English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Ü ] / Ülkesi

Ülkesi traducir español

1,009 traducción paralela
İçeriği, kodlanmış olarak iki Avrupa ülkesi arasındaki ölümcül bir anlaşmanın metni.
Contiene la cláusula vital para un pacto europeo.
Topallayarak, bir zamanlar ihsan ve bolluğun ülkesi olan yıkılmış topraklarına döndüler...
Desalentados, volvieron cojeando a la desolación que antaño fue una tierra gentil y abundante...
Manckinler seni Manckin ülkesi sınırına kadar götürür.
Los Munchkins te acompañarán hasta la frontera.
Bay Sousè, görev icabı çeçe sineği ülkesi Afrika'ya gider ve uyku hastalığına karşı göğsümü gererim eğer incelenecek defterler varsa.
Señor Sousè, si el deber le llamara, y entrara en Africa y la mosca Tse-Tse le provocara la enfermedad del sueño... - Si habría libros para examinar. - Hmm.
Babam ülkesi için kendi bildiği şekilde savaştı.
Mi padre luchó por su país a su modo.
Tomanya, mavi gözlü sarışınlar ülkesi.
Un país de rubios con ojos azules.
Adamın ülkesi savaşta ve adama bak.
Su país está en guerra y fíjese en él.
Burası hiç kimsenin ülkesi değil. Bizim evimiz.
Esto no es de todos, es nuestro hogar.
Burası çayırlıklar ülkesi. Her dakikanın hesabını yapıp iş çıkarmalıyız yakında tepeliklere varacağız ve her tür sorunla karşılaşabiliriz.
Estamos en las praderas y tenemos que aprovechar cada segundo, porque muy pronto llegaremos a las colinas y es probable que encontremos problemas.
Aşk ülkesi.
La tierra del amor.
Foy ülkesi için ne yapmış?
¿ Qué hizo Foy por este país?
Ah, bir adam ülkesi ya da midesi için hayatını verebilir hatta atı için bile.
Por su país o su estómago, un hombre apuesta su vida, incluso por su caballo.
Fakat buradaki, ülkesi hakkında aynı benim gibi hisseden dört Fransızın fırsat bulsa savaşacağına emin olsam kendimi size inanmaya ikna edebilsem, belki...
Pero si podemos asegurarnos de que aquí hay al menos cuatro franceses... que sienten lo que yo por el país... que si tuvieran la oportunidad, pelearían por Francia. Si puedo convencerme de creer en ustedes, yo podría...
Romantizmin, ay ışığının, müziğin ve güzel kızların ülkesi.
Ay, Bahía. La tierra del amor, el claro de luna, la música, las mujeres hermosas.
İşte Bahia'dayız. Romantizm ülkesi.
Bueno, ya estamos en Bahía, la tierra del amor.
Bir periler ülkesi! Ortaya çıkanlar, kaybolanlar tıpkı gerçek hayattaki gibi!
La Magia, con apariciones y desapariciones, igual que en la vida.
Ülkemiz, her zaman olduğu gibi bugün de, bireysel özgürlükler kalesi ve sınırsız fırsatlar ülkesi olmaya devam etmeli.
Nuestro país debe ser hoy lo que siempre ha sido :... la fortaleza de la iniciativa individual... la tierra de la oportunidad sin límites para todos.
Ne olursa olsun savaşı kazanarak Almanya'yı biyolojik açıdan, Avrupa'nın en güçlü ülkesi kılmak.
De este modo, después de la guerra, Alemania sería la nación más... fuerte de Europa Occidental, biológicamente claro.
Ülkemiz, insanlık tarihinin en asil ülkesi bireysellik temeline dayalıdır.
Nuestro país, el más noble en la historia de la humanidad se basó en el principio del individualismo.
Öncelikle zaman içinde bir tarım ülkesi olmaktan çıkıp sanayi ülkesine dönüşüyoruz, kolonileri ele geçiriyoruz.
Pasamos de ser un país básicamente agrícola a uno industrial al caer las colonias en nuestras manos,
Bu ülke 10 Nisan 1950 yılına... kadar hukuk ülkesi oldu.
Esta era la ley del país... hasta el 10 de abril de 1950.
Burası sığır ülkesi.
Esta es una tierra ganadera.
Babalarımız Montana'yı sığır ülkesi olarak tutmak için savaşta öldüler.
Nuestros padres murieron en una guerra para que Montana fuera tierra de ganado.
