English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ A ] / Aydınlık

Aydınlık traducir francés

1,136 traducción paralela
Hem aydınlık hem karanlık bir tarafı olan bir kadın.
Avec des côtés ombre et des côtés lumière.
Karanlığın aydınlık, altın üst olduğu kötünün iyi, yanlışın doğru olduğu bir zaman.
Ce temps où l'obscurité est lumière, quand le bas est le haut... quand la faux est juste, quand...
Seni aydınlık biri sandım.
Je pensais que tu étais un juste.
Söz açılmışken, burası hep böyle aydınlık mı?
Au fait, cette pièce est toujours aussi éclairée?
Çok da aydınlık.
Si éclairé.
Aydınlık?
Surexposées?
Kalabalık ve aydınlık olmalı.
On veut des gens et de la lumière.
Siyah pantolonun üzerine daha aydınlık bir renkte bir süveter bulacağım.
Je vais te chercher un sweat un peu plus coloré pour mettre avec.
Tılsımı aydınlık odasına götür.
Rapportez le Talisman dans la Chambre de Lumière.
Ne kadar aydınlık olursa, tılsımın gücü o kadar artar.
Plus forte est la lumière, plus grand est le pouvoir du Talisman.
Karanlık akıntılar çağlar zehirli aydınlıklara karşı...
Une marée noire clapote sur les rehauts d'orpiment.
Aydınlık geri gelince bu garip bitki oradaydı.
Quand la lumière est revenue, cette drôle de plante était là.
Akşam olunca da, onları aydınlık camların önünden geçerken gördün. Jaluzilerin indirildiğini izledin ve ışıkların teker teker söndüğünü gördün.
Et quand la nuit est tombée, tu as vu leurs fenêtres s'illuminer, puis les stores s'abaisser et les lumières s'éteindre une à une.
Yeterince aydınlık.
C'est superbe.
Thor`da aydınlık günlerinin kıvılcımının olmadığını herkes farkedebilir.
Tout le monde sait que Thor n'est plus ce qu'il était.
Yaşamın erken safhaları zevklidir, çünkü aydınlık çok yakın ulaşılabilir görünür.
Au début de la vie, il procure la joie, car la lumière semble proche, accessible.
Bir zamanların güçlü ve aydınlık gezegeninden bir tek onların bilgeliği kaldı.
Leur sagesse est le seul vestige d'une civilisation... jadis puissante.
Anlamı "aydınlık ve ışık".
Ça veut dire éclat et lumière.
Aydınlık!
La lumière!
Aydınlık, çok soğuk!
La lumière, il fait si froid!
Toz tavşancıkları normalde görünmez. Ama arada aydınlık bir yerden karanlık bir yere girince görünebilirler.
Tu peux les voir car tes yeux se sont habitués à la lumière.
Burası fazla aydınlık değil mi?
Il fait clair ici, vous ne trouvez pas?
Bir tarafı hep karanlıkken, diğer tarafı hep aydınlık.
Une des faces est toujours éclairée et l'autre reste dans l'obscurité.
Tanrı aşkına Peg, hava aydınlık.
Peg, il fait encore jour.
Diyelim ki Milo çok aydınlık bir ortamda.
Disons juste que... Milo occupe une position très éclairante!
Dışarıdaki aydınlık aynı şu andaki gibiydi.
La même lumière que maintenant.
Sadece aydınlık. Bu karanlıktan sonra iyi gelir.
24 heures de soleil par jour!
Sadece aydınlık. Bu karanlıktan sonra iyi olurdu.
24 heures de soleil par jour, qu'on m'a dit.
General Jackson bomboş aydınlık bir tepede... durmazdı.
Le général Jackson aurait continué s'ils avaient été en fuite et qu'il avait fait jour sur cette colline déserte.
Fakat hatalarımızı yalnız bir kere düzeltmemiz ve nihayet aydınlık şarkısını duymamız gerek. Bu şarkıyla intikam zincirini sonsuza dek kırabiliriz.
Mais il suffit de corriger une fois notre erreur... pour entendre le chant de l'illumination... qui nous permet de briser à jamais la chaîne de la vengeance.
Gözünüz sağlamsa... tüm bedeniniz aydınlık olur. Gözünüz bozuksa, tüm bedeniniz karanlık olur.
Donc, si tes yeux sont limpides tout ton corps sera empli de lumière.
Bir yaz günü kadar aydınlık.
Il fait un temps d'été.
çok kısa sürecek gibi, hangi şey durdurabilirdi... Ere'nin söylediği tek şeyi "aydınlık." Hoş güzel gece...
Comme l'éclair qui cesse d'être... et qui s'entend dire "il brille".
İçi öyle aydınlık ve öyle aşkla dolu ki... bunun çok parlak bir gelecekle neticelenmeyeceğine inanmam mümkün değil.
Il est rempli de joie et d'amour, à tel point que je suis certaine que cela se traduira par un avenir très prometteur.
Burası aydınlık. Hava temiz.
C'est clair ici et l'air est frais.
Hava beni görebileceğin kadar aydınlık değil mi?
Il fait assez jour? Tu me reconnais pas?
Şimdiyse bulanık bir aydınlık. Görülecek pek bir şey yok zaten.
Il n'y a rien à voir.
- Sen, sarışın, aydınlığa çık.
La blonde, dans la lumière. Attendez.
Tanrım, ne kadar aydınlık!
Bon Dieu, quelle lumière!
Bu dava benim için hiç de aydınlık değil.
Cette affaire n'est pas très claire...
Eğer kısa yolu seçip, aydınlığa gün doğmadan varırsan kim seni koca diye ister?
Même si tu prenais un raccourci vers la sagesse... qui voudrait t'épouser?
Etraf çok aydınlık.
Il fait trop jour.
Karanlıktan aydınlığa... Bu karanlık ve fırtınalı bir gecede fal hattın sana geliyor.
Passant des ténèbres à la lumière... voici votre horreurscope en cette nuit noire d'orage.
Karanlıktan aydınlığa... Bu karanlık ve fırtınalı bir gecede fal hattı senin için var.
Passant des ténèbres à la lumière... voici votre horreurscope en cette nuit noire d'orage.
ve aydınlık..
- C'est trop éclairé.
- Burası çok aydınlık
Il fait trop clair ici
Siyah ve beyaz, aydınlık ve karanlık gibi.
- Lumière et nuit.
Daha aydınlık oluyor. - Hayır, teşekkür ederim.
- Alors, oui, je veux bien.
"Karanlık mazide kaldı artık. " İhtişamlı aydınlığı getirdi bizlere York'un güneşiyle. "
" Voici que l'hiver de nos rancoeurs pour ce soleil d'york devient glorieux été.
Ben şimdi yalnız bir gölgeyim ve siz sadece bir aydınlık.
Moi je ne suis qu'une ombre et vous qu'une clarté!
Aydınlık.
Il est très clair.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]