Augustine traducir francés
307 traducción paralela
Matmazel Augustina DuBois.
Mademoiselle Augustine Dubois.
" Armour Et Paket Şirketi'nde 23 yıllık büro müdürü olan Bayan Augustine Sifert ve geçen cuma, maaşları çalıp kaçanlarca öldürülen şirket koruması William Bechtel'in cenazesi.
"Les funérailles de Miss Sifert, administratrice des abattoirs Armour depuis 23 ans, et de William Bechtel, gardien, tués lors du hold-up de vendredi dernier."
- Augustine Ana.
- Maman Augustine,
- Evine hoşgeldin Augustine Ana.
- Bienvenue, maman Augustine,
Rahibe Augustine. Hoşgeldiniz.
Sœur Augustine, Bienvenue,
Davullar gelişinizi haber veriyor Augustine Ana.
Les tam-tam annoncent votre arrivée, maman Augustine,
Augustine Ana, davulları anlayabiliyor.
Maman Augustine sait les déchiffrer,
Gidelim, Augustin.
Augustine.. Augustine.. Il faut toujours qu'il m'appelle Augustine!
Neden bana hep Augustine diyor ki?
J'en ai pas moi..
Tiyatronun zehri, toplumun vücuduna yayıldı, Aziz Augustine söylediği gibi, onları çürüttü.
Le poison du théâtre jeté dans le corps social le désagrège, comme dit Saint Augustin.
Bu madde Aziz Augustine'in kendisi tarafından dile getirilmiş ve Aziz Augustine'in herhangi bi savaşı adil kabul etmenin gülünçlüğüyle ilgili dördüncü bir maddesi var :
C'est Saint Augustin qui, le premier, a mis cette condition. Mais il démontrait par la suite l'absurdité de la possibilité d'une guerre juste.
O bir kumarbaz, bir haytadır. Marty Augustine'le aralarından su sızmaz.
C'était un joueur, un voyou de mèche avec Marty Augustine.
Benim için biraz erken. Dün akşam Augustine denen adamla eğlenceli bir karşılaşmam oldu. - İyi görünüyorsun.
- Tu as l'air en forme.
Çok iyiyim. - Hiç onun adını duydun mu?
J'ai rencontré un mec appelé Augustine, hier soir.
- Ve Marty Augustine'le başın biraz dertte, değil mi? - Evet.
Et tes soucis avec Marty Augustine?
Peki, Eileen, geçen akşam Augustine Marty burada ne yapıyordu?
Eileen, que faisait Augustine chez vous, la nuit dernière?
-... nefret ediyor. - Evet, Doktor Verringer böyle söyledi. Birçok kişinin de böyle söylediğini duydum.
Et on entend dire partout que Lennox bossait pour Marty Augustine.
Marty Augustine için çalışıyordu. - Buna inanmıyorum.
- Je n'y crois pas.
Tamam, Augustine, meseleyi anladım.
- Ça va, j'ai compris.
Augustine için para taşıyacağımı öğrenmişti. O polislere anlatacaktı. Beni teslim edecekti.
Elle savait que je roulais pour Augustine.
Aziz Augustine okuyordum. Oldukça tuhaf buldum.
J'ai lu Saint Augustin, et je l'ai trouvé absurde.
Aziz Augustine, Meryem Ana'nın İsa'yı kulaklarından yarattığını savunuyor.
Saint Augustin soutient que la Vierge Marie conçut Jésus par les oreilles.
Halam Augustine'nin evinin her yeri şeker doluydu, sonra böyle gözü pörtledi, ve öldü.
Ma tante Augustine, qui avait du diabète dans tous les coins, on lui a enlevé un oeil elle est morte.
"Saygılarımla, Augustine Bagatelli." Augustine Bagatelli kim?
"Bien respectueusement. Augustine Bagatelli." Qui est-ce?
Savaş çıkmıştı. Augustine savaşa gitti. Ve bugüne kadar bir daha ondan hiç haber almadım.
II est parti à la guerre et je n'ai jamais eu de nouvelles.
- Augustine?
Augustine?
Augustine Bagatelli.
