Abartmıyorum traducir francés
169 traducción paralela
Gerçekten, abartmıyorum.
Je n'exagère pas.
Tamamı. Bu sefer abartmıyorum, müfettiş.
Tout est vrai, Inspecteur.
İnan abartmıyorum Andrea.
Je n'exagère pas Andréa, croyez-moi.
- Olanları abartma. - Abartmıyorum.
N'en faites pas une montagne.
Abartmıyorum. Aylıklı çalışanlar beş para etmez.
Pour les employés, c'est comme pour les soldats du recrutement.
Abartmıyorum, kusura bakmayın!
Pardon.
Aman ne komik. Hiç abartmıyorum, Pedere ne olursa olsun yetmez.
Vous n'aurez pas volé ce qui vous arrivera!
Abartmıyorum.
Ce n'est pas un blague.
Olmadık şeyler, hiç abartmıyorum.
Pour le moins étrange, la phrase.
Hayır, abartmıyorum.
Je n'exagère pas.
Abartmıyorum. Yardımınıza minnettarız.
Je n'ai pas exagéré, et mon service apprécie votre aide.
Abartmıyorum, memur bey!
Si, M. L'agent. Ce sont tous des Arabes.
Abartmıyorum, değil mi?
J'en ai trop dit?
Abartmıyorum.
Vous savez que je n'exagère pas.
Efendim, emin olun abartmıyorum.
Et vous savez que je n'exagère pas.
Atmosferden geçmeyi başarabilen meteor sayısı o kadar düşüktür ki bizim sınıfta bir kişinin başına düşme ihtimali abartmıyorum astronomik boyuttadır.
Le pourcentage de météores survivant à l'entrée dans l'atmosphère est si bas... que les chances que ça arrive à quelqu'un de notre classe... sont astronomiques, sans jeu de mots.
Yüzlerce kadın ki bunu abartmıyorum madam,... bunu ödemişlerdir.
" Des centaines de femmes, et croyez-moi, je n'exagère pas,
Abartmıyorum!
Je t'assure!
Hayır, abartmıyorum.
Non, Monsieur
Hayır, abartmıyorum, Raoul. Raoul, çok merak ediyorum.
Je ne mets pas votre parole en doute, Raoul, je m'inquiète, c'est tout.
30 ya da 20 yıl önceki gibi... abartmıyorum.
Je me sens comme il y a 30 ou 20 ans... sans exagérer.
Abartmıyorum.
Et je ne mens pas.
Bir de ona avukatlık etmesi için kimi getirdiğime bak ülkenin en iş bitirici avukatlarından biri abartmıyorum, geleceğin adalet bakanı.
Je lui offre un des meilleurs avocats du pays Un futur ministre de la justice
Hayır abartmıyorum.
Non, je n'exagère pas.
Sizin hakkınızda çok şey duydum, inanın abartmıyorum.
J'ai beaucoup entendu parler de vous, et les éloges n'étaient pas exagérées.
Gerçekten abartmıyorum.
Pas du tout, c'est impossible.
- Abartmıyorum!
- Pas du tout!
Hiç abartmıyorum.
Je ne te charrie pas.
- Abartmıyorum. Bunlar gerçek.
- Non, c " est la vérité.
Telafi etmek için bir şeyi abartmıyorum. Tam da doğru oranda telafi ediyorum.
Je ne surcompense pas, je compense ce qu'il faut.
Deli değilim ve durumu da abartmıyorum.
Je suis pas cinglé.
Cidden hiç abartmıyorum.
Ne l'oubliez pas...
Abartmıyorum.
Pas du tout.
Abartmıyorum, soluk alamadılar.
Je veux dire, vraiment estomacquées.
- Hayır, abartmıyorum.
- Non. - Allez, bois un verre.
Hayır abartmıyorum.
Pas du tout.
Abartmıyorum. Bu akşam gitmemiz gereken müthiş bir parti var.
Je ne t'ai pas vu depuis des jours.
- Abartmıyorum.
Je n'exagère pas.
- Abartmıyorum.
- Pas du tout. Oh non.
- 1, 2, 3, 4, 50. Abartmıyorum.
- Une, deux, trois, quatre, cinquante.
İnan abartmıyorum.
Vous lui avez dit que le trophée est énorme?
- Ve kesinlikle abartmıyorum. - çabuk karar verin şimdi!
Mais à midi, je ferme et je n'ai que 28 places.
Çünkü hiç abartmıyorum görüşmemiz gereken düzinelerce çocuk vardı.
encore des douzaines d'interrogatoires à mener.
nüfusun yüzde 10'unun eğitilmiş olduğunu söylerken abartmıyorum.
Et j'exagère beaucoup si je dis que 10 % avaient une culture générale.
- Evet bir koruyucu gibi, abartmıyorum.
- Comme un charme.
Hiç de abartmıyorum!
- Pas du tout!
Hayır, abartmıyorum.
Mais non!
Ve hiç abartmıyorum.
Et je n'exagère pas.
Abartmıyorum.
Sans rancune.
Tamam, belki bazı şeyleri abartmışımdır... çünkü bilirsin, bunu aptal liseli kızlar için yazıyorum.
J'ai peut-être exagéré quelques trucs... parce que j'écris juste pour de stupides lycéennes...
Abartmıyorum.
Je ne me donne pas de mal.