English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ A ] / Acıdı

Acıdı traducir francés

26,130 traducción paralela
Ne derler bilirsin, gerçek acıdır.
Tu sais ce qu'on dit, il n'y a que la vérité qui blesse.
Diğer bir kefalet avukatı olan Don Weingarten'a Alicia'ya düşenlere acıdığınızı söylemediniz mi?
Avez-vous dit à Don Weingarten, un autre avocat aux cautions, que vous étiez désolée pour les personnes qui avaient Alicia Florrick comme avocat?
Her zaman konuşmaya açık olduğumuzu belirtmek isteriz.
Sachez bien que nous restons toujours ouverts au dialogue. - D'accord, merci.
Şu kanalizasyon borusu, açık boşaltım borusundan bölecekler.
Cette conduite d'égouts, le tuyau émissaire, c'est ce tuyau qui marque la frontière.
Buraya geldiğinizde aç ve kararlıydınız. Yeteneklerinizi göstermek için sabırsızlanıyordunuz.
Quand vous êtes arrivés vous étiez affamés et déterminés et creviez d'envie de montrer de quoi vous étiez fait.
Örneğin Megan bana daha açık olmamı ve ilişki kurmaktan korkmamamı söyledi ben de bu yıl daha sosyal olmaya karar verdim.
Par exemple, Megan m'a dit de "m'ouvrir" et de ne pas avoir peur des relations, donc cette année j'ai décidé d'être plus sociable.
Sayın Başkan, Doug onları o buzuldan kurtarmak için bir CH-53 Super Stallion bulacaksın yoksa karını arar ve geçen sene kedi kaçtığında kapıyı açık bırakanın bakıcı değil senin olduğunu söylerim.
M. Chairman, Doug, tu va trouver un moyen d'envoyer un Super Stallion CH-53 pour les faire sortir de ce glacier, ou je vais appeler ta femme et lui dire que c'était toi, et non la nounou, qui a laissé la porte ouverte l'année dernière quand le chat s'est enfuie.
Zihnim o kadar açık ki bir sürü kötü düşünce geliyor.
En fait mon esprit est tellement ouvert que... de mauvaises pensées n'arrêtent pas d'y entrer.
Açıkçası, Muhteşem Katherine'den bir şeyler öğreneceğim için heyecanlıyım.
Je suis excité d'apprendre de Katherine la Grande.
- Sormamıştım ben. Şu an sözde acımasız ölüm makinesinin arkadaşlarımın peşine düşmesine izin veremem.
La dernière chose dont j'ai besoin c'est d'une soit disant machine à tuer impitoyable s'en prenant à à n'importe lequel de mes amis.
Yani... Tatlı olduğunu düşünmüştüm belki biraz da hasarlı ama iyi açıdan.
Je veux dire, je pensais que tu étais mignon, peut-être un peu fou, mais d'une manière adorable.
Callie seni aşağılayarak konuşmak istemem ama açıklamama müsade edersen minnettar olurum.
Callie, je ne veux pas te parler comme si tu étais stupide, mais j'apprécierais une chance d'expliquer.
Kadın ve Omar Velez birbirlerine taş atma mesafesinde bulundular ama kentsel coğrafyanın acımasız oyunu sayesinde davalarının birbirleriyle bağlantısı yok.
Elle et Omar Velez ont été découverts à un jet de pierre l'un de l'autre, mais les affaires ont été séparées à cause d'un tour cruel de la géographie municipale.
Doktorlar hala duyabildiğini söylüyorlar, o yüzden televizyonu açıp birlikte izliyoruz.
D'après les médecins, elle nous entend. Je mets la télé et on regarde ensemble.
Kendimi kurtarmak için değil. Sadece... Açıklayabilir miyim?
Je me cherche pas d'excuses, c'est pour expliquer.
hepimiz bir anda, göz açıp kapayana dek değiştirileceğiz.
"En un instant, " en un clin d'œil, au son de la trompette finale,
Radyoyu açınca, internette gezerken kahrolası camdan dışarı bakınca hatta.