Augustine Bagatelli.
Dorothy beni Augustine'den ayırmaya çalışıyor.
Elle veut m'éloigner d'Augustine.
Ben St Augustine'in inanılmaz olduğunu düşünüyorum.
Je trouve le saint Augustin incroyable.
Bir Pazar günü, Augustine adında bir terzi kadınla tanıştı.
- Il rencontra, un dimanche, une couturière qui s'appelait Augustine.
Augustine benimle aynı yaştaydı çünkü annem ben demekti, tüm çocukluğum boyunca onunla aynı gün doğduğumuza inandım.
L'âge d'Augustine, c'était le mien, parce qu'elle était moi, et je pensais, dans mon enfance, que nous étions nés le même jour.
Augustine!
- Augustine...
Augustine, onu bir lahana tarlasında bulduklarını söyledi.
Trouvé dans un chou, selon Augustine.
Augustine solgun ve halsizdi, ama Joseph, iki oğlu ve yeni dikiş makinesiyle oldukça mutluydu.
Augustine était toujours frêle, mais heureuse, entre son Joseph, ses 2 garçons et sa machine à coudre neuve.
Augustine'nin kız kardeşi Rose Teyze yalnızlığını bizimle aldatıyordu. Joseph'in deyimiyle "Genç hizmetçi eskisi."
Tante Rose, la soeur d'Augustine, trompait sa solitude de jeune vieille fille, comme l'appelait Joseph pour la taquiner.
Yaşlı Rahip Dupanloup'un, balonunun patlamasını anlatan küçük bir tekerleme.
- Enfin, Augustine, une chanson qui célèbre les exploits... aéronautiques du vénérable père du Panloup...
Augistine'nin şekli değişmişti.
Je remarquai qu'Augustine avait changé de forme.
Bizim Augustine, önlüğünün altında ne taşıyor?
- Qu'est-ce qu'elle a, notre Augustine, sous son tablier?
İki ay sonra, büyük perhiz kutlamasının ardından ve üç gün boyunca Rose Teyzenin evinde gözleme delisi olduktan sonra bir gece Augistine'i, gülümserken bulduk büyük yatakta solgun ve bitkin yatıyordu.
- Deux mois après, après avoir célébré la Chandeleur 3 jours durant chez tante Rose, à faire sauter les crêpes, nous trouvâmes un soir Augustine souriante, mais pâle et sans force, dans le grand lit.
Augistine'nin onu emzirmesi beni şok ederken, Paul'u dehşete düşürüyordu.
Augustine lui donnait le sein, ce qui me choquait, et effrayait Paul.
Babam konuştu, Paul onu sorguya çekti, Augistine yardım etti ve ben o sihirli sözcükleri düşündüm.
- Mon père parlait, Paul l'interrogeait, Augustine nous aidait, et moi, je me répétais des mots magiques :
O gün saat sekizde Augistine'nin diktiği giysilerimizle evden ayrıldık.
- Le matin du départ, dès 8 h, nous portions déjà le costume des vacances, ouvrage d'Augustine.
Susamadın mı, Augistine?
Et toi, Augustine?
Şişte bir çalı bülbülü, Augistine.
Une belle petite brochette de becfigues, Augustine.
" Avcılar evde olduğumu, Augistine ise onlarla olduğumu sanıyor.
Les chasseurs me croient à la maison, et Augustine avec eux.
Aziz Augustine.
Saint Augustin.
- Bay Marty Augustine.
- Marty Augustine.
- Hayır, Bay Augustine.
- Vince?
Kimse onun akıllı olduğunu düşünmüyor.
- Non, monsieur Augustine. - Personne n'a trouvé ça drôle.
Marty Augustine'den elli beş bin dolar çalmak mı? Jack şu bıçağı bir göreyim.
- Jack, le couteau.
Polislere göre kanunen ölüyüm, Augustine parasını aldı. Artık beni aramıyor. Beni seven bir kız var.
Les flics me croient mort, Augustine récupère son blé et m'oublie, j'ai une nana qui m'adore, plus riche que Sylvia et Augustine réunis.