Üvey traducir español
3,381 traducción paralela
Sheila Nussbaum, İrlandalı gaddar üvey anne Margaret'ı oynayacak.
Sheila Nussbaum tocará el papel de Margaret, la madrastra cruel irlandesa.
Ve iyi birer üvey anne olacağız..
Y estaremos madre-en-leyes modelo..
Tui'nin üvey ağabeyiyim.
El medio hermano de Tui.
Sizin deyişinizle kesenin ağzı onun elinde idi, fakat üvey çocukları kendilerine ait bir hayatları olmadığını düşünüyorlardı.
Ella controlaba, como dirías tú, las cuerdas del monedero, pero sus hijastros sentían que no tenían vida propia.
Desmond Burton-Cox'un üvey annesi bir aktristti.
La madre natural de Desmond Burton-Cox fue una actriz.
Bu Desmond'ın üvey annesi tarafından bırakılan miras kağıdı.
Es la escritura de garantía de la herencia dejada a Desmond por su madre biológica.
Sadece babasının yanına kalmaya gideceğini biliyordum. Çünkü annesi ve üvey babasıyla pek geçinemiyordu.
Sabía que iba a la casa de su papá... porque se peleó con su mamá y con su padrastro.
Nicky Calhoun benim üvey kardeşim olur.
Y NICKY CALHOUN ES MI MEDIO HERMANO.
Merhaba, üvey anne.
Hola, madrastra.
Kralın hem üvey babası hem de kayın biraderi olacaksın.
Y tú serás el padrastro del rey y a la vez su cuñado.
Senin üvey kardeşin, yani piç oğlum muharebe alanına girmeyi reddetti.
Tu hermanastro, mi hijo bastardo se negó a entrar en el campo de batalla.
Wolf'un üvey kızı vakit buldukça sık sık ziyarete geliyordu.
Hijastra del Lobo lo visita tan a menudo como pueda.
Şey, ben senin yeni üvey kardeşinim ve bir gün senin olacağını düşündüğün işi devralıyorum. "
"Hola, soy Ted... soy, tu nuevo hermanastro, y y me encargaré del negocio que pensaste que sería tuyo algún día."
Katil, onun üvey abisiydi.
El perpetrador era su hermanastro
Neredeyse hiç uyumamıştım. İyi düşünemiyordum çünkü kötü kalpli üvey baban beni o odaya tıktı.
Casi no había dormido, no podía pensar porque tu padrastro malvado me puso en esa habitación.
Adéle, Vincent, üvey babam.
- Vincent, mi padrastro.
Söylemeliyim ki, Julia, üvey babanı biraz daha farklı bekliyordum.
Te lo digo, Julia, Realmente esperaba que tu padrastro sea un poco diferente.
Hastanın İsveç'te tacizci bir üvey babası vardı.
El paciente tenía un padre muy abusivo en Suecia.
Kızın üvey babası ile ilgili ciddi sorunları varmış.
Y tenía problemas serios con su padrastro.
Görünen o ki, üvey babası ona çok kötü davranmış.
Al parecer, su padrastro le montó un buen número.
Elin üvey babasının profiline uyan adamları bulup, onları öldürüyor.
Elin estaba ahí fuera encontrando tíos que encajaran con el perfil de su padrastro para eliminarlos.
- Maggie'nin üvey babası tam bir ezik.
- El padrastro de Magga es un perdedor.
- Yani, Jordan üvey oğlun mu?
Así que, ¿ Jordan es tu hijastro?
Saçmalık ama, üvey annem içerde kaydımı yaptırıyor.
Idiota total, pero mi madrastra está dentro matriculándome.
- Rebecca Sewell üvey annen mi?
¿ Rebecca Sewell es tu madrastra?
- Tamamen sarhoştum, ve şimdi çok utanıyorum, yeni üvey kardeşimle birlikte olmaktan ve içimin kalktığından bahsetmiyorum.
Estaba completamente borracha, y ahora estoy completamente avergonzada, sin mencionar el hecho que me he acostado al azar con mi nuevo hermanastro.
- Rebecca'nın üvey oğlu.
Es el hijastro de Rebecca.
- Bak, dostum üvey kardeşim olduğunu biliyorum, ama... aynı zamanda büyük bir huzur katili, değil mi?
Mira, sé que el tío es mi hermanastro, pero... el es una gran abeja asesina, cierto?
- Tamamen rasgele bir adamla seviştik, ve döndü dolaştı yeni üvey kardeşim çıktı.
Fue totalmente al azar, sexo anónimo con un chico, y ahora resulta que es mi hermanastro.
Ve onu çocuklarimiza "yeni üvey anneniz" diye mi takdim edecektin?
¿ Y presentarla a nuestros hijos como su nueva madrastra?
- Rebecca'nın üvey evladı.
- El hijastro de Rebecca.
Derim ki, üvey kardeşini öperken eğlenmene bak, ucube.
Digo que, diviértete besando a tu hermanastra, raro.
O benim üvey kardeşim.
Es mi hermanastro.
Teşekkür ederim, üvey kardeşim.
Ugh. Bien, gracias, hermanastro.
Askerler bana üvey babamı hatırlatıyor, biliyorsun.
Sabes que los militares me recuerdan a mi padrastro.
- Siz bana üvey çocuklarımı hatırlatıyorsunuz.
Me recordáis a mis hijastros.
İş ve Gene ile Louise'e üvey babalık yapmak arasında ve... her neyse, Sadece bitkinim.
Entre el trabajo y ser padrastro de Gene y Louise y... lo que sea, estoy quemado.
Sen iyi bir üvey babasın.
Eres un buen padrastro.
Belki de Pierce o kadar iyi durumda değildir... Önce babasını, sonra bir bilgisayar oyununda mirasını kaybetti hem de Gilbert'a varlığından bile haberdar olmadığı gayrimeşru üvey kardeşine.
Tal vez a Pierce no le va tan bien desde que perdió a su padre y luego su herencia en una batalla de videojuegos con Gilbert, un medio hermano ilegítimo que nunca supo que tenía.
Jordan artık üvey kardeşin olmaz, ve sen şehirdeki en taş çocukla çıkabilirsin.
Jordan ya no será tu hermanastro, y serás libre para salir con el tío más bueno de la ciudad.
O benim üvey kardeşim.
Es mi medio hermano..
Lip'le ikimizse artık hangi üşütük üvey ailenin yanına verilirsek verilelim üstesinden geliriz.
Y Lip y yo nos arreglaremos con los chiflados que nos toquen.
- İyi misiniz? - Yoksa üvey aileniz bir şey mi yaptı?
¿ Les han hecho algo en el hogar sustituto?
İlk kez üvey ailede kaldığımda bunlar hazine gibi gelmişti.
Cuando estuve en mi primer hogar sustituto, eran como oro.
Ben üvey babayım.
Soy el padre adoptivo.
Ryan'nın üvey babasıyım.
Soy el padre adoptivo de Ryan.
Bende Ryan'nın üvey babasıyım. ve o bugün buraya gelemedi, özürlü olduğundan dolayı.
Y yo soy el padre adoptivo de Ryan, y no podía estar aquí, porque él es discapacitado.
Ben de bugün burada olamayan genç engelli bir adamın.. üvey babasıyım.
Y yo soy el padre adoptivo de un joven discapacitado quien no pudo estar aquí.
Ve bende özürlü genç adamın üvey babasıyım...
Y yo soy el padre adoptivo de un discapacitado...
Önce eşi, sonra da üvey evladı Jamie.
Primero su esposa, entonces su hijastro Jamie.
Tabii üvey kızını saymazsak.
A excepción de su hijastra.