, tıpkı hikayeleri gibi canlıydılar. Örneğin kolonileşme sonrası toplumda nasıl yaşanır gibi... Aslında biz de bundan muzdariptik bir şekilde.
Era gente real, gente viva, y las historias trataban sobre cómo se vive en una sociedad poscolonial, se basaban en cosas parecidas que en cierto modo, nosotros también padecíamos.
Polanski'nin yaşamı öyle örselenmiştir ki kaçışçı romantik sinemanın sığ zevklerine hiç yüz vermez. Ne de örneğin Truffaut'nun "Jules ve Jim" indeki izlenimci hafifliğe, faniliğe göz kırpar.
La vida de Polanski había tenido demasiada amplitud para tolerar los placeres superfluos del escapista cine romántico y tampoco tenía tiempo para la fugaz ligereza impresionista de Jules y Jim de Truffaut, por ejemplo.
Örneğin Burkina Faso'daki bu insanlar bir futbol maçına gitmiyor.
Hoy en Burkina Faso, por ejemplo esta gente no va a un partido de fútbol sino a la apertura de un festival de cine.
Örneğin, Alex'e neden Sergei Semak'ı nerede bulacağını anlattın?
Por decir, ¿ para qué le dijiste a Alex dónde está Sergei Semak?
Örneğin, ön cam.... daha alçak.
Por ejemplo, el parabrisas... Este es más bajo
DNA ayrıştırması tamamlanmadı ama örneğin bir kadına ait olduğunu saptayabildik.
y, si bien la extracción de ADN no esta completa, esta lo suficientemente avanzada como para saber que buscamos a una mujer.
Sesiyle ne yapmak istediğini biliyordu. Örneğin ses üzerine sesini kaydetme ve ikileme, bir sesi hızlandırma ve bu...
Sabía lo que quería hacer con su voz, como superponerla, doblarla o acelerar una mientras la otra...
Örneğin ; vatanseverlik sıklıkla savaşı desteklemek için kullanılır.
el patriotismo es frecuentemente utilizado para fomentar el apoyo a la guerra.
Fakat bu kez, kendilerini korumak ve kayırmak için sergiledikleri gösteri, temelinden bozuk. Örneğin, 1 milyon dolarınız olsa ve % 5 faizle vadeli mevduat hesabına yatırsanız, sırf bu parayı yatırdığınız için yılda 50.000 $ yaratmış olacaksınız.
tienes 1 millon de dolares y lo colocas en una cuenta con Deposito Certificado al 5 % de interes simplemente por ese deposito.
Örneğin 1949'da, Amerika'nın güneyinde pamuk toplama işinin % 6'sını makineler yapardı.
las maquinas hicieron un 6 % de la recolecta de algodon en el sur del pais.
Dünyanın sağladığı ham fiziksel malzemeler ; örneğin odun, demir, alüminyum ve dahası, dünya nüfusunun ihtiyaçlarını destekleyebilir mi?
aluminio y demas mantener las necesidades de la poblacion mundial?
Bazı element ve mineraller, örneğin silisyum, alüminyum ve demir bol olsa da, görünüşte diğerleri giderek azalıyor ; mesela bakır, kurşun gibi, çinko, altın ve gümüş.
el aluminio y el fierro el oro y la plata.
Bu operasyonlarımızı nasıl ilerletmemiz gerektiğine dair önemli bilgiler verecektir. Örneğin, eğer besin yetiştirmek içın bir arazimiz varsa, yapılacak ilk şey toprağın ne tür eğilimi olduğunu anlamak için test etmektir.
Esto nos dara informacion clave de como proceder con nuestras operaciones. lo primero seria examinar la tierra para entender que tipo de propension tiene.
Örneğin, bir cep telefonunu 12. yüzyılda yaşayan bir adama gösterirsen muhtemelen bu büyülü enstrüman onu şok edecektir. Bilim ve teknoloji, ilk akla gelen olasılıkların üstesinden gelmiştir ve gelmeye devam edecektir. Teknolojinin gelecekte barındırdıklarına bugünkü anlayış ve yöntemler açısından baktığımızda komik ve imkansız gibi görünecektir.