Görünüyor Dünya Gözlerimiz önünde serilmiş bir düşler ülkesi misali Yoktur bünyesinde Ne eğlence, ne aşk, ne aydınlık
Ese mundo que parece extenderse ante nosotros... como un paraíso soñado... en realidad, no tiene alegría ni amor... ni luz ni certeza, ni paz... ni alivio para los sufrimientos.
"Neşeli, şen şakrak, sevinç ve refah ülkesi"
"Oh, Tierra alegre animada de alegría y facilidad social."
"Neşeli, şen şakrak, sevinç ve huzur ülkesi". " Pendlebury.
"Oh, Tierra alegre animada de alegría y facilidad social." Pendlebury.
İçki yasağı ülkesi.
Le-y Se-ca.
Goril ülkesi.
El territorio de los gorilas.
"Rüya ülkesi" bu mu?
- ¿ Es la Aldea de los Sueños?
Ortada, modern dünyada yer alması istenen bir Siyam ülkesi var ama orada her şey hala kralın istediği gibi oluyor!
Una tierra donde se desea que Siam tome su lugar en el mundo moderno pero donde todo sigue ajustándose a los deseos del Rey.
Büyüler ülkesi ha?
Un pueblo de hechiceros, ¿ no?
Kraliyet gücünün zirvesinden koparılmış, her türlü rütbe ve dünyevi zenginliği elinden alınmış, ülkesi ve umudu olmayan çaresiz bir adam.
Arrancado de la cúspide del poder real, desposeído de todo rango y riqueza terrenal. Un hombre abandonado, sin un país, sin una esperanza.
Burası bir tarım ülkesi değil.
Esta no es tierra de cultivo.
Sizi dünyanın en küçük ülkesi Büyük Fenwick dukalığına götürüyoruz.
Les llevaremos al ducado de Grand Fenwick el país más pequeño de todo el globo.
Jeanne d'Arc ve Napoleon'un ülkesi bir kez daha gerçek yüzünü gösteriyor.
... Francia recuperará su antiguo rostro, el de Juana de Arco y Napoleón.
Charlotte, ülkesi İsviçre'yi henüz terk etmemiştir.
Charlotte aún no ha dejado su Suiza natal.
Fırsatlar ülkesi.
La tierra de las oportunidades.
" Birleşmiş Milletler'in Filistin'in bağımsız bir Yahudi ülkesi ve bağımsız bir Arap ülkesi olarak bölünmesi konusunda yaptığı oylamanın sonucu şudur :
" Los votos de las Naciones Unidas sobre la partición de Palestina en un estado judío independiente y un estado árabe son los siguientes :
Kimsenin düşmanının olmadığı bir sevgi ülkesi.
Una tierra de amor, donde nadie tenga enemigos.
Elveda rezil sefalet ülkesi.
Adiòs, vil tierra de miseria.
Dolayısıyla bir hakimin hem gamalı haç taşıması hem de ülkesi için en iyi olacağını düşündüğü işleri yapması mümkün olamaz mıydı?
Entonces, ¿ no era posible que un juez llevara la esvástica y así trabajar para lo que él creía que era lo mejor para su país?
Nazi hareketine katılmakla çok büyük bir hata etti. Bunu ülkesi için iyi olacağını sanıyordu.
Cometió un gran error uniendo su camino al del Movimiento Nazi, deseando que fuese bueno para su país.
Tek üzüntüm, ülkesi için feda edecek bir hayatı var.
Lo único que lamento es que sólo tenga una vida para dar por su país.
Jules'ün ülkesi savaşı kaybetmiş, Jim'in ülkesi ise kazanmıştı.
Jules había perdido la guerra. El país de Jim la había ganado.
Çöl ülkesi mi?
¿ Es desértico?
Şişman ülkesi.
Es un país rico.
Faysal'ın çadırına kadar Harif ülkesi.
Hasta Feisal, es territorio Harith.
Tıpkı masallar ülkesi gibi.
Es como el país de las hadas.
Ve bu adam korkusuzca ülkesi için savaştı.
No condecoró a un mercenario sino a quien luchó justamente por su país.
Öncü ruhunun bu ülkeyi dünyanın en büyük ülkesi yapan ruhun bayanlar ve baylar hala yaşadığını bilmek çok memnuniyet verici.
Si. Caso desestimado. ¡ Lo sabía!
Sadece sizi korumak için ülkesi için. Ağzından bir kelime alamadılar.
Nunca reveló una sola palabra.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]