Alâkası traducir francés
683 traducción paralela
- Kızın bununla ne mi alâkası var?
- Quel rapport là-dedans? - Le rapport?
Neden bir alâkası olmasın ki?
Pourquoi y en aurait pas?
Yumurtayı yiyemedim. Yumurta güzeldi ama bunun konumuzla bir alâkası yok.
Je n'ai pas pu manger l'œuf, pourtant il était bon.
Bunun bana olan borcunla hiçbir alâkası yok.
Mais, ça n'a rien à voir avec tout ce que tu me dois, hein.
Ne alâkası var?
- Aucun rapport. - Et l'aveugle?
Reggie'nin yaptığı şeyin bizimle hiçbir alâkası yok Stephen.
c'était à cause de nous? Pas à cause de nous.
Toplumun bununla ne alâkası var?
Qu'est-ce que la société a avoir avec ça?
Kosimerim, tüm kasabanın Giuliano ile alâkası var.
Tout le village a quelque chose à voir avec Giuliano.
Pisciotta söyleyeceklerinin şu an görülmekte olan duruşmayla Portella della Ginestra'daki katliamla yakından bir alâkası var mı?
Gaspare Pisciotta... Vous avez demandé la parole pour l'affaire qui nous concerne ici, le massacre de Portella della Ginestra?
Şimdiki genç nüfusun büyük çoğunluğu kiliselerde evlenip sıradan hayatlar yaşayan ve aşkla hiç alâkası olmayan ebeveynler tarafından büyütüldü.
Aujourd'hui, les jeunes sont élevés par des parents dont la vie n'est faite que d'habitudes qui n'ont rien à voir avec l'amour.
Fakat küçük kızım, senin evlenmenin konumuzla alâkası yok.
- Mais, ma petite fille, il n'est pas question de te marier.
- Yemek yemen gerektiğini söylemiştim. - Alâkası yok. Apandisim.
Je crois plutôt que c'est l'appendicite.
Bunun roketlerle ne alâkası olduğunu anlamıyorum.
Je ne vois pas le rapport avec des fusées.
Bu kuralın oyun dışı kalmamla alâkası olmamalı.
Cette règle qui empêche de quitter la table.
Bununla ne alâkası var? Bütün antikacılar bunun gibi kitapları mı biriktiriyorlar?
Les antiquaires collectionnent-ils tous des livres de ce genre?
Evlât, bunun tesadüfle bir alâkası yok.
Tout ce que tu veux sauf une coïncidence.
Şimdi sırada alâkasız başka bir şey var.
Et maintenant quel que ch ose de complètement diffèrent.
Şimdi sırada alâkasız başka bir şey var.
Et maintenant quelque chose de complètement diffèrent.
Şimdi sırada alâkasız başka bir şey var.
Et maintenant quelque chose de complètement différent.
Bunun şansla ne alâkası var?
Où est la chance là-dedans?
Redondo ekibinden bildirildiğine göre, 190'ncı Cadde ve Flagler Sokağında geniş çapta trafik kazası var. Kazaların, takiple alâkası yok.
Les pompiers signalent des blessés sur la 190e Rue.
Yaptığınızın din ile alâkası yok.
Ce n'est pas un acte de foi.
Şekerlemelerin patlayıcılarla ne alâkası var?
Quel rapport avec les explosifs?
- Benimle ne alâkası var?
Quel rapport avec moi? L'homme assassiné....
- İnatla alâkası yok!
- Ce n'est pas ça.
- Millet rahatsız oluyor. - Hızlı gitmenin Gülle yarışıyla ne alâkası var?
- Diable, le fait d'aller trop vite... a quoi à voir avec le Boulet de Canon?
Bununla ne alâkası var?
- Je ne vois pas le rapport.
İyi de, bunun bizimle alâkası ne?
Qu'est-ce qu'on en a à faire?
Benimle alâkasını tam olarak bildiğim söylenemez.
Ça n'a aucun rapport avec moi.
Acaba durumun sizin gibi aktivite insanların it olmasıyla alâkası olabilir mi?
Ça n'a rien à voir avec le fait que ces clubs regorgent de sales cons?
Spesiyalmiş! Alâkası yok!
Spécial... tu parles!
İçkinin, basketbol konusunda bildiklerimle ne alâkası var?
Quel rapport entre la boisson et ma connaissance du basket?
Benimle bir alâkası yok.
Ça n'a rien à voir avec moi.
Ama örtüşmüyordu. Uzaktan yakından alâkası bile yoktu.
Ça ne co : ï : ncide pas.
Çünkü, benim ideallerime göre, mahkemede onu savunurken bunu bilmem tamamen alâkasızdı.
Parce que pour moi, le représenter en appel, ça n'avait aucun sens.
Benimle ne alâkası var?
Qu'ai-je à voir là dedans?
- Alâkası yok.
- Ce n'est pas des avances.
Konuştuğumuz konunun.. ... nükleer patlamayla uzaktan yakından alâkası yoktu.
On n'a discuté de rien qui ait un lien quelconque avec la détonation nucléaire.
Dr. Bryant, annesiyle ayrılmamızın onunla alâkası yok.
Dr Bryant, la rupture avec sa mère n'avait rien à voir avec elle.
Umarım Michael'ın bu işlerle alâkası yoktur.
J'espère que ce n'est pas Michaël.
Yüzbaşı LaMott'un janjanlı saati olabilir ama test pilotu bile olmakla uzaktan yakından alâkası yok.
Le capitaine LaMott a beau avoir une montre compliquée... il est loin d'être équipé comme un pilote d'essai.
Brennan desen, ırkçılıkla alâkası yok, adam herkesten nefret ediyor.
Quant à Brennan, il n'est pas raciste. Il déteste tout le monde.
Alâkasız!
Aucun rapport!
Yok canım, felaketle alâkası bile yok.
Non, c'est loin d'être un désastre.
Sherman McCoy'un babasıyla hiç alâkası yoktu.
Sherman McCoy n'était en rien comme son père.
Dürüstlüğün bununla hiç alâkası yok.
Honnêtement... L'honnêteté n'a rien à voir ici.
Gerçek insanlarla alâkası olmayan işler için gayet uygun bir bakış.
Fantastique, comme ouverture. Tant qu'on n'est pas dans la vie active!
Babamın kaderini, annemin cinayetiyle alâkası olabilecek bir adamın ellerine mi bırakayım yani?
Et maintenant je suis supposé laisser le destin de mon père entre les mains d'un homme qui a peut être quelque chose à voir avec la mort de ma mère.
- Kızın bununla ne alâkası var?
De Mulligan.
Bunun, özgür dünyada telefonu olmayan yegâne insanlar olmamızla ne alâkası var?
"Rentre chez toi."
Her şeyle alâkası var.
Et c'est là que je suis frappé d'horreur quand je me rends compte qu'elle est chez elle.