Alışveris traducir francés
5,705 traducción paralela
Alışveriş merkezine giren ilk 20 olmak için yardıma ihtiyacımız var.
On a besoin d'aide pour être dans les 20 premiers au supermarché.
Efendim, bu haber yapılır ve alışveriş merkezine ilk girenler Xbox alırsa bu durum bizim için kötü bir izlenim yaratır.
- Monsieur, si cela devait faire les infos, et si les premières personnes à l'intérieur de ce centre commercial etaient tous pour la Xbox, ça serait clairement mauvais pour notre image.
Alışveriş merkezi Şükran Günü gecesinden önce sıraya girmeyi yasakladı.
Le centre commercial ne permet plus aux gens de faire la queue pour le Black Friday jusqu'à la nuit de Thanksgiving.
Üşüdüler, acıktılar, kanlarını döktüler, bu alışveriş için.
Ils ont froid, ils sont affamés, et il y a déjà eu beaucoup d'effusions de sang sur ces promotions de fêtes.
South Park Alışveriş merkezinde Noel tüm canlılığıyla devam ediyor. Söz sende, Tom.
Pas de doutes que Noël est bien vivant au centre commercial de South Park.
Evet, Red Robin'in içinde alışveriş merkezine açılan kapılar var.
Tout à fait. Red Robin a des portes depuis l'intérieur qui mènent directement au centre.
Alışveriş merkezine girmemizin anahtarı, Kara Cuma'dan önce Red Robin'i ele geçirmek.
La clé pour que nous soyons les premiers à l'intérieur est de prendre le Red Robin avant que le Black Friday ne commence.
Alışveriş merkezinde çalıştığını bile bilmiyordum.
Je savais même pas qu'il bosser au centre, Kyle.
Bayanlar ve baylar, South Park Alışveriş Merkezi ortakları ve haber, hava durumu ve spor kaynağınız olan Kanal 9 haberleri adına bu sabah burada olmak bir onurdur.
Mesdames et messieurs, c'est un honneur d'être ici ce matin au nom des partenaires du centre de South Park et de Channel 9 News, votre source de référence pour les actualités, la météo, et le sport.
- Alışveriş merkezi henüz açılmadı.
Le centre n'est pas encore ouvert.
Alışveriş merkezi açılınca ıslık çal.
Quand le centre ouvre, donne un coup de sifflet.
Alışveriş merkezinin açılmasına çok az kaldı.
Monsieur, Kyle, il sont sur le point d'ouvrir le centre. Qu'est ce que tu fous?
Efendim, efendim, yöneticiler az önce Red Robin'e açılan kapıyı birimizin açıp düğünün alışveriş merkezine geçmesine izin vermemizi söylediler.
Monsieur, monsieur, les opérations ont dit qu'ils ont besoin de l'un de nous pour débloquer la porte vers le Red Robin pour permettre un mariage à l'intérieur du centre.
Alışveriş yapabilirsiniz.
Tu peux toujours faire tes achats.
Tom, alışveriş çılgınlığı sona erdi ve görünen o ki Microsoft'un yeni Xbox One ürünü bu yılın gözdesi.
Tom, la folie des achats est terminée, et on dirait que la nouvelle Xbox one de Microsoft est le carton de cette année.
- Hayır, alışveriş yapar.
Non, elle fait du shopping.
Alışveriş merkezine yakın.
- À coté du strip.
Hayır, alışveriş çantamla dışarıdaydım ve birkaç komşu şeker verdi.
- Non. J'étais dehors, j'avais mon sac et des voisins m'ont donné des bonbons. C'est ça la chasse aux bonbons?
Kendinize eğlence arıyorsanız morgda alışveriş yapmanıza gerek yoktu.
Si vous cherchez un divertissement, vous n'avez pas besoin de faire du shopping à la morgue.
Alışveriş yaparak vakit geçirdik.
Le temps que tu as passé à faire du shopping avec moi.
Alışveriş yapmaktan nefret ettiğini biliyorum, bu yüzden teşekkürler.
Je sais que tu détestes le shopping. Merci pour aujourd'hui.
Teşekkür etmene gerek yok, seninle alışveriş yapmayı seviyorum.
Ne me remercie pas. J'aime faire du shopping avec toi.
Free-shop'tan alışveriş yaptıktan sonra pek vaktin kalmayacak.
Si tu veux faire plus de shopping duty-free, nous n'avons pas beaucoup de temps.
Alışveriş ve bebeklere de.
