220 traducir francés
6,107 traducción paralela
Nick'i ani bir kararla öldürmüş olabilir, diğerleri gibi planlamamıştır.
{ \ pos ( 192,220 ) } C'est peut-être un meurtre impulsif, pas réfléchi contrairement aux autres.
O zaman neden cesedi batırmadı?
{ \ pos ( 192,220 ) } Pourquoi ne pas immerger le corps?
Cesedin bu kadar çabuk bulunmasına izin vermesi şu ana dek gösterdiği kendini koruma içgüdüsüne ters düşüyor.
Le laisser être trouvé si vite { \ pos ( 192,220 ) } est loin des instincts de préservation dont il a fait preuve jusque-là.
Eski gömü alanını kullanamaması oyununu bozmuş olabilir.
{ \ pos ( 192,220 ) } La découverte de son site l'a peut-être perturbé.
Ya da bizi yanıltmaya çalışıyor.
{ \ pos ( 192,220 ) } Ou il veut nous perturber.
Başka bir göl kullanarak öldürme alanını ikiye katladı.
{ \ pos ( 192,220 ) } En utilisant un autre lac, il a doublé son terrain de chasse.
İki gölü birbirine bağlayan su ulaşımı yok.
{ \ pos ( 192,220 ) } L'eau ne relie pas les deux lacs.
Arada orman var.
{ \ pos ( 192,220 ) } Avec de la forêt entre les deux.
Kurbanlarını bir kamyonette ya da karavanda saklayabilir.
{ \ pos ( 192,220 ) } Un camion ou un camping-car cacherait ses victimes.
Kurbanlarını sürüklediyse muhtemelen onları taşıyamayacak kadar güçsüz.
{ \ pos ( 192,220 ) } Il doit être faible pour le porter. Donc il l'a traîné.
Bölgesinde rahat dolaşmak için daha ufak bir hedef seçmiş olabilir.
{ \ pos ( 192,220 ) } C'est pour ça qu'il a dû choisir une cible plus petite.
Ayrıca cesedi suya batırmadı.
{ \ pos ( 192,220 ) } Et il n'a pas lesté ce corps.
Hepimizin can yeleğine ihtiyacı olacak.
{ \ pos ( 192,220 ) } Il nous faut des gilets de sauvetage.
Hortum bölgesinin tam ortası.
{ \ pos ( 192,220 ) } Pile sur l'Allée des Tornades.
Eğer şüpheli hortumları forensik önlem olarak kullanıyorsa Kansas onun için idealdir.
{ \ pos ( 192,220 ) } S'il se sert des tornades comme maquillage, alors le Kansas est l'endroit idéal.
Eğer cesetlerdeki tahrifattan, özellikle de kayıp uzuvlardan şüpheli sorumluysa aşırı derecede de vahşi.
{ \ pos ( 192,220 ) } Extrêmement violent, s'il est responsable { \ pos ( 192,220 ) } des dégâts et membres coupés.
Tamam, işareti aldım. Bana ihtiyacınız olursa iğrenç şeyler söylemeyen bilgisayarlarımla burada olacağım.
{ \ pos ( 192,220 ) } Bon, j'y vais, ne me dites plus rien de dégoûtant.
Türbülans nadiren uçakların düşmesine yol açar.
{ \ pos ( 192,220 ) } Elles provoquent rarement les crashs d'avions.
Ama bu kadar küçük bir uçakla yanlış irtifada onlardan birine rastlarsak toza döneriz.
{ \ pos ( 192,220 ) } Si notre petit avion en percute à la mauvaise altitude, { \ pos ( 192,220 ) } on explose.
Çocuk çok kötü durumdaydı.
{ \ pos ( 192,220 ) } Le gars était dans un sale état.
Kollarını buluruz sandık ama bulamadık.
{ \ pos ( 192,220 ) } On pensait retrouver ses bras, mais non.
Onu az ileride bulduk.
{ \ pos ( 192,220 ) } On l'a trouvé par là.
Şüphelinin kesinlikle kendi taşıma yöntemi var.
{ \ pos ( 192,220 ) } Le suspect possède son propre véhicule.
Burası sık kullanılan bir yol değil.
{ \ pos ( 192,220 ) } On est loin de la route.
