Şanssızlık traducir español
512 traducción paralela
Arnie için büyük şanssızlık.
Qué mal momento para Arnie.
Pek çok kuş için büyük şanssızlık olacak.
Lo será para muchos.
Şanssızlık işte.
Lo intentaremos.
- Şanssızlık olmuş!
- ¡ Qué mala suerte!
Denetleme amacıyla kıyıda görevlendirildim orada onunla bir kez daha karşılaşmam şanssızlıktı.
Me habían enviado a la costa a inspeccionar unas defensas. Mientras estaba ahí, tuve la desgracia de cruzarme otra vez con ella.
Sana şanssızlık getirdi mi?
¿ Fui tan desafortunado?
Bunun gibi kaçınılmaz bir şanssızlık güzel şehrimizin dürüst vatandaşlarını nasıl etkiler?
¿ Cómo una desgracia así podría influir en los honestos votantes?
- İleride. Lastik patladı. - Şanssızlık.
- En la carretera, sin rueda.
Ona şanssızlık getirdiniz.
Le trae mala suerte.
Senden sadece bir tek şey istiyorum : ... eğer şanssızlık vurursa, bizleri terk etme.
Perro por favor, no nos abandones ante la adversidad.
- Şanssızlık Andy.
Mala suerte Andy.
Ne şanssızlık.
- La segunda no dejó nombre. - Qué mala suerte.
Birdenbire ölmesi bir şanssızlık.
Es una pena que haya muerto de repente.
Şanssızlık değil mi?
Mala suerte, ¿ verdad?
Şanssızlık yaşadı.
Pasó un mal rato.
Şanssızlık.
Mala suerte, supongo.
Lanet olası şanssızlık olmasaydı.
Pero tuvimos mala suerte.
Ne şanssızlık, Marsha.
Un mal trago, Marsha.
Siyah bir kedi yolumu kesti, ne şanssızlık.
Aquí no aparece ni el gato.
Şanssızlık!
Mala suerte.
Yüce Tanrım, ne şanssızlık!
¡ Dios mío, que desgracia!
Polisin gelmesi şanssızlık oldu.
Igual el carabinero pasaba por casualidad.
Şanssızlık.
Mala suerte.
Büyük şanssızlık.
Mala suerte.
Şanssızlık çok ani bir şekilde gelip sizi bulabilir Majesteleri.
No sé, pero nadie está a salvo de una desgracia. Sí.
" Efendi Yoshioka'nın bugün olmaması büyük bir şanssızlık.
" Es una desgracia que el Maestro Yoshioka esté ausente hoy
Bir şanssızlık işte.
Fue un accidente.
Büyük şanssızlık.
Qué mala suerte.
Bu zamanda ziyaret etmemiz şanssızlık olmuş.
Lástima que hayamos coincidido con esto.
Şanssızlık, Rini.
Mala suerte, Rini.
- İster şans de ister şanssızlık.
- Por suerte no.
- Her tarafta şanssızlık var.
- Pues todos lo lamentamos.
Sığırları olmaması şanssızlık.
Sería algún ganadero que jugaba por primera vez en su vida.
Ne şanssızlık.
¡ Qué lástima!
Şanssızlık, değil mi?
No ha habido suerte.
Biraz da şanssızlık işte!
Pero por pura casualidad...
- Söylemek şanssızlık getirir.
- Da mala suerte decirlo.
Ne şanssızlık.
Que infortunio...
Sırf şanssızlık yüzünden hayallerim baltalandı.
La casualidad fue la que echó a perder mis planes.
Niyetim kötü değildi, sadece şanssızlık oldu.
No fue de mala fe. Fue sólo mala suerte.
Ne şanssızlık.
¡ Qué manga de inútiles!
- Şanssızlık ama bu.
¡ Qué mala suerte!
- Asıl şanssızlık seninle iş çevirmek.
Mala suerte es trabajar con un tipo como tú.
Akşamüstü küçük bir şanssızlık sonucu birazını döktüm.
A causa de unos contratiempos anteriores, derramé una cantidad.
Ben de geç kaldım. Ne şanssızlık...
Si llego tarde enseguida protesta.
Şanssızlık.
Qué mala suerte.
Ne şanssızlık, çünkü savaş esiri oldunuz. ´ ´
Es una pena, porque acaban de convertirse en prisioneros de guerra.
Çok şanssızlık.
Muy mala suerte.
- Şanssızlık işte.
- Qué lástima.
Şanssızlık dostum.
Mala suerte.
Bu şanssızlık!
¡ Trae mala suerte!