Avukat traducir francés
22,615 traducción paralela
İyi olacağım, özellikle de savunma avukatı hakkında anlatılanlara bakacak olursak.
Ça va bien se passer, surtout que selon la rumeur l'avocat de la défense est un vraiment un amateur.
- Söylediği tek şey avukat ile konuşmak istediğiydi.
- La seule chose qu'elle a dit était qu'elle voulait parler à son avocat.
Memurken bir savunma avukatı beni öyle bir köşee sıkıştırmıştı ki tutuklamaya çalıştığım sanığı savunmaya başlamıştım.
C'est vrai. Quand j'étais encore officier, l'avocat de la défense m'a tellement retourné la tête que j'ai témoigné que l'accusé m'avait vraiment botté les fesses alors que j'essayais de l'arrêter.
Nina'nın avukatı buna asla izin vermez.
Uh, l'avocat de Nina ne l'autorisera jamais.
- Bunu en azından avukatına anlattın mı?
- Vous l'avez dit à votre avocat?
İlk adlî yardımdan gelen avukatıma söyledim, ama o da bana bunun onlara sadece sebep vereceğini söyledi.
J'ai tout raconté à mon avocat commis d'office, mais il a dit que ça allait apparaître comme un mobile.
- Ve bunların hepsini avukatına anlattın mı?
- Vous avez tout dit à votre avocat?
Ama ilk avukatım diğer davaları yüzünden işi başından aşkındı.
Mais mon avocat commis d'office était trop occupé avec d'autres affaires.
Bakın avukat bey, Castle ve ben ayrıldık.
Ecoutez Maître, Castle et moi sommes séparés.
Avukat bey, Nina düne kadar sizin müvekkiliniz değildi.
Maître, Nina n'était pas votre cliente jusqu'à hier matin.
Bay Beakman, size tavsiyem konuşmayı bırakın ve kendinize bir avukat bulun.
M. Beakman, je vous conseille d'arrêter de parler et de vous trouver un avocat.
Nina'nın ilk avukatı bunu ona yaptı.
C'est le premier avocat de Nina qui lui a fait ça.
Konuşmuşken, savunma avukatı için söylediğim tüm kötü şeyleri geri almalıyım.
En parlant de ça, j'enlève tout ce que j'ai pu dire de mal à propos de l'avocat de la défense.
Frank Myers'la ilgili bir şeyler buldum. Evsiz olmadan önce Harrington ilçesinde aile mahkemesinde kamu avukatıymış.
J'ai découvert un truc sur Frank Myers, avant d'être SDF, il travaillait au tribunal familial comme avocat dans le comté d'Harrington.
Avukat falan değilim ama şunu fark ettim dondurma işleminin altında...
Bonjour. Je ne suis pas avocate, mais j'ai remarqué que dans la section "Cryoconservation", ça dit :
Şimdi onun avukatı mı kesildin?
Et tout à coup, tu prends sa défense?
Hala avukat istememiş olmamın tek sebebi o yalancı orospu çocuklarından nefret ediyor olmam.
Je n'ai pas demandé d'avocat, car je déteste ces enfoirés de menteurs.
Avukat lazım olacak, her şeyi hazırla.
Il a besoin d'un avocat, préparez tout.
Yasal tahliye başlatmak için avukat tutmam lazım. Ucuz olmayacak.
Il faut un avocat pour le faire expulser.
Tahliye süreci resmi olarak devam ediyor ama avukatıma göre 1 yıl bile sürebilirmiş.
La procédure d'expulsion est officiellement lancée. Mais mon avocat dit que ça peut prendre un an.
Avukat tutmak istiyorsun demek.
Tu veux prendre un avocat.
Sarah Helmulfarb olan adımı değiştirmeme yardım eden avukat.
L'avocate qui m'a aidée à changer de nom. J'étais Sarah Himmelfarb.
Hayır, hayır. Avukatım hapishanede zaten.
Mon avocat est en prison.
Emekli CHESF avukatı.
- L'avocat retraité de chez CHESF.
- Bütün bu avukat şakaları da ne?
- Quoi, les avocats?
Cleide senin avukatın değil mi?
Cleide est ton avocate, non?
Evet, avukatım.
Oui, c'est mon avocate.
Ben Clara'nın avukatıyım.
Je suis avocate.