La ciencia y la tecnologia han desafiado continuamente suposiciones previas de posibilidad y lo seguiran haciendo. probablemente parecera imposible y ridiculo desde el punto de vista de los entendimientos y metodos actuales.
Dağıtım yöntemleri de teknolojinin durumuna dayanacaktır. Örneğin, üretim o kadar elverişli hale gelebilir ki, bir ürün ancak talep edildiği zaman üretilir. Ne olursa olsun, şimdilik en basite indirgenmiş yol antrepo tarzı dağıtım merkezlerinin otomatikleştirilmiş dağıtımla birleşmesidir.
tambien dependerian del estado de la tecnologia. que un producto solo seria creado cuando alguien lo pidiera. seria la forma mas simple - por ahora -. y tampoco hay razon para que las personas roben algo no podrian venderlo.
Örneğin, arabayla problem yaşarsak tamirciye gideriz, o da önceden kazandığı becerileriyle ve ilişkilendirme hafızasıyla probleme sebep olabilecek olasılıkları, mantığa dayanan çözümleriyle birlikte kullanır.
iriamos con un mecanico y el usaria sus habilidades de reconocimiento de patrones y memoria asociativa basado en el razonamiento.
Örneğin araba sorunlarıyla uyumlu bir bilgisayar programı yaptığımızı varsayalım. Bu bilgisayar araca dair her türlü bileşen, kaynak ve elektronik yolu bilmeye programlı. Aynı zamanda fizik uygulamalarıyla programlanmış ki, gerçek neden sonuç işlevselliği ve aracın işleviyle ilişki kurabilsin, sadece parçalarıyla değil.
supongamos que hemos programado a una computadora con la informacion del carro en cuestion. de ese vehiculo. no solo sus partes. el mecanico simplemente ira a su computadora y aportara una descripcion del problema.
Şekli bakımından mükemmeldir. Daire şekli, en yüksek standartlarda yaşama, en üretken ve etkili yolları mümkün kılmak için tasarlanmıştır. Örneğin, şehrin en dıştaki çemberi gezme amaçlı gösterişli bahçeler ve parklar içeren, doğaya yönelik yeniden yapılanma amaçlıdır.
esta diseniada para permitir la maxima calidad de vida de la manera mas productiva y eficiente posible. incluyendo jardines exuberantes y parques para excursiones y otras actividades al aire libre. para poder cultivar la comida todo el anio.
Aynı zamanda bütün evler ve apartmanlar neredeyse tamamen kendisine yeten sistemlerdir. Örneğin, bu yeni yapıların dış yüzeyi, güneş ışınlarını doğrudan elektriğe çeviren jeneratörler olarak sunulur. Evler ateşe ve diğer çevresel etkilere karşı dayanıklı, su geçirmez ve az bakım gerektirir.
Todas las casas y complejos departamentales son practicamente sistemas auto-contenidos. convirtiendo la radiacion solar directamente en electricidad. y son impermeables al agua y otras infuencias medioambientales. junto con los centros de produccion y distribucion.
Normalde ölümün sebebi benzer şekillerde olmalıydı örneğin hastalık ya da kaza gibi yine de bundan kesin emin olamayız. Mayuri'nin ölümüne sebep olanlar Rounder olsa da bunun altında yatan sebep daha farklı olmalı. Bu yüzden Rounder hiç ortaya çıkmadığı halde Mayuri yine de ölüyor.
588 ) } Muerte 588 ) \ fs40 } Muerte pero no podemos estar seguros de la causa. pero la verdadera causa debe ser otra.
- Örneğin.
- Por ejemplo.
Örneğin, babanızın gece kulübünün bombalanmasından sonraki yazısı.
¿ El artículo de su papá después de la bomba?
Örneğin "gün" dediğimde siz de -
Si le dijera "día", usted me diría...
Örneğin şu eleman.
Como ese tipo de aquí.
Ve örneğin Tera Patrick, sadece yatakta inanılmaz değildi ondan çok hoşlanmıştım. Ve espri duygusu ve deliliği vardı. Bu oldukça farklı biliyor musunuz?