Allumez la radio, allez sur Internet ou regardez par la fenêtre.
Herkes iyice anlasın. Bu bir gece saldırısı olacak. Açık alanda, yüksek noktadaki uzman bir nişancının karşısındasınız.
Que ce soit bien clair, ça va être un assaut de nuit à découvert contre un tireur d'élite en position élevée.
Beyaz olup olmadığını bilmiyoruz. Olsa iyi olur yoksa daha da çok şey açıklaması gerekir!
Il a intérêt à l'être, ou alors il aura encore plus d'explications à donner!
Bayan Grant her şeyin masasına gitmeden önce açılmasını ister.
Mlle Grant aime que tout soit ouvert avant d'atteindre son bureau.
Kendisi bir medya imparatorluğunun yöneticisi ve yakın bir zamanda National City Güçlü İnsanlar Listesi'nin bir numaralı ismi olarak açıklandı.
C'est la fondatrice et le PDG d'un empire médiatique qui a été nommé numéro un sur la liste des plus influents du National City Tribune.
Ama onu bu şekilde halka açıklarsanız, hiçbir anlamı kalmaz.
Mais si vous la dénoncez, ça n'aura pas d'importance.
Evet, ama yeterince hızlı gidebilirsen geçit gibi bir şey açıp, dünyalar arası seyahat edebilirsin.
Oui, mais si tu es assez rapide, il est possible d'ouvrir une brèche et de voyager entre les mondes.
Bir açıklık bulamıyorum.
Je ne peux pas trouver d'ouverture.
Bir ebeveyn için en acımasız ceza evladını gömmek olur.
La punition suprême pour un parent est d'enterrer son enfant.
Bir açıdan evet.
D'une certaine manière, oui.
Ayrıca sis içinde hareket ediyorlar bu da Harold'ın kilitli odasını açıklıyor.
Elles voyagent via la brume. Ça explique comment elle est entrée dans le vestiaire d'Harold.
Bu kurbanın sisteminde nörotoksin olmasını açıklamaz. Belki Wesen'dı.
Ça n'explique pas comment la victime a eu des neurotoxines dans son système, mais peut-être qu'il est Wesen.
Açık bir yaraya benzeyen bu ülkeye onca yoldan geldim eşimin gelmesi yasaklandı, sevgili rahmetli kardeşime saygımı sunmak istedim ama halihazırda sarsıcı ve acılı olan ziyaretime bu aşağılanma eklendi!
Je fais tout ce chemin pour retrouver ce pays, cette plaie ouverte, en n'ayant pas le droit d'amener ma femme, pour rendre hommage à mon cher frère, et ils ajoutent cette humiliation à ce voyage déjà pénible et traumatisant!
Pekin Açılış Seremonisi'nden tanıdığım birini arayacağım.
J'appelle mon contact de la Cérémonie d'Ouverture de Pékin.
Bir davetten çok üstü açık arabadan gelen bir duyuruydu.
Pas vraiment une invitation ; plus un bruit venant d'une décapotable.
Ama tanıdığım Kubilay kendine acıyan biri değildir.
Mais se morfondre et s'apitoyer, ce n'est pas le Kubilai que je connais.
Gerçi döşeme tahtasının, gecenin bir yarısında gıcırdamasına bir açıklama getirilmiş değil henüz.
Bien que nous ne disposons toujours pas d'explication pour les planchers qui crissent dans le milieu de la nuit.
O zaman hiçbiri köpek olmamasına rağmen üç farklı kan tipi tespit edilmesini açıklamak zor.
Alors il est difficile d'expliquer les 3 trois échantillons de sang différents dont aucun n'est canin.
Bitebilir bütün acıları yüreğin...
" et aux milliers d'impacts naturels dont la chair hérite.
Dinle, açıklayacak zamanım yok.
Je n'ai pas le temps d'expliquer.
İyi akşamlar, ben Oliver Peters size Markridge Grup hakkındaki gerçekleri ve acımasız, gizli bir örgüt için biyolojik silahlar geliştirmedeki rolünü açıklayacağım.
