Üzücü traducir español
6,329 traducción paralela
Miami'den üzücü haberler geldi. Jasmine Forsythe kasırgası Miami Heat oyuncusu LeBron James'i öldürdü.
Noticias tristes desde Miami, donde el huracán Jasmine Forsythe ha causado la muerte de LeBron James de los Miami Heat.
Bu duyduğum en üzücü şeylerden biri.
Esta es una de las cosas más tristes que he escuchado.
Bu kızların akıbetini kimsenin bilmemesi ne kadar üzücü bir şey.
Es tan triste pensar que nadie sabe lo que le sucedió a todas estas chicas.
Ulusal bir gurur yaşadığımız şu anda üzücü, kişisel bir haber vermekten dolayı üzgünüm.
Es complicado que en un momento de orgullo nacional, tengamos que lidiar con algunas tristes noticias personales.
Maggie'nin üzücü intiharından sonra Sağlık Bakanlığı makamına getirildiğinizi farz edin.
Bueno, digamos que fue promovido a secretario de Salud y Servicios Humanos debido al trágico suicidio de Maggie,
Bana biraz para ve sıcak yemek vermek istiyorsun Çünkü anneciğin bir fahişe ve bu çok üzücü.
- Quieres darme un poco de dinero y comida caliente... - No, mamá. Porque mamá es una puta, y es jodidamente triste.
Şimdi böyle söyleyince, kulağa çok üzücü geldiğini fark ettim, Evet çok üzücü geliyor.
, una vez que lo he dicho en voz alta, me doy cuenta de lo triste que suena.
Çok üzücü bir hikayesi var.
Ella nos narra una historia que parte el corazón.
- Çok üzücü bir olay.
Es un golpe terrible.
- Bu üzücü olurdu ama son bir şey var.
Eso sería triste, pero te equivocas en algo.
Ölüm her ne kadar üzücü ve dehşet verici olabilsede bizleri her an hayatın tadını çıkarmaya zorlar çünkü işin aslı hayat değerlidir çünkü bir sonu vardır.
Y por triste y horrible que la muerte pueda ser, nos obliga a apreciar cada momento porque la verdad es que... La vida es preciosa porque es finita.
Gerçekten de üzücü bir hikaye.
Arruinó su vida. Una historia triste, en efecto.
Sonu mutlu biten üzücü bir hikaye.
Es una historia triste con un final feliz.
Bunları konuşmak bile üzücü geliyor.
Cuando empiezas a hablar de todo esto, es tan triste.
Çok harika bir kadın olduğunu ve iyileşiyor gibi gözüküp... birden ölmesinin çok üzücü bir şey olduğunu söyledi.
Me dijo que era una mujer maravillosa y que era una pena... que parecía que estaba mejorando y entonces murió de repente.
Bu üzücü çünkü birbirimize çok yakındık.
- Era triste porque eramos cercanos de verdad.
Ama hepinizin Foretold'un elinde can vermesi üzücü olur.
Pero sería muy perturbador que todos murieran en manos del Pronosticado.
Ne üzücü olduğundan.
Lo triste que es.
Oğulları beyin tümöründen ölmüş, ne kadar üzücü.
Cuando su hijo murió... Tumor cerebral, muy triste...
Hepimiz elbette Bay Gregson'ın öldüğünü biliyorduk ama bunun teyidi çok üzücü olmuş olmalı.
Supongo que todos sabíamos que el Sr. Gregson estaba muerto, pero la confirmación debe haber sido terrible.
Bir bakıma neredeyse üzücü bir durum.
De algún modo parece algo triste.
İnternetteki tüm üzücü videoları izlettim. Sahibini hatırlayan aslan videosunu bile.
Te he enseñado cada video triste de internet, incluso en el que el león recuerda a su dueño.
Çok üzücü.
Eso suena... horrible.
Şöyle üzücü bir durum var ki Dedektif, çok para kazandığınızda kazanmayan insanlar sizin paranızı alabileceğini düşünüyor.
Es un triste hecho en la vida, Detective, que cuando ganas mucho dinero, la gente no piensa que pueden tomar del tuyo.
Bazılarının aşırı olan bağlılıklarından kurtulamaması üzücü.
Es triste ver cómo algunos tipos no pueden cortar el cordón.
Hastahanede olmanı duymak üzücü.
Siento escuchar que estuviste en el hospital.
- Kadınların hukukçu olmasına izin vermemeleri çok üzücü.
Es una lástima que no les permitan a las mujeres ejercer la ley.
İnanılmaz üzücü.
Esto es extremadamente angustiante.
- Nellie, karına olan üzücü şeyi anlattı.
Nellie nos contó la triste noticia sobre tu esposa. Murió.
Eğer yakalanırsan üzücü etkileri olur ve gerçek ortaya çıkar. Sonra üç durumda da başarısız olursun.
Si lo haces, hay repercusiones tristes y confirmará... que fallaste de tres maneras.
İnanmak dahi istemediğim üzücü söylentiler şimdiye kulağınıza gelmiştir.
Para ahora, asumo que han oído los rumores y es con gran pesar que debo confirmar que son ciertos.
Will Sevgililer Günü'nü unuttu. Çok üzücü.
Olvidaré el día de San Valentín.
Bir şey değişmez, sonu daha üzücü olur.
Misma historia, final más triste.
Sizi yiyip bitiren her neyse, bu hale gelmenizi görmek çok üzücü.
Y realmente duele veros luchar con lo que sea que os está comiendo de esta forma.
Tanrım, çok üzücü.
Dios, es horrible.
Bana güvenmiyor olman üzücü.
Duele que no creas en mí.
David senin de üzen şeylerin başında olduğunu düşünmen üzücü.
Bueno, David... duele que tú creas que eso es lo que más duele de todo.
Hayır, üzücü kısım da bu.
No y eso es lo más triste.
Aslında kardeşin bu kadar çekici gözükürken yalnız olması çok üzücü.
De hecho... he dicho que es una lástima que tu hermana no esté acompañada cuando luce tan deslumbrante esta noche.
Çoğu insanın babanı tanımaması üzücü.
Para mí es triste que la mayoría de la gente no sepa quién es tu padre. Él...
Anne babaları ölmüş, tamam, üzücü ama...
Sé que sus padres murieron, y eso es muy triste, pero...
Bu üzücü konudan bahsetmeyin.
No haga alusión a ese triste asunto.
Çok üzücü.
Es tan triste.
Pardon ama seni güldürmek için canını yakmak gerçekten çok üzücü. Tamam, tamam.
Lo lamento, es triste lastimarte para hacerte reír De acuerdo, de acuerdo.
Çok üzücü. Onu aramalıyım.
Debería llamarlo.
Yahudilik hakkında çok az bilgim var, bu üzücü.
Sé tan poco del judaísmo, es triste.
Bu çok üzücü.
Es muy triste.
En üzücü olanıysa kanatları vardı.
- ¡ Qué horror! - Lo peor es que el pobre pajarito tenía alas.
Antoine'a olanlar üzücü.
Es una pena lo de Antoine.
Karşılıksız aşktan daha üzücü birşey yoktur Doğru mu, Howard?
No hay nada más triste que un amor no correspondido, la derecha, Howard?
Senin küçümseyici ve üzgün küçük dünyanda yaşamak çok üzücü olmalı.
Eso debe ser muy triste en tu triste, cínico y pequeño mundo.