Adalet traducir francés
6,041 traducción paralela
Ne benim tarafımdan ne de adalet tarafından sindirilmişti.
Il n'en avait pas peur, ni de moi non plus.
Ancak kahkaha olsun ya da olmasın adalet her zamanki gibi yerini buldu.
Mais... ironiquement, justice a été faite, comme toujours.
Adalet yerini buldu.
"Justice a été faite."
- Çünkü adalet yerini bulur.
Parce que la justice nous rattrape tous.
TSAI FU KÖYÜ ADALET BAKANLIĞI
TRIBUNAL DU VILLAGE DE TSAI FU
Köylüler adalet istiyor.
Les villageois demandent justice.
Bunu başaramadığıma göre onun mirasını onurlandırıp adalet istemekten başka seçeneğim kalmadı.
Comme j'ai échoué, je n'ai pas d'autre choix que d'honorer sa mémoire et réclamer justice.
Merhamet ve adalet dağıtıyorlar.
Ils veillent sur nous tous, prêts à distribuer la miséricorde ou la justice.
Adalet için geldik.
On veut justice.
Adalet hakimiyetin bitti, Turbo Rider.
Ton règne de justice est terminé, Turbo Rider.
Adalet yerini buldu mu sizce?
Pensez-vous que justice a été faite?
Adalet yerini buldu mu, efendim?
Justice a-t-elle été faite?
Amerikan adalet sistemi de yargılanacak.
Le système judiciaire sera sur la sellette.
Adalet Bakanlığı öncelikle Amerika Birleşik Devletleri'ne hizmet eder.
Le département de la Justice doit d'abord défendre les États-Unis.
Adalet istiyoruz!
Justice!
Sosyal adalet, hayır.
Je veux rentrer dans le Fife.
Onların zaferi sana nasıl adalet sağlayacak?
Comment leur succès te rendra justice?
Adalet mi dedin kızım?
Justice, ma fille?
Kral'ın emriyle Adalet Bakanlığı mevkiinden çıkarıldın.
Vous avez été démis de votre poste de Chancelier, Par l'ordre du roi.
Kardinal'e iletirim, Adalet Bakanı.
Je lui ai dit, et par le sang du Christ,
Peki nasıl oluyor da Londra'ya dönüp seni Adalet Bakanı olarak buluyorum?
Alors, comment se fait-il que je reviens à Londres Et m'aperçois que vous êtes devenu Chancelier?
Adalet Bakanı.
Lord Chancelier.
Bunu siz yapmalısınız. Ne de olsa Adalet Bakanı sizsiniz.
Ça doit venir de vous, M. le ministre de la Justice.
Adalet Bakanı, Rodrigo Lara Bonilla.
Nous avons parmi nous M. le ministre de la Justice, Rodrigo Lara Bonilla, qui va s'adresser à cette honorable assemblée.
Adalet Bakanı'nın dün mecliste hakkımda yaptığı suçlamaları ispatlamak için 24 saati olduğunu söylemek istiyorum.
Je déclare publiquement que j'accorde 24 heures au ministre de la Justice pour présenter les preuves concrètes des accusations faites à mon encontre devant la Chambre.
Açıklama yapmazsa yetkililer ve Kolombiya adalet sisteminden önce ben onun hakkında yasal işlem başlatacağım.
Dans le cas contraire, j'engagerai des poursuites pénales devant les autorités et la justice colombienne.
Deliller Adalet Sarayı'ndaki koca bir odayı doldurdu.
Les pièces à conviction remplissaient une salle entière du Palais de Justice où siégeait la Cour suprême.
Eski bir CIA Ajanı kokainle birlikte ya da değil, komünist ülkelerde duruyor. Adalet Bakanlığı'na göre bu vatana ihanet sayılır değil mi?
Un ex-CIA faisant escale chez les cocos, avec ou sans cocaïne, la justice américaine y verra un acte de trahison.
Bu hafta Adalet Sarayı'nda incelenecek.
Ils vont l'examiner cette semaine au Palais de Justice.
M-19, Escobar'ın parasıyla Adalet Sarayı'na saldırıp yüksek mahkemeyi işgal etmişti.
Financé par Escobar, le M-19 avait attaqué le Palais de Justice et occupait la Cour suprême.
Elisa'yı, Adalet Sarayı olayını Escobar'a bağlayabileceği için koruyorduk.
On protégeait Elisa, car elle pouvait relier Escobar à l'assaut du Palais.
Narkotik'in, Adalet Sarayı kuşatmasının arkasında Escobar'ın olduğunu söyleyen teorisine dair bir ipucu var mı?
Des renseignements confirmant qu'Escobar a orchestré le siège du Palais?
Halk karşı koyup adalet istiyor.
Le peuple se lève pour réclamer justice.
Bu şeytani adamlar tarafından başlatılan şiddete toplumun uygunluğu adına ve Luis Carlos Galán'ın anısına adalet uygulanacaktır.
Une violence amorcée par ces hommes malfaisants que nous traduirons en justice. Au nom de la morale, et en mémoire de Luis Carlos Galán, nous aurons recours à l'extradition.
Kendimi bu adama teslim ettim, adalet başkan yardımcısına.
Je me suis rendu à ce morveux. C'est le vice-ministre de la justice.
Fakat bu ülkede adalet olmadığı için hiçbir şeyin yardımcısı falan değil.
Mais comme il y a pas de justice dans ce pays, il est vice-ministre de rien du tout.
Adalet Bakanı Yardımcısı olarak mı?
De vice-ministre de la justice?
Evet, Adalet Bakanı Yardımcısı olarak size söz veriyorum.
Oui. Ma parole de vice-ministre de la justice.
Her gün Adalet Bakanı Yardımcısı'nın gelişiyle onurlandırılmıyoruz.
C'est pas tous les jours qu'on reçoit un vice-ministre.
Ben Eduardo, Adalet Bakan Yardımcısı.
C'est Eduardo.
Eğer hükümet peşime düşmeseydi şu an senin yerinde ben olacaktım. Adalet Bakan Yardımcılığı.
Si le gouvernement ne m'avait pas persécuté, je serais à votre place, comme vice-ministre de la justice.
Bu kahrolası yerde adalet falan yok!
Il n'y a pas de justice dans cet endroit de merde.
Adalet için.
Justice.
Adalet anlayışıdır belki?
Une certaine justice, peut-être?
Tanrım, adalet denen şey kalmamış!
Bordel, y a pas de justice!
Kelimelerin arasına artı işareti koyup aratın böylece adalet veri tabanındaki tüm alakalı davalar çıkar.
Rentrez le mot ou l'expression séparé par des signes +, et ça trouvera tous les dossiers contenant ce mot grâce à la base de données judiciaire.
Ama Mahoneyler ancak şimdi adalet karşısına getirildi.
Les Mahoney doivent quand même être déférés devant la justice.
Adalet istiyorum, John, aynı sen gibi.
Je veux la justice, John, comme toi.
Adalet istiyorum ben.
Je veux la justice.
Kardinal Wolsey, Adalet Bakanı ve Henry'nin Roma'ya olan talebinde yardımcı, hükümdarını bu konuda yüzüstü bıraktı.
Le cardinal Wolsey, Chancelier du Royaume et avocat d'Henry VIII auprès de Rome a perdu la confiance de son souverain sur cette seule question.
Kolombiya Adalet Yüksek Mahkemesi içi delilleri barındıracak kadar güvenli olduğunu düşündüğümüz tek yerdi.
C'était le seul endroit sûr où les stocker.