Başı dertte traducir francés
3,012 traducción paralela
Walter'ın başı dertte. Ve eminim ki fazla vaktimiz kalmadı.
Walter est en danger et on n'a pas beaucoup de temps.
Üstad, bu çiftçilerin başı dertte.
Ces fermiers sont en danger de mort.
- Niye? Başı dertte m?
- Pourquoi, elle a des problèmes?
"Her koşulda" yı yanlış yazmışsın. Babamın başı dertte!
T'as mal écrit "inconditionnellement".
Başı dertte, fena halde.
Elle a des soucis, des gros.
Başı dertte mi?
Il a un problème?
Kim... Oliver'ın başı dertte ve Clark'ın da olabilir.
268 ) } Oliver est en danger et Clark aussi.
- Bir arkadaşımızın başı dertte. - Kimmiş gelen James?
- James, qui est-ce?
Bu kızın başı dertte!
Cette femme est dans la merde.
Kocanızın başı dertte.
- Oui. - Votre mari a eu un problème.
Walter'ın başı dertte. Ve eminim ki fazla vaktimiz kalmadı.
Walter est en danger et je pense que nous avons très peu de temps.
- Peter'ın başı dertte.
[Peter est en danger.]
Olivia'nın başı dertte.
Olivia a des ennuis.
Başı dertte genç bir bayana hizmet zevktir.
Heureux d'aider une demoiselle en détresse.
Kız kardeşim Stephanie'nin başı dertte.
Ma sœur Stéphanie a des ennuis.
Akşam yemeğimizin başı dertte.
Votre dîner s'est mal passé.
İkinci el piyasasının başı dertte. Karma motorlar, tasarruf manyakları işlerini evden yürütenler, ÖTV indirimi.
Le marché de l'occasion est en difficulté. la prime à la casse.
Başı dertte miydi?
Avait-elle des problèmes?
Başı dertte!
Voilà la terreur!
- Danny'nin başı dertte.
- Il a des ennuis.
- Sana söylüyorum, onun başı dertte.
Je te dis qu'il a des ennuis.
- Sana söylüyorum,... onun başı dertte.
- Il a des problèmes, crois-moi.
- Başın mı dertte?
Vous avez des problèmes?
Başı dertte mi?
Il va être puni?
Sterling? Sorun ne, başın mı dertte...
Qu'est-ce qui ne va pas, tu...
"Lütfen gel. Başım dertte."
VIENS, J'AI DES PROBLÈMES.
Başımız yeterince dertte zaten.
On a d'autres soucis.
Başının dertte olduğunu ve polise gidemeyeceğini söyledi.
Elle a dit qu'elle avait des ennuis.
Başın dertte mi?
Tu as des problèmes?
Asıl mesele başımın dertte olması.
Ce qui compte, c'est que j'ai des ennuis.
- Susan, korkma, başın dertte değil.
- Susan, vous n'êtes pas dans le pétrin.
Sen, bu şirketin önemli bir parçasısın ve başımız dertte.
{ \ pos ( 192,235 ) } Tu es un membre essentiel de la société et on est mal.
Başımız büyük dertte.
On peut pas lutter.
Bence öğretmenle başın dertte olabilir.
- Tu vas avoir des problèmes.
Martin, başımız dertte olabilir.
On va avoir un problème.
Ama zayıf. Şu anda başı dertte.
Maintenant.
Mcshaw çocuklarının başı yine dertte değil mi?
Les petits McShaw ont de nouveau des soucis.
Başımız dertte.
On va avoir des ennuis.
Ben de başım dertte sanmıştım.
Et moi qui pensais être dans le pétrin.
Birinin başı mı dertte yoksa?
Quelqu'un a semé la pagaille.
- O zaman orada olmalı. Yoksa Dünya'nın geleceğinin başı büyük dertte.
- Il doit y être, sinon l'avenir de la Terre sera très compromis.
- Başınız dertte sandık.
- Je te croyais en danger.
Nasıl anlatsam bilemiyorum. Ama başım büyük dertte.
Je ne sais pas comment te le dire, mais j'ai de gros ennuis.
Nerede olursam olayım, Clea'nın başının dertte olduğunu anlardım.
je sentais quand Clea avait des ennuis.
Bakın, bir anne çocuğunun başının dertte olduğunu anlar.
Une mère sait quand son enfant a des ennuis. Aidez-moi à retrouver ma fille.
Başın büyük dertte.
Vous allez souffrir.
Tanrım, hayır, hayır, başın dertte değil, delikanlı.
Tu crains rien, non.
Bu özel birimin başı biraz dertte gibi görünüyor.
Cette escouade a l'air d'avoir quelques problèmes.
Burada başımız dertte.
Nous sommes en difficulté en bas.
Başım dertte Padmé.
Je suis troublée, Padmé.
Vector'u, başının dertte olduğuna ikna etme olayı sadece başlangıçtı.
Faire croire à Vector qu'il a des ennuis n'est que le début.