Du shopping et des poupées.
Her şeyden önce müşteriler birbirlerini alışveriş yaparken izlemeyi seviyor.
Plus que tout, nos clients aiment voir les autres faire du shopping.
Masalarda oturup izleyenler olursa gösteriş olsun diye daha çok alışveriş yaparlar.
S'il y a des tables avec des femmes qui regardent, celles qui achètent, achèteront plus pour se faire remarquer.
Jose Martinez? Kaçtı Küba ve burada alışveriş kurmak.
Il a volé jusqu'à Cuba et a créé un magasin ici.
Birlikte alışveriş yapalım mı?
Qu'est-ce que tu vas faire aujourd'hui? Veux-tu aller faire du shopping avec moi?
Bunu alışveriş merkezinde yapsan olmaz ama çiftlikte oluyor.
Dans un centre commercial, ça n'irait pas.
Onu bulmak için alışveriş merkezini dolaşmalıyım.
Je dois aller roder au centre commercial pour la chercher.
Alışveriş merkezini dene.
Essaie le centre commercial.
Büyük ihtimalle, tüm sihrini kaybedip alışveriş çılgınlığına dönen... tatilin yarattığı ciddiyetsiz havadan kurtulmaya çalışıyordu.
Il se rétablissait probablement d'une insouciance forcée dûe aux vacances très médiatisées ce qui enlève tout l'effet de surprise.
Ama alışveriş yapmışsın.
- Tu as été faire du shopping?
Gelirken alışveriş merkezine uğradık.
On s'est arrêté au magasin sur le chemin.
Brittany'yle olanlardan sonra kendime alışveriş yapıp rahatlamak için biraz izin verdim.
Après ce qu'il s'est passé avec Brittany, je me suis prescrit à moi-même une cure de shopping.
Midtown alışveriş merkezinde Noel Ülkesinin küçük cinleri olacağız!
Nous allons être des elfes de Noël au pays du Père Noël du centre commercial en Centre-Ville!
Ve alışveriş merkezi yerine birini bulana kadar buraya gelip Noel Anne'yi oynaman gerekiyor!
En attendant que le centre commercial ne trouve un remplaçant, nous avons besoin de toi pour jouer Santa Claus!
Mutlu Noeller, alışveriş severler.
Joyeux Noël, les clients!
Selam. Pekâlâ, az önce alışveriş merkezindeydim.
Je rentre juste du centre commercial.
Tabi söylememe gerek bile yok ama Midtown Alışveriş merkezinde hizmetimize daha fazla ihtiyaçları yok.
Et, inutile de dire que nos services au Midtown Mall ne sont plus demandés.
Evet, bir kaç alışveriş, birbirimizi az çok tanırız.
Quelques affaires, on a appris à se connaître un peu.
Başkasının arazisi dediğimiz de Rochdale'da Meksikalı alışveriş merkezi.
Tu as sauvagement déchargé un Mexicain dans un centre commercial blindé.
O birisinin alışveriş merkezine gitmesi gerekiyor yani.
- Quelqu'un va aller lui acheter.
Sheldon, bence aradığın desteği bulmak için ilişkilerin karşılıklı bir alışveriş olduğunu anlaman gerekiyor.
Sheldon, je pense que tu trouverais le soutien que tu cherches, si tu réalises qu'une relation va dans les deux sens.
Neden alışveriş merkezindeki kioska gidip kendine güzel bir telefon kılıfı almıyorsun?
Pourquoi tu n'irais pas au centre commercial t'acheter une jolie coque de téléphone.
Alışveriş dersinde ben de tren düdüğü yapmıştım.
Et moi en classe, j'ai fait un sifflet de train. Beuh!
Hayatımın en çılgın gününü bugün, alışveriş merkezinde yaşadım.
J'ai eu une journée folle au centre commercial.
Alışveriş merkezi dedim beni duydun, değil mi?
Tu m'as entendu à propos du centre commercial, pas vrai?
Nefes alışveriş hızım değişiyor.
J'hyperventile! Mais non.
Haydi millet alışveriş merkezine gidelim.
Allez, on va au centre commercial!
Biliyorsunuz Quahog Alışveriş Merkezi hakkında en iyi şey Tiffany'e gidip mümkün olan her şeyi yapıp onlara bir şeyler alacağımı düşündürmek.
Ce que je préfère au centre commercial, c'est d'aller à Tiffany's et de leur faire croire que je vais peut-être vraiment acheter quelque chose.