Başbakanım traducir francés
916 traducción paralela
Bu sabah saat 11.15 de Başbakanımız halka yaptığı bir açıklamayla İngiltere'nin Almanya'yla savaş hâlinde olduğunu bildirmiştir.
À 11 h 15, le Premier ministre a annoncé du 10 Downing Street la guerre avec l'Allemagne.
Başbakanımız Amerika'ya bu taklit ürün için protesto göndermeyi hiç düşünmedi mi acaba?
Monsieur le premier ministre a-t-il jamais songé à envoyer... une note de protestation?
Yarın başbakanımızı seçeceğiz.
Demain, nous choisirons le 1 er ministre.
Şöyle deki : "Başbakanım, bu kadar hasta ruhlu olmanıza itirazım yok."
Il lui a dit : "Chancelier, ce n'est pas tant votre goujaterie qui me choque."
Saygıdeğer başbakanım, aslında... bir deyim daha vardır, Kaptan, tanrıdan sonraki yegane efendidir.
My Lord chancelier, un autre point, il y aussi un précepte qui dit que le capitaine est seul maître après Dieu.
Lordum, Başbakanım, Daha fazla tartışmak anlamsız.
My Lord, Chancelier, il est inutile de continuer cette discussion.
Size başbakanıma karşı saygılı olmanızı şiddetle tavsiye ediyorum, aksi takdirde gardiyanları çağıracağım.
Je vous suggère fortement de respecter mon chancelier ou autrement j'appelle la garde.
Sevgili başbakanımız, Hassan Jena'nın adını verdim.
Je l'ai appelé Hassan Jena comme notre cher premier ministre.
Bir dakika bekleyin, başbakanımız arıyor.
Un instant, je vous passe le Premier Ministre.
- Başbakan, Bay "X."
Pour l'instant, M. "X."
Beyler bir ay önce, vekiller odasında başbakan, Mösyö Maline ordunun itibarı ellerinde olan siz 12 vatandaşa olan sonsuz güvenini ifade etti.
Il y a un mois, à la Chambre des Députés et sous les applaudissements, le Premier Ministre, M. Méline, a déclaré qu'il se fiait à vous, aux 12 citoyens auxquels il avait confié la défense de l'Armée.
Sana sarılıp, o ileride başbakan olacak mı diyecektim?
Te promettre que ton gosse deviendra ministre?
"Başbakan, toplantı Moskova'da yapılmadığı sürece, kendisinin toplantıya katılımının mümkün olmayacağını Birleşik Devletler Hükümeti'ne bildirir."
"Le premier secrétaire informe les États-Unis qu'il ne saurait assister à la réunion suggérée par le président, à moins qu'elle ne se tienne à Moscou."
Aslına bakarsanız, elimizde Başbakan ve Kraliçe'nin herkesten bize ve arkadaşlarımıza karşı saygılı olunmasını istedikleri mektuplar var.
De ce fait, nous avons des lettres du Premier ministre et de la Reine recommandant de nous traiter avec la plus grande courtoisie.
- O başbakan mı? - Hayır, büyükelçi.
Non, l'ambassadeur.
Birkaç dakika içinde başbakanı onur konuğu olarak karşılamalıyım tam da onun katılamayacağını umut etmiş ve beklemişken.
Mon hôte d'honneur sera notre Premier Ministre dont j'aurais vivement souhaité l'absence.
Ekselans'ın sürgün başbakanı olarak benim adıma kayıtlı. Tabii Ekselans onayladığı müddetçe.
Comme Premier Ministre du gouvernement en exil, à mon nom, tant que S.M. n'a pas d'autres souhaits.
Londra'daki Hükümet Konağı'nda... Başbakan Chamberlain, savaşın gidişatı ve beklentiler hakkında bir bildiri yayınlıyor.
Depuis Londres, M. Chamberlain déclare à propos de cette guerre :
Pekala Tully, korkarım şimdi Başbakan sensin.
Vous voilà premier ministre.
Başbakanı tanıdığım gibi tanırım.
Comme je connais le Premier Ministre.
Ben maliye bakanıyım ve başbakan olacağım. Önden gitmeliyim.
Ministre des finances et futur 1 er ministre... c'est à moi d'y aller.
Peppino di Capri'nin ve başbakan Andreotti'nin de imzasını aldım.
Il y a même celle du président Andreotti.
Başbakan Abe pis bir yalan mı söyledi?
Le Shogunat nous a menti? Il nous a trompés?