Y, por ejemplo, Tera Patrick, no solo era increíble en la cama, también me gustaba, y ese sentido del humor y esa locura, un poco diferente.
Örneğin şu an ben ne düşünüyorum?
¿ Qué estoy pensando ahora?
USS Missouri, ABD'nin yaptırdığı son savaş gemisiydi sonrasında bu sınıf devre dışı kaldı ve yerini modern gemilere bıraktı örneğin destroyerlere.
El U.S.S. Missouri fue el último acorazado construido por los EE.UU antes de retirarlo y sustituirlo por embarcaciones más modernas...
Hala örneğin bu holografik kayıtlardaki davranışlarına dayanarak yaratığın başının neden patladığını anlamaya çalışıyoruz.
Basándonos en el comportamiento del sujeto en este video holográfico intentamos identificar qué causó la combustión de la cabeza.
- Örneğin doruğa ulaşır mıydın?
- Por ejemplo, ¿ tenías orgasmos?
Örneğin arkadaşının babasının dükkanındaki kasadan para çalışı gibi
Como su amigo, que estaba tomando el dinero, de la caja de la tienda de su padre.
Örneğin ; sadece İtalya'da 800'den fazla Şeytan Tarikatları vardı.
En Italia hay más de 800 cultos satánicos. Teníamos un problema.
Örneğin, bir bebek vaftiz edildikten sonra ölse Cennet'e gider.
Por ejemplo si un bebé se muriera después de ser bautizado se iría al cielo.
Örneğin, ben 1,5'luk bir sabit duruşla başlayacağım.
Por ejemplo, voy a empezar con una vuelta y media de parado.
Bir gerekçen olmasa Larry'yi öldürmezdin. Örneğin erkek arkadaşın Michael Westen'ı korumak için.
No hubiese matado a Larry a no ser que tuviese una buena razón, por ejemplo, digamos.. proteger a su novio, Michael Westen.
Yalnız yapmak zorunda kalırsanız özel önlemler almanız icap eder. Örneğin köşeleri kontrol edebilmek için kenardan bakmalısınız.
Cuando estás obligado a hacerlo solo tienes que tomar precauciones especiales, como usar tu visión periférica para controlar los ángulos muertos.
Bazıları kolayca hallolur. Diş fırçasını sivrilterek bıçak haline getirmek örneğin.
Algunas cosas son simples, como hacer un cuchillo afilando un cepillo de dientes.
Örneğin suyu seven genç biri...
Por ejemplo, algunos jóvenes, a quienes les gusta el agua.
Örneğin, Sam'in büyük Rock baladları koleksiyonunu dinleyip aşkı düşünerek çevreme uyum sağlamaya çalışıyorum.
Por ejemplo, intento encajar escuchando la colección de baladas de Sam y pensando en el amor.
Örneğin benim erkek arkadaşım jetlerle ilgilenmesi gibi, değil mi?
Por ejemplo, a mi novio le encanta el equipo de los Jets.
Örneğin fuhuş işleriyle dış işlerinin desteğinde dünyaya açılacağız.
Con prostitución, por ejemplo, Nos estaremos globalizando en cooperación con el Ministro de Relaciones Exteriores.
Örneğin, yuvarlak masa için hareket etmesinin tek yolu buralara baskı uygulanmasıdır.
Una mesa redonda sólo se moverá si presionamos aquí o aquí.
Örneğin.
Por ejemplo.
Örneğin, bakır fiyatlarındaki dramatik hareketlenmeye baktığımızda sessiz sedasız ilerleyen piyasanın tam bir cadı kazanına dönüştüğünü görüyoruz.
Vean la gestión radical en los precios del cobre, por ejemplo cómo un mercado que fuera calmo, se convirtió en un hervidero de actividad.
Örneğin, dünyanın yüzeyine gerçekten kötü davranılıyor, değerli toprak örtüsü alakasız tarımsal yöntemlerle zarar görüyor. Bazı haberlere göre, her yıl % 1 oranında toprak örtüsü kaybediyoruz.
a un ritmo de 1 % anual.
Örneğin, Tanrım, bilmiyorum...
palabras al instante.