İlk kurban Jason Meredith buradan 45 km ileride bulundu.
{ \ pos ( 192,220 ) } La première victime, Jason Meredith, a été trouvée à plus de 48 km d'ici.
Burayı hortum vurmadan boşaltabildiniz mi yani?
{ \ pos ( 192,220 ) } - Vous avez pu évacuer?
Yeterli zaman olunca tüm karavan parklarını boşaltmaya çalışıyoruz.
{ \ pos ( 192,220 ) } Quand on est prévenus à temps, on essaie d'évacuer les campings.
Hortumda olmak isteyeceğin son yer bir karavandır.
{ \ pos ( 192,220 ) } C'est le dernier endroit où être lors d'une tempête.
Ana yolları da kapatırız.
{ \ pos ( 192,220 ) } On ferme les routes principales.
Yani şüpheli ya içeri girmenin yolunu buldu ya da zaten buradaydı ve tahliye sırasında saklandı.
{ \ pos ( 192,220 ) } Alors, le suspect est soit entré, { \ pos ( 192,220 ) } soit il était déjà là et s'est caché pendant l'évacuation.
Hatta kendi hayatını tehlikeye atacak kadar yakın.
{ \ pos ( 192,220 ) } Voire assez pour être en danger.
Ya da hortum geçene kadar güvenli bir yerde bekledi, sonra da cesedi atmaya geldi.
{ \ pos ( 192,220 ) } Ou il a attendu l'accalmie, avant de revenir jeter le corps.
Hayır, bence bu adam için hortumun özel bir anlamı var.
{ \ pos ( 192,220 ) } La tempête elle-même a une signification.
Sence hortumu sadece izlerini kapatmak için kullanmıyor mu?
{ \ pos ( 192,220 ) } Pas seulement pour brouiller les pistes?
Üniversitedeyken Indianalı bir çocukla futbol oynardık.
{ \ pos ( 192,220 ) } J'ai connu un gars de l'Indiana.
Arkadaşlarıyla kafa çekip fırtına kovalamaya gittiklerini söylemişti.
{ \ pos ( 192,220 ) } Lui et ses potes buvaient et chassaient les tornades.
Onları nerede bulabiliriz?
{ \ pos ( 192,220 ) }
Bu adamın eğitimli olduğunu düşünüyorsun.
{ \ pos ( 192,220 ) } Tu crois qu'il est instruit?
Bu çocuğa kulak verelim.
220 ) } Écoutons cet enfant.
Meksika buradan çok daha güzel bir yer.
220 ) } Le Mexique est bien mieux qu'ici.
- Evet, siktir olup gidelim.
220 ) } Allons-y!
Hey Jiménez! Bizler dönüyoruz.
220 ) } On rentre!
Biz Meksika'ya dönüyoruz.
220 ) } Rentrons au Mexique.
Ancak yüreğinin sesini dinlemelisin. Burada bizlerle kalmak mı yoksa amigolarının yanına mı gitmek istersin?
220 ) } Mais tu dois écouter ton cœur. 200 ) } ou veux-tu être avec tes amis?
220 bölüme ulaşıp da her bölümünü aynı kişilerin yazıp, yönetip, seslendirmelerini yapıp, her çekimini izlediği bir dizi daha yok.
Il n'existe aucune autre série de 220 épisodes où ce sont les mêmes personnes chaque image.
Tamamdır.
220 ) } C'est fini.
Sosyoekonomik açıdan çeşitlilik çok.
{ \ pos ( 192,220 ) } Énorme fracture socio-économique.
Evet, yaşlar da öyle.
{ \ pos ( 192,220 ) } La tranche d'âge aussi.
Öğrenciler 12 ve 18 yaşları arasında, ayn kampüste aynı yurtlardalar.
{ \ pos ( 192,220 ) } Les élèves ont de 12 à 18 ans, { \ pos ( 192,235 ) } partagent le même campus, les mêmes dortoirs.
Kim olduğumuzu biliyorlar mı?
{ \ pos ( 192,220 ) }
O arazide saatte ancak 1,5 kilometre ilerleyebilir.
{ \ pos ( 192,220 ) } Dans ces conditions, il ne peut faire que 1,6 km par heure.