English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Ü ] / Üniformanı

Üniformanı traducir español

464 traducción paralela
Sanırım bana eksik gelen şey üniformanı giymemiş olman.
Creo que te falta el uniforme.
- Ama üniformanı seviyorum Pascualito.
Pero me gusta tu uniforme, Pascualito.
- Öbür üniformanızı hazırladım.
- Tengo su otro uniforme listo.
Yeni üniformanız gelir gelmez.
En cuanto lleguen los uniformes.
Dışarı çıktığımızda, üniformanı giyecek misin? - Hayır.
Cuando salgamos esta noche, ¿ llevarás tu uniforme?
Donanmadan ayrıldın, üniformanı çıkardın.
Dejaste la Armada y el uniforme.
- Şu kanlı üniformanın arkasına saklanmayı kes!
¡ No se esconda tras ese maldito uniforme!
Tek üzüntüm... askeri mahkeme sonuçlanana dek üniformanızı üstünüzde taşıyacak olmanız.
Sólo lamento... que conservará su uniforme hasta que el consejo de guerra finalice.
Yeşil üniformanın fiyatının pahalı olduğunu öğrenirler.
Y descubren que el precio del uniforme verde es bien alto.
Şık üniformanın üstünde kalmasını sağladım.
He hecho posible que puedas seguir llevando tu precioso uniforme.
Siz üniformanızı değiştirmelisiniz.
No llevan uniforme.
Bak, o paçavra üniformanı buraya getirme ve onunla savaşlar kazanmayı umma.
Mire, no venga con ese uniforme andrajoso y espere ganar batallas con él.
Bana hiçbir çiftçi ayak takımı bu isimlerin ve üniformanın onursuz olduğunu söyleyemez.
Ningún sucio vagabundo puede decirme que no hay honor en esos nombres y en este uniforme.
Merasim üniformanı giyeceksin.
Ah, y no lo olvides, debes vestir de gala.
Yeni üniformanızı sevdim.
Me encanta tu nuevo uniforme.
Beyaz üniformanı hazırladım.
Te he preparado el uniforme blanco.
- Neden üniformanı çıkarttın?
- ¿ Por qué te quitaste el uniforme?
Chadwick, sanırım madalyalarınla birlikte üniformanı giysen daha etkileyici olur.
Chadwick, creo que sería mucho más impresionante si te pusieras el uniforme con todas tus medallas.
O üniformanın ne olduğunu biliyorum.
Yo conozco ese uniforme.
Giydiğiniz üniformanın sorumluluklarını unutmuyor musunuz peki?
¿ No olvida que lleva ese uniforme?
Şu üniformanın haline bak.
¡ Fíjese en su uniforme!
Bu üniformanın seni polis yaptığını mı sanıyorsun? Kurallar koyan, etrafa emirler veren, sen!
Acaso cree que ese uniforme que lleva es como un uniforme que la convierte en una especie de policia y le permite dictar ordenes.
Gemiden dışarı adım attığım anda kendimi üniformanın içinde buldum ve orada kalmak için iyi sebeplerim vardı.
Bajé de un barco, me puse el uniforme y tuve la sensatez de quedarme.
Bana notlarını getir ve üniformanı giy.
Tráeme tus notas y ponte el uniforme.
Ayrıca üniformanız yanlış doktor. Mavi şapka iki yıl önce kaldırıldı.
Y hace dos años que no se llevan las gorras azules.
Subaylar sizin üniformanızdan giyiyordu.
Los oficiales llevaban su mismo uniforme.
İstersen üniformanı ya da dilediğin ekipmanı ortaya koyabileceğini söylüyor.
Dice que puedes apostar la parte que quieras de tu uniforme o equipo.
Oraya gidiyorsun ve üstüne beyaz üniformanı giyiyorsun...
Llegas allí, te pones el uniforme blanco...
Kep, postal ve üniformanı çıkar.
Quítese la gorra, botas, chaqueta
Ayrıca sizin de eski üniformanız ile resminizi çekebilirsek minnettar kalırız.
También nos gustaría... hacerle unas fotos con su antiguo uniforme.
Eğer üniformanı lekelersen, askeri mahkemaye gidersin.
Si deshonra su uniforme, pasará por el consejo de guerra.
Tamam, Kanadalılar, üniformanızı lekelemeyin!
Bien, canadienses, ¡ No deshonre sus uniformes!
Bence o komik üniformanın düğmelerini teker teker uçurmalıyım.
Quizá consiga que salten los botones de ese raído uniforme.
- Bu üniformanın başına bela açacağını söylemiştim. - Evet.
Le dije que ese uniforme lo iba a meter en dificultades.
Karışmak istemiyorum ama üniformanı niye giymiyorsun?
No quiero meterme en tu vida, pero, ¿ por qué no llevas el uniforme?
- Bu senin üniforman mı?
"¿ Es suyo ese uniforme?"
Benim meşhur yatılı öğrencim, üniforman şimdi tamamlandı.
¡ Ilustre invitado... el uniforme ahora está completo!
Yeni üniforman uydu mu?
¿ te quedó el uniforme nuevo?
O halde eve dön ve üniformanı çıkar.
Vuelva a su casa.
Hem üniforman nerede?
¿ Dónde está tu uniforme?
Peki, üniforman nerede?
- ¿ Y el uniforme?
Cooper, eger üniforman olsaydi, seni hücreye atardim.
Cooper, si estuviera en uniforme, lo encerraría.
Jackson, buradan bakınca tuhaf görünüyorsun. Kaplı üniforman hiç gitmemiş, üstünde hiç pas bile yok.
Esa jarra no lleva uniforme.
- Ayrıca niye onlara katılayım ki? - Fransa senin üniforman ve tozluklarından ibaret.
Francia es lo único que te queda.
Bir üniforman yok mu, Mullet?
¿ No tiene uniforme, MuIIet?
Kıyak üniforman var, bunlara ihtiyacın yok ama daha geçen yaz aynı üniforma içinde savaşıyorduk.
Usted tiene un buen uniforme. Nosotros aún llevamos el traje de combate.
Zırhın yok biliyorum üniforman üzerinde ama sevgilime asılmak senin işin değil.
Ya sé que esto no es tu armería y que llevas el uniforme y todo eso pero abrazar a mi chica no entra en tu deber.
Onun giysileride senin üniforman gibi.
Lleva el m ¡ smo un ¡ forme que Ud.
Ne şans, Milos. Artık bir üniforman var.
Que suerte tienes, Milos, llevar uniforme.
bekle alma, ceketini çıkar bana değil ona bak, mavi asker senden iki kat daha hızlı görünüyor ve şu aptal üniformanı
Espera, no lo recojas. Desnúdate. No a mí.
- Niçin üniforman yok?
- ¿ Por qué no vistes uniforme?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]