Anıta traducir francés
1,523 traducción paralela
Senin sapıkça bir yanın var gibi yani beni İrlanda'da kıtlıktan ölenlerin anısına yapılmış bir anıta getiriyorsun ve elimizde biftekli sandviçler var.
Je trouve ça un peu pervers. Ce monument commémore la grande famine en Irlande et on mange des sandwiches.
İnsanların böyle bir anıta ihtiyacı yok.
Ce n'est pas le genre de symbole dont les Américains ont besoin.
Öyle. 2001'den bir anıta benziyor.
On dirait le monolithe dans 2001 : l'odyssée de l'espace.
Anıta
La dédicace.
Kavga etmek istemiyorum. Korsen her an patlayabilir diye duydum.
Je voudrais pas me battre, et faire péter ta gaine!
- Bağdat'ta şu an saat kaç? - Hayır, yapmayın bunu.
Quelle heure est-il à Bagdad?
Şu an tüm ailenin çevrende olduğunu biliyorum.
Je sais... Je sais que t'as toute ta famille autour de toi.
Değersiz hayatının açlığı ve soğuğunu unutmak için anılarına tutunmanı istiyorum. Kibir dolusun Nansac.
Accroché a tes souvenirs pour oublier la faim, le froid et la médiocrité de ta vie.
Şu an hayatında güce sahip misin, Chris?
Tu as le pouvoir en ce moment dans ta vie, Chris?
Bir sene öncesine kadar, Texas'ta yaşıyormuş.
Il y a encore un an, il vivait au Texas.
Annen şu an seni görebilmek için hayatta olsaydı...
Si ta mère était en vie pour te voir aujourd'hui...
Hey, diyorum ki şu ufak anıyı... bayan arkadaşlarına saklasak, ne dersin?
Et si on emportait ce petit souvenir de ta chère amie?
Bana onun şu an New York'ta olduğunu mu söylüyorsunuz?
Elle est à New York en ce moment?
Şuradan da ta Princes Sokağı'ndan, Scott Anıtı'na kadar her yeri görebiliyorum.
Et je peux voir toute la Princes Street jusqu'au Scott Monument!
Küçük arkadaşın "evet" dediği an Deion'la beraber yetimhaneyi striptiz kulübüne dönüştüreceğiz.
Dès que ta petite copine dit "oui", avec Deion, on transforme l'orphelinat en bar à nichons.
Ve geride kalan anılar, bir yandan hayallerle... süslenecek, bir yandan da düpedüz deforme olacaktı. Ta ki Hal Hefner, o zamanlar aslında... nasıl biri olduğunu unutana kadar.
Le souvenir a laissé place à l'enjolivement, le rêve et la déformation totale, jusqu'à ce qu'il soit dur pour Hal Hefner de se rappeler comment il était vraiment à l'époque.
Ruhun için çok kötü bir an Diğerleri geldiğinde günah işlediğini söylerim ve seni kovarlar, ruhun kurtulamaz
Ton âme sera confronté à un sacré dilemme, quand je dirai aux autres que tu as péché dans ta chair, ils vont t'exclure et ton âme ne pourra plus être sauvée.
Ona hayatının bir yılını verdin... ... ben sana unutman için ömrümü veririm.
Tu lui as donné un an de ta vie, je suis prêt à te donner ma vie pour que tu l'oublies.
Dışarıdaki hurda her an dağılıp gidebilir.
On ne sait jamais quand ta vieille voiture risque de sauter.
Kararını bir an önce verecek misin?
Tu vas prendre ta décision rapidement?
Yeni yıl konuşması. 1 Ocak'ta, Lustgarten'da.
Celui du nouvel an dans le Lustgarten.
Şu an kendini kötü hissediyorsun çünkü kendi içgüdülerinle yüzleşmek durumunda kaldın.
Tu es bouleversé de t'être trouvé nez à nez avec ta propre nature.
Şu an sorularınla uğraşamam.
Je ne peux pas répondre à ta question.
Bir an bile düşünmedim. Eşin, ailen ve çocukların var.
Je n'ai pas pensé un instant à ton mari, à ta famille.
Ömrünün her anında bunu yanında taşımaktan yorulmuyor musun?
Tu n'en as pas assez de ruminer ça chaque seconde de ta vie?
Hayatında tek bir an tamam mı?
C'est juste un moment de ta vie.
Şu an hayatını kurtaracak aletleri elinde tutuyorsun.
