English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ A ] / Azından

Azından traducir francés

35,482 traducción paralela
En azından sorunun ne olduğunu biliyorum.
Et bien, au moins je sais où elles sont enterrées.
En azından Church'ün yerini biliyoruz.
Au moins on sait où est Church maintenant.
En azından artık Church'ün nerede olduğunu biliyoruz.
Au moins on sait définitivement on se trouve Church actuellement.
Biz bir takımız ya da en azından öyleydik.
Très bien. Qu'est-ce qu'on a?
En azından sonuçlar var.
J'ai eu un résultat au moins.
Şimdiki halinden daha fazla kırılmasın en azından.
S'il te plaît, ne le casse pas plus qu'il ne l'est déjà.
En azından gerçek baban.
Enfin, ton vrai père.
- Ya da en azından benzerlik gösteriyor.
Ou possède au moins des points communs.
En azından biz Prometheus'u bulana dek. - "Biz" mi?
- Et je me sentirais mieux si tu restais à mon appartement, au moins jusqu'à ce qu'on localise Prometheus.
Temiz ve kuru veya en azından kapalı bir yer.
Propre et sec, du moins en intérieur.
En azından öyleymiş gibi davranıyorsunuz.
Où du moins ils prétendent l'être.
En azından ormandayız.
On sera dans les bois.
En azından açlıktan ölürken üşümeyeceğiz.
Au moins, on aura chaud pendant qu'on mourra de faim.
En azından ilk Grammy Ödülü'nü kazanıncaya kadar.
Jusqu'à ce que tu gagnes ton premier Grammy.
En azından şimdi normal bir yaşam şansı var.
Au moins maintenant, elle pourra avoir une vie normale.
Lanet olsun, eğer özellikle bu kadar kötü olacaksanız en azından takım çalışmasının ne olduğunu öğrenmelisiniz.
Si vous êtes aussi nuls individuellement, essayez au moins de bosser en équipe!
En azından barış var demektir.
Ça accompagne la paix.
En azından ben çamaşır odasından tişört çalmıyorum.
Parfait Et bien, au moins je ne vole pas les t-shirt de la laverie
En azından bir fikir.
Mais c'est définitivement une idée.
En azından onurumla ölürdüm.
Au moins je serais mort avec un peu de dignité.
En azından içeride durup hakim, jüri, cellatı oynamak yerine dışarıda bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Allez, les mamans. Applaudissons-les. Et qui n'est pas encore réglée?
- En azından denemeye değer.
Ça se tente, quand même.
- Yapma böyle ya, en azından bir ipucu ver.
Allez, donnez-moi juste un indice.
Bu trende bizi en azından birkaç gün tok tutacak kadar yemek var.
Il y a assez de nourriture dans ce train pour nous nourrir tous pendant plusieurs jours.
En azından onunki, George'unki gibi intihar değildi.
En tous cas elle ne s'est pas suicidée comme George.
Ya da en azından ölümle sonuçlanan talihsiz bir kazanın sonuçlarından koruduğunu sandığı arkadaşının o sıralarda seri katillik kariyerine yeni başlamış biri olduğunu anlayana dek.
Ou du moins, jusqu'à ce qu'il comprenne que l'ami qu'il protégeait d'un malheureux et fatal coup du sort, venait en fait, à l'époque, d'entamer une carrière de tueur en série.
Bu nahoş tecrübeden sonra bir süre uyumazsan travma sonrası stres bozukluğu ihtimali azalır. O yüzden seni en azından birazcık daha uyanık tutayım.
Étant donné que... on risque moins de développer un stress post-traumatique si on ne dort pas après coup, je devrais peut-être vous empêcher de dormir encore un peu.
En azından dertli dertli oturmayı kestin sayemde.
Au moins tu ne broies plus de noir.
En azından burada neye baktığımızı söyler misin?
Peux-tu au moins me dire ce qu'on regarde?
Konsinye dükkanı daha büyük alan için daha az ödesin ben de en azından kirayı yükselteyim diye konuşup duruyor.
Il n'arrête pas de répéter que le dépôt-vente est moins cher pour plus d'espace, alors il va sûrement augmenter le loyer.
Veya en azından bu işin arkasında o var.
Tout du moins, il en est à l'origine.
- Güvenlikten ne haber? - Kendi ekibini getirdi. - En azından 3 araçlık bir konvoy olacak.
Envoyez Everly du côté ouest et Sandoval côté sud.
En azından vaftiz için San Fran'a bilet aldığını söyle.
T'as acheté les billets d'avion pour le baptême?
Hala üç güzel sezonun daha var en azından.
- Détrompe-toi. Tu peux encore faire 3 saisons.
En azından ofisimin ameliyatı ayarlamasına izin ver ben de ne zaman geleceğini söyleyeyim.
Laissez-moi programmer l'opération et on en parle quand vous viendrez.
Kısacası, sorunu olduğunu söyleyebilecek tek kişi Violet. O gün gelirse eğer en azından ona nasıl yardım edeceğini bilen bir annesi var.
Mais seule Violet peut dire si elle a un problème, et si ça arrive un jour, au moins elle a une mère sobre sur qui elle peut compter.
Hayır. Sohbetten anladığım kadarıyla, Doris'i en azından yirmi yıldır görmemiş.
Ce que j'ai obtenu de l'entretien c'est qu'il n'a pas vu Doris depuis des dizaines d'années.
Tarzı var en azından.
Elle a du style.
Yerleştirdiğim sinir bozucu dürtüyü silmeden önce öldüremezsin en azından.
Pas avant que je n'enlève cette petite pulsion que j'ai implanté. Tournez-vous, les mains en l'air.
- En azından kim olduğumu biliyorum.
Au moins, je sais qui je suis.
Belki de uzun, mutlu bir hayat en azından uzun bir hayat yaşayabilirsiniz.
Peut-être vivrez-vous une longue, heureuse... Enfin, une longue vie.
- Bu şehirde olamaz en azından.
Pas dans cette ville.
Çünkü psikopat bir katilin Star City polisini öldürüp yanına kalmasından halk da en az benim kadar bıktı usandı.
Parce qu'ils en ont autant marre que moi de regarder ce psychopathe assassiner l'élite de Star City et de s'en sortir.
Hapishanede bir saniye az yatmak için bile sizi satacağından eminim.
Je vous garantie, qu'il va vous donner à la seconde si ça veut dire moins de prison pour lui.
Aynen. Azıcık rahat bulsun "işte, hadi ama" ndan.
Laisse-la tranquille avec ton, "soyons sérieux".
En azından iğrenç olmayan tek yer.
C'est l'endroit le moins crasseux de votre taule.
Ama patronumun sandığından çok daha az dengeli görünüyorsunuz.
Ce n'est pas le cas.
En azından yüksek notla ayrılacağım.
Je pars sur un succès.
En azından düşüneceğine söz ver.
Promettez-moi au moins d'y réfléchir.
En azından, Paulie Şerif Departmanı ciddi, kritik hatalar yaptı.
Je pense qu'ils ont rapidement... certainement poussés par Roland Foulkes... conclu que Daniel était le tueur, et ont fait en sorte de le prouver.
En azından sizleri hayal kırıklığına uğratmama arzusunu.
Ou... un désir d'essayer de ne pas vous laisser tomber.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]