Ben masumum. Ne kralın hazinesini bir başbakan olarak yönetirken, ne de hehangi başka bir zaman, suç olan hiçbir şey yapmadım.
Je suis innocent de tout écart dans la gestion de la trésorerie du Roi lorsque j'étais Chancelier, et à quelque moment que ce soit.
Evet sayın başbakan.
Oui, M. le président.
Eğer şimdi birbirimize güvenmezsek sayın başbakan... başka fırsat bulamayabiliriz.
Cette confiance entre nous, M. le Président... c'est peut-être notre dernière occasion.
Buyrun sayın başbakan?
Oui, M. le Président?
Sayın başbakan, birşey sormak istiyorum.
M. le Président, puis-je vous poser une question.
Sayın başbakan, sanırım Moskova'dan ayrılarak... tehlikeden uzaklaşmanız... akıllıca olacaktır.
M. le Président, je suggère... que vous quittiez Moscou... pour être hors de danger.
Evet var sayın başbakan.
Il y en a une, M. le Président.
Sayın başbakan, teklifimi yeterli görmeseniz de... niyetimizi gösteren... başka yol bilmiyorum.
Je n'ai pas d'autre idée, M. le Président, sauf si- - sauf si vous pensez que ma proposition suffit. Pour montrer nos intentions.
Gertrud, Sayın Başbakan merhaba demek istiyor ayrıca bu akşam şarkı söylemeni rica ediyor.
Gertrud, le recteur m'a prié de te dire qu'il avait espéré t'entendre.
- Sayın başbakan.
- Eh bien... M. Le Premier Ministre.
Haksızca avantaj elde ediyorsunuz sayın başbakan.
Vous en profitez de manière injuste, M. Le Premier Ministre.
Sayın başbakan, kendimi ifade edemedim sanırım.
M. Le Premier Ministre, je n'ai pas dû être assez clair.
Başbakanın ziyaretinin görüntüleri var mı?
Vous avez filmé l'arrivée du premier ministre?
Yine de bir başbakanı kurtaracağım aklıma gelmezdi.
Mais je ne me serais jamais vu déballer un premier ministre.
Kullanacağımız yol, başbakanınkiyle aynı olacaktır.
Le trajet emprunté aujourd'hui sera le même que pour le Premier Ministre.
- Britanya ordusu değil, Başbakan. ... Son adama dek. - Mısır ordusu.
Ce n'était pas une armée anglaise, mais égyptienne.
Başbakan, daha kaç tane görüşmeye katlanacağız?
M. Le premier ministre, assez de débats.
Bay Fennan, saçma olduğunu biliyoruz ama... Dışişleri Bakanına böyle bir mektup gelmesi... kimliğini açıklamayan bir şahsın Londra Havaalanı'nı arayıp... Başbakanın uçağında bomba olduğunu ihbar etmesine benzer.
M. Fennan, nous savons que c'est idiot, mais quand le ministre des Affaires Étrangères reçoit ce genre de lettre, c'est comme si l'aéroport de Londres recevait un coup fil anonyme disant qu'il y a une bombe dans l'avion du Premier ministre.
Ve güzide Başbakan'ımız Gustavo Fortuna.
Et notre éminent Presidente, Gustavo Fortuna.
Bayanlar ve baylar, vatandaşlarım ülkemizin Başbakan'ı Sinyor Gustavo Alfredo Fortuna'yı sunmaktan onur duyuyorum.
Mesdames et messieurs, mes chers compatriotes, j'ai l'honneur de vous présenter le señor Gustavo Alfredo Fortuna, le président de notre pays.
Hatvany başbakan mı oldu?
Hatvany est premier ministre?
Başbakan, bizim bunu yapacağımıza sizi temin etmemi istedi.
On m'a chargé de vous assurer que c'était ce que nous avions proposé.
Bu insanları Başbakan'ın odasına mı götürüyorsunuz?
Emmenez-vous ces gens dans la suite du Premier ministre?
Ben sanmıştım ki Başbakan için ayrılan vagon...
J'avais compris que la voiture du Premier ministre
Daha Başbakan olmadım... Henüz.
Je ne suis pas encore Premier ministre.
Başbakan için yardıma ihtiyacım var.
Le Premier ministre a besoin d'aide.
Svardia'yı Başbakan'sız mı bırakacağız?
Et laisser Svardia sans Premier ministre?
Başbakan Yardımcısı mahkemeye bunun ne demek olduğunu açıklayacak mı?
Le vice-président veut-il bien expliquer à la cour ce que ça signifie?