Tu as reçu les outils qui te permettront de sauver ta vie.
Şu an elindeki tek seçenek bu.
C'est ta seule chance, maintenant.
Bir şirketi bir sene işletirsin, en çok 18 ay, sonra tasviye edersin, müdürleri değiştirirsin.
Tu gères ta boîte pendant un an. Tu la liquides.
Geçen yıla kadar Askeri İnzibat'ta albaymış.
Jusqu'à l'an dernier, il était colonel dans le corps de la police militaire.
Bebeği doğursaydın şu an birlikte New York'ta olurduk.
Si tu avais eu le bébé, on serait ensemble à New York.
Bir sene içinde kendi asistanın olur.
D'ici un an, tu auras ta propre assistante.
Şu an tek seçeneğin bu.
Maintenant c'est ta seule option.
Sahil Güvenlik'e ait bir helikopter şu an batı tarafında devriye geziyor.
Les gardes côtes ont un hélicoptère de patrouille juste à l'ouest de ta position.
Kafanızdan anıları, rüyaları silen ilacı test ettiklerini biliyor musunuz?
Tu savais qu'ils étaient en train de tester un médicament, qui peut effacer des trucs de ta mémoire, genre des souvenirs, des rêves...
Şu an en çok ihtiyacım olan sensin ama beni en derinden yaralayan da sen oldun. Dürüstlükten bahsediyorsun ama ikimizde tüm bunların palavra olduğunu biliyoruz.
Et de ta part c'est pire que quiconque, parce que j'ai besoin de quelqu'un maintenant, et tu me fais la morale, on sait tous les deux que c'est faux.
Senin kapımda o suçlu yeşil gözlerle dikildiğini anımsıyorum. İçeri girmeye korkuyordun, çünkü büyükanneni biliyordun, başına açtığın sorun ne olursa olsun, o, seni yargılayacaktı.
Je te vois encore sur mes marches, tes yeux verts pleins de culpabilité, tout effrayé à l'idée d'entrer parce que tu savais que ta grand-mère saurait que tu t'étais encore mis dans le pétrin.
Annene çocuklarının en azından bir yıl kızarmış karides yemeyeceğini söyleyebilirsin, değil mi?
- Tu pourrais dire à ta mère que tes enfants ne mangeront pas de crevettes pendant au moins un an. - Théoriquement, oui.
Bir yıl önce bugün, anneni gömdün.
Il y a un an aujourd'hui, tu enterrais ta mère.
Tam olarak karın olduğum an.
8h19, le moment précis auquel j'ai décidé de devenir ta femme.
Şu an New Orleans'ta yaşadığına eminim.
Je suis sûr qu'il vit à La Nouvelle-Orléans. Vraiment?
Şu an onun annesi bunu kullanmıyor ama bunun gibi bir şey kullanıyor.
Ta mère ne s'est pas servie de celle-ci, mais elle avait exactement la même.
Anne şu an büyükannemden bahsetmiyoruz. Gelecekten rüyalarla ilgili bu saçmalıklarla kafanı doldurdu.
Pour remplir ta tête de ces rêves n'ayant aucun sens sur le futur.
Bu sadece an meselesi. Resmini yetki alanı içindeki her polis birimine fakslıyoruz.
nous allons faxer ta photo dans chaque poste de police de toutes les juridictions.
Şu an burada Los Angeles'ta.
Elle est ici, à Los Angeles.
Julie, annen şu an bizimle ve senin bilmeni istediği bazı şeyler var
Julie, ta maman est avec nous ici, et il y a des choses qu'elle aimerait que tu saches.
Apollo, kitabın " Soldier of Misfortune'u şu an aramızda olan Profesör Lisa Tonon'e adamışsın.
Apollo, tu as dédicacé "Soldat d'infortune" à ta préceptrice ici à Hearst. Le professeur Lisa Tonin, qui est ici avec nous.
Rezil bir şey. Ama yerinde olsaydım tetiği bir an önce çekerdim dostum.
Mais à ta place, j'appuierais sur la détente au plus vite, l'ami.
O haklı. Şu an aileni düşünüyor olmalısın.
Tu devrais penser à ta famille maintenant.
Bunları anımsamaya gerek yok Dorothy.
Pas besoin de faire ta Dorothy.
Üzerlerine yıkılacak ve daha doğmamış bebeklerini öldürecek. Her an olabilir.
Ta maison de merde va s'effondrer et tuer ce fœtus d'un jour à l'autre!