Bayan Clara, avukatınızın menfaati için bunu hukuk departmanımızla çözmeli miyiz bilemedim.
Je vous déconseille, à vous et à votre avocate, de vous confronter à notre département juridique.
Ty'ın avukatıyla yarın ki duruşması hakkında konuştum.
J'ai parlé avec l'avocat de Ty à propos de son audience demain.
Avukatımız afişin üzerine lanet paranızı verin yazdırmıyor.
Nos avocats ne nous laisseraient pas écrire "donnez nous du fric" sur les posters.
Yaklaşık 15 dakika sonra, yüzbaşı ve olayın sorumlusu olduğunu düşündüğümüz kartelin avukatı ile toplantım var.
Dans un quart d'heure, je dois voir mon capitaine et l'avocat d'un cartel qu'on pense responsable.
Genel prensip olarak, bir kartel avukatına kaba davranmak seni üzmemeli hele bu davada.
De manière générale, ne soyez pas gênée d'être impolie avec un avocat de cartel, et surtout pas das le cas présent.
Kendi avukat ordusu, onu iki dakika serbest bıraktırırdı ve bunu sen de iyi biliyorsun.
Son armée d'avocats le ferait sortir de là en deux minutes et vous le savez.
- Avukat istemedim.
J'ai pas demandé d'avocat.
Avukat olmadığım iyi olmuş o zaman.
Je n'en suis pas un.
Bu adam ve avukat kadın, Lara Bosch.
Cet homme et l'avocate, Lara Bosch.
Azaria'nın Botes Mahallesi'nde 20 blokluk alanın güvenlik güçleri tarafından kordona alınması akşam da devam ederken Avukat Lara Bosch, Amerikalı turist Timothy Smit ve kimliği meçhul üçüncü bir erkek kurbanın vahşice öldürülmesinden sorumlu kişilerin aranması da sürüyor.
20 rues dans la ville de Botes Neighborhood a Azaria sont toujours bloqués par les autorités ce soir et la chasse à l'homme continue pour retrouver les suspects responsables du meurtre sanglant de l'avocate Lara Bosch, du touriste américain Timothy Smit et d'une troisième victime non encore identifiée.
- Avukat olan adamla mı?
- Avec cet avocat?
Christy, sormak istediğim bir şey var okula dönüp avukat olmak için sana ilham veren şey ne?
Christy, je dois demander, d'où vient votre inspiration pour aller dans une école d'avocats?
Bir avukat tutma hakkınız vardır...
Vous avez droit à un avocat...
Çocuklar, avukat hatuna ne olacak?
Et la petite avocate?
Bayım, tahmin edebileceğiniz gibi ben bir avukatım ve buradaki cam kırıklarına bakarak şunu biliyorum ki en fazla 596 durumunun kanıtı olabilir.
Je suis avocate, comme vous avez dû le remarquer, en regardant ces débris de verre ici, tout ce que nous pouvons prouver est peut-être un 596?
O kadar karmaşık bir hâlde ki hiçbir din adamı, tarihçi veya avukat bu işi tamamen çözümleyemez.
Aux contours tellement flous qu'aucun prêtre, historien ou avocat ne saurait les démêler. - C'est fou.
Meşhur bir anarşist avukatı, her şeyi varmış. ama o zamanlar İtalya'da ölüm cezası yokmuş. o zamanlar 1900'ler yani.
Ils l'ont fait prisonnier et ils ont fait un procès... comme si c'était un célèbre avocat qui défendait la cause des anarchistes, mais comme la peine de mort avait été abolie en Italie... à cette époque... dans les années 1900...
Avukatımı arıyorum.
J'appelle mon avocat.
David Schwimmer'la hiç görüşmedim ben ki bu çok garip çünkü avukatı olduğuma eminim.
J'ai jamais rencontré David Schwimmer, ce qui bizarre parce que je suis presque sûre d'être son avocat.
Meşhur avukat Rajenderlal Parihaar.
Grand avocat Rajenderlal Parihaar.
Ülkenin en büyük ceza avukatı o.
Le plus grand avocat du pays....
Orta yaşlı bir avukat üç tetikçiyi nasıl haklar?
Comment un avocat d'âge moyen de prendre trois tueurs à gages armés?
- Avukatıma hesap vereceksiniz.
Je vous ferai un procès.