Bonsoir. Mon nom est Oliver Peters, et je suis là pour dire la vérité sur le groupe Markridge, et son rôle dans le développement d'armes biologiques, pour une organisation marginale, secrète et impitoyable.
Açıklayacak vakit yok.
Pas le temps d'expliquer.
Ancak boru hattı acımasız altın yarasalar tarafından tıkalı.
La seule façon d'accéder à ses tuyau est par ce trou infesté de Golden Bats.
Twitter'a göre katil yamyammış ayrıca yine Twitter'a göre Khloe Kardashian acı çekiyormuş.
D'après Twitter, le meurtrier est un cannibale, et toujours d'après Twitter, Khloe Kardashian a des courbatures.
Jeli ya da kızı neden bir kutunun içine koyduğumuzu açıklamak benim sorunum değil.
Je ne prends pas la responsabilité d'expliquer le gel Ou pourquoi on l'as mise dans une boite.
Parlamentonun açılışıyla aynı güne geliyor. Bu yüzden iki etkinliği birleştirip Büyük Salon'da senin için bir resepsiyon düzenleyeceklermiş.
Comme il a lieu le même jour que l'ouverture du Parlement, ils ont décidé de combiner les deux événements et d'organiser une réception en ton honneur dans la grande salle.
Elizabeth'in ölümünün yasını tutuşunu izlemek buna benim sebep olduğumu bilmek, acı vericiydi.
C'était atroce de te voir faire le deuil d'Elizabeth, de savoir que je te faisait endurer cela.
Açıkçası, sığınaktaki kemiklerin Japon casusuna ait olabileceğini düşünüyoruz.
Évidement, on pense que les restes du bunker peuvent être ceux d'un espion japonais.
Benim yüzümden hedef olur diye korkmuştum ama anlaşılan Hiro Noshimuri'nin oğlu olmak polis kocası olmaktan daha çok soruna yol açıyormuş.
Je suis inquiète qu'il devienne une cible là-bas à cause de moi, mais il semble qu'être le fils d'Hiro Noshimuri compte beaucoup plus qu'être marié à un flic.
Griffin, sen örnek niteliğinde genç bir adama benziyorsun bu yüzden arka bahçende neden bir uyuşturucu laboratuvarı olduğunu açıklamak istersin.
Vous m'avez l'air d'un jeune homme exemplaire, alors vous voudrez bien m'expliquer ce que fait ce labo dans votre cour.
Bu sizin mesleki açıdan yaptıklarınızı dava edilmemenizi sağlar kişisel olarak yaptıklarınızdan değil.
Ça vous protège d'être poursuivi à titre professionnel, pas personnel.
Ve bu çantada, deri ve kemikler arasında lateks ve folyo parçaları var. Demek ki yanında en az bir tane açılmamış prezervatif taşıyormuş.
Dans ce sac, au milieu de la peau et des os, des particules de latex et d'aluminium.
Müstakbel çocuğun sende kalsın diye bu anlaşmayı yırtmamı istiyorsan acı çekmeye katlanacaksın.
Donc, si tu veux que je déchire ce contrat pour que ton futur enfant soit bien ton futur enfant... La douleur n'aura pas d'importance non plus pour toi.
İyi bir ebeveynlik görmemiş sabit bir evde kalmayan çocuklar için açıkça görülüyor ki "D" şıkkı uygun bir seçenek değil Mariana.
Sérieusement? Pour les enfants à qui j'enseigne qui n'ont pas de bons parents ou un foyer stable. "D" n'est pas forcément le choix évident, Mariana.
Küçülmeye gittiklerini söylediler ama açıkcası patronum benden, ondan daha zeki olduğum ve kendini tehdit altında hissettiği için benden hoşlanmıyordu.
Ils ont dit réduction d'effectifs, mais honnêtement, ma patronne ne m'aimait pas parce que tu vois, j'étais plus intelligente qu'elle et elle se sentait